9 entry daha
  • 20. yüzyılın başından itibaren felsefenin gelişimine baktığımızda, felsefenin bilimlerden ayrıldığını ve konusunun dil ve dilin mantığı ile sınırlandığını görürüz. ister mantısal pozitivistler ve erken dönemdeki görüşleriyle wittgenstein’ı, ister geç dönem görüşleri ile wittgenstein’ı dikkate alalım, felsefenin metafiziksel olanla ilgili savlarından vazgeçmesi, beraberinde felsefenin ilgi alanında bir daralmaya yol açmıştır. felsefe dil hakkında, özellikle bilimin dili hakkında konuşur. amacı bilgi vermek, sentez yapmak vb. değil, ifadeleri açıklığa kavuşturmaktır. felsefenin yapabileceği en iyi şey tutarlı bir anlam kuramı ortaya koyabilmektir. hatta geç dönem görüşleriyle wittgenstein’ı dikkate alırsak, tek ve bütünlüklü bir dil anlayışı geliştirmek bile olanaklı değildir. felsefe işini bitirdiğinde de dünyayı zaten olduğu gibi bırakır. felsefe 20. yüzyılın ortasına gelindiğinde böyle bir çizgide ilerlemektedir, ancak bu çizgiden bir sapmanın da sinyalleri belirmeye başlamıştır.

    doğalcı ve pragmatist yaklaşımlar peirce ve dewey gibi filozoflar tarafından savunulmaktaydı. insan tıpkı diğer türler gibi, doğanın bir parçasıdır ve doğayla etkileşim halindedir. insanlık, elde ettiği bilimsel bilgilerin herhangi bir aşamasında, mutlak bir kesinliğe ulaşamaz. farklı ve yaratıcı varsayımları dener, söz konusu varsayımlar sonuç verdiği sürece mevcut bilgi dağarının bir parçası haline gelir. bu bakış açısının beraberinde getirdiği bir başka yaklaşım ise herhangi bir bilgi türünün ya da bilim dalının diğerlerine bir önceliğinin olmamasıdır. insanların ihtiyaçlarına bağlı olarak arayışları farklılaşır ve sahip oldukları değerlere göre bilgi edinme yöntemleri değişiklik gösterebilir. bilen ile bilinen arasında ve değerlerle olgular arasında köktenci ayrımlar yapılamaz.

    doğalcı anlayışın felsefeye yüklediği misyon, dilin ve dilin mantığının çözümlemesine dayalı felsefe anlayışından oldukça farklıdır. bu yaklaşıma göre felsefe, diğer bilim dallarının yapamayacağı kapsamlı ve bütünlüklü bir sentezi gerçekleştirmekle mükelleftir. ancak felsefenin bu biçimde yapılabilmesinin önünü açabilmek, dile ve dilin mantığına ilişkin çözümlemeleri esasa yerleştiren felsefe anlayışının kökten bir eleştirisini gerektirmektedir. tarihin bu noktasında böyle bir eleştiriye soyunan ve bu eleştiriden hareketle söz konusu kapsamlı ve bütüncü bir felsefe anlayışını ikame etmeye çalışan felsefeci willard van orman quine olmuştur.
hesabın var mı? giriş yap