404 entry daha
  • zamanın behrinde işyerinden çıkıp atölyeye geçilmiştir. kardeşim gene üstesinden gelebilmek için malum yerlerimizi parçalamamız gereken bir heykel veya rölyef işi almış. prenses fiyona gibi gece ayrı gündüz ayrı yaşıyoruz. yine eşşek gibi sabahlamak gerekmekte. ebatlar büyük olunca içeride çalışma şansı olmadığından, sokak itlerinin bile tövbe edip kuyruğunu göstermediği gece ayazında bileğe kuvvet çalışma sürmekte.
    en az 2 ay çalışma isteyen iş için max 20 gün teslim süresi verip, alması gereken paranın 3'te birinden bile azına razı olan canım kardeşim için bendeniz gönüllü bir kalfa olarak, molalarda bir kenarda dızlayıp`:yere çömelip dirsekleri dizlerin üstüne sopa gibi koymak` alçı veya kile bulanmış parmaklarımın arasında bir gözümü kısarak sigaramı tüttürürken; ''ulan bu iş de bitsin çekip karşıma konuşacağım. enayi miyiz aslanım, neye çekiyoruz biz bu çileyi diyeceğim'' diye düşüncelere dalmışım. brandanın aralarından damlayan yağmur, soğumuş piza dilimleri, bira kutuları eşliğinde işi bitirmişiz. nakliyenin gelmesine 3-4 saat var, hava ağardı ağaracak. soğuk, uykusuzluk, kahve sigaradan zehir gibi olmuş damağım, işi zamanında bitirmenin keyfiyle rahatsız etmiyor artık. atlıyoruz arabaya kardeşimle. kafada planladığım konuşmayı çoktan unutmuşum. ‘’hazır mısın abla’’ diyor. ‘’durduğun kabahat oğlum’’ diyorum. ve son ses başlıyor bizim şarkı:

    boş lafla rüzgarlaaağğ
    çıkılmaaaaz bu yolaaa
    sen düz git ben zaten o yanna bu yannaaaağh
    yokluğun mertliği bozduğu dünyadaaaağğ
    sevmekse karşında buddalaaaağ buddalaaağğhhh

    her seferinde rutinimiz buydu. gökhan özen budala. tam da bizi anlatıyordu çünkü şarkı. seviyorduk o şaheserlerin replikalarını yeniden yaratmayı. o atölyede şartlar ne kadar kötü olursa olsun, zaman kısıtlı, para desen emeğin karşısında resmen pul ama yapıyorduk. alıcıya, etrafımızdakilere göre budalaydık. ama eve dönüş yolunda kardeşimin de benim de aklımızdan geçenler aynıydı. o atölyedeki sohbetlerde sanattan siyasete, geçmişimizden geleceğe ne tespitler, ne hayaller, geyikler çıkarırdık. başkalarına göre amelelik yaptığımız için, bize göre sadece sevdiğimiz için budalaydık. para da lazımdı tabi. yıllarca sürdü budalalığımız. ne michelangelo’lar, artemisler, medusalar geçti oradan. heykeller, devasa yağlı boya reprodüksiyonlar. gidip gelen bunca şey arasında tek sabitimiz gökhan özen’di.
    bizim için işler değişti. atölyede artık sadece kendi eserlerini yapıyor kardeşim. bense bambaşka bir şehre savruldum. yazdan yaza kalfalığım baki. hastalanmış duydum gökhan. kalp falan diyorlar. üzüldüm. dobarlan gökhan, bırahma olum gendini.

    edit: hazır mıyız budala
125 entry daha
hesabın var mı? giriş yap