arşi
-
esasen “arşî” olarak yazılan, hurufi inancına mensup bir xvi. yüzyıl şair ve mutasavvıfı. biyografisi ise şöyle:
“asıl adı bilinmeyen şair, mahlas olarak şiirlerinden de anlaşılacağı üzere “ey gülizar-ı vahdet! kûyünde arşî-i zar/ handan olur mu yoksa giryan olur kalır mı?”, “arşî-i şeydadan eğer/ ister isen doğru haber/ rah-ı hakk’a eyle sefer/ vakt-i seher kum, kum u kum!”, arşî mahlasını kullanmıştır (kocatürk 1968: 224-225). mutasavvıf şair arşî’nin hayatı ile ilgili çok fazla bilgi olmayıp, tespit edilebilen bazı bilgiler de dîvân’ından çıkarılmaktadır. esrar dede tireli arşî ile bu ârşî’yi karıştırmıştır. arşî, fazlullahi hurufi mensubu olmakla iftihar etmektedir. mevlana ve mevlevilikle ilgili şiiri yoktur (türk dili ve edebiyatı ansiklopedisi 1977: 163). turgut koca’nın bektaşi nefesleri ve şairleri adlı eserinde, 16. yüzyılda yaşamış bektaşi bir şair olduğu bilgisi yer almaktadır (1990:134). ergun, arşî’nin 16. asrın meşhur hurufilerinden olduğunu ifade eder. bektaşiliğe müntesip bulunduğu da- ilk beyti büyük bir şöhret kazanan- bir manzumesinden anlaşıldığını belirtir. ayrıca şairin hayatı ve eserleri hakkındaki malumat için “hurufi şairleri” adlı kitaba müracaat edilmesini (yty: 140) vurgular. sadeddin nüzhet ergun, türk şairleri (c.2.) adlı eserinde ise hayatı hakkında şu bilgileri aktarır: “xvı. asrın hurufi şairlerinden olan arşî hakkında tezkirelerde hiçbir malumat kayıtlı değildir. yalnız hurufi arşî’nin yazma divanını gören esrar dede onun “kum kumu kum” redifli bir gazelini yazmış ve hurûfî arşî’yi, tireli arşî ile karıştırmıştır. halbuki tezkirelerde tireli arşî namına kaydedilen beyitler, hurufi divanında yoktur. hurufi arşî’nin mürettep divanında onun mevleviliğini gösteren hiçbir hususiyete rastlanmamıştır. gerçi bilhassa 16. asırda yetişen bazı mevlevilerin hurufilik telakkilerini de benimsediklerini bilinmektedir. hususiyle mevlana hakkında muhakkak medhiyeler kaleme almışlardır. halbuki “ sanma sôfî ki sofa mensubuz/ ehl-i fazl’ız hurâfa mensubuz”, “kaldım garîb ü bîkes ü bî yâr ü gamgüsâr/ yok destgîr olur bana cüz fazl-ı kirdigâr” gibi birçok beyitlerinde görüldüğü veçhile arşî, fazlullahî hurufi mensubu olmakla iftihar etmektedir. ve dinî mahiyette yazdığı bütün manzumelerinde bu akidenin müterennimi olmuştur. arşî, meşhur hurufi şairi muhîtî’nin müridlerindendir. buna da şeyhinin vefatı dolayısıyla yazdığı bir mersiyeden anlaşılmaktadır (ergun yty: 495-496). arşî’nin bir müddet kerbela’ya gittiğini de gene divandaki kayıtlardan anlaşılmaktadır (ergun 1940: 496). arşî’nin ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. türk dili ve edebiyatı ansiklopesi’nde ölüm tarihi olarak 1562, tarihi verilmektedir (1977:163). bu bilgiye mukabil, ergun bu tarihin onun ölüm değil doğum tarihi olduğu bilgisini vermektedir. ergun’a göre onun h. 970/ m. 1562’de doğduğunu divanındaki bir gazelinden ve bu gazelin baş tarafına ilave edilen şu izahattan anlaşılmaktadır: “hazret-i sâhib beyân (1) hazreti resulullah aleyhisselâm’dan yedi yüz kırk yıl sonra âlem-i zattan âlem-i safâya geldiler. ve bendeki arşî dede’yim dokuz yüz yetmiş yıldan sonra âlem-i terkibe geldim. hazret-i sâhib beyân ile bu bendenin mâbeyninde fasıla iki yüz otuz yıl sonradır ki tertîb olmak lazım gelürse lafz ı zâhir olur. türkî dilince dimek olur ki yarlık virdi.” (ergun yty: 496). bu bilgilerden hareketle şairin doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin olarak bir şey söylemek mümkün değildir, yalnız 16. asırda yaşadığı konusunda araştırmacıların hemfikir olduğu söylenebilir.
mürettep dîvân’ı olan arşî, dinî konular yanında başka mevzulara da şiirlerinde yer verilmiştir (1977:163). arşî’nin divan’ı vardır (öztelli 1968: 224). arşî’nin divanının müteaddid yazmalarına tesadüf edilmektedir (mlt. alm. k. mz.no:282,283,284,285, ünv. k. no: 257, ey. mhş. k. no:380). 2500 beyitten fazla olan bu divanda gazeller, müztezadlar, müseddesler, terkibibendler, rubailer, tuyuğlar, mesnevi tarzında bir nasihatname ve bir mersiye vardır (ergun 1940: 496). ergun’un, türk şairleri (c. 2)’de arşî’ye ait bir manzumeyi nakletmektedir. burada farklı iki ilahisi vardır (kocatürk 1968:224-225).
ergun, arşî’nin edebî kişiliği hakkında şunları dile getirmektedir: hurufi edebiyatının muvaffakiyetli bir simasıdır. fakat şair, yalnız bu akideleri terennüm etmekle kalmamış, ladinî mahiyette cidden güzel gazeller de vücuda getirmiştir. olgun bir ifade ile lirik şiirler yazmaktadır. bir hayli farsça gazel de yazan arşî, nesimî tarzındaki gibi tuyuğlar da yazmıştır. muhitî’nin “ben ki tertîb-i anâsırda vücûd-i pâkim/ sâhib-i nutk u kelâm u hired ü idrâkim” beyitiyle başlayan bir gazelini de tahmis etmiştir (yty: 496).
ergun’un türk şairleri (c.2.) adlı eserinde âşığın on şiiri yer almaktadır ki çoğu divan edebiyatı nazım biçimleri ile yazılmıştır. arapça ve farsça tamlamalara sıkça yer veren şairin, döneminde kaleminde güçlü büyük tasavvufçularından olduğu (öztelli 1968: 224) anlaşılmaktadır. hurufi neş’esinde birçok şiirler söylemiştir. şiirde ve anlamda çok başarılıdır (koca 1990:134). şiirlerinden anlaşıldığı üzere arşî tam manasıyla hurufidir. ve fazlullahı hurûfî’den başka bir “mürşid”i de mevzu bahsetmemişlerdir (ergun yty: 496).”
kaynak: araş. gör. emine çakır, arşi maddesi, ahmet yesevi üniversitesi türk edebiyatı terimler sözlüğü.
külâh-ı hacı bektaş-ı velî’yi
giyen idrak eder sırr-ı ali’yi
olur âyîne-i kalbi musaffâ
derûnunda bulur nûr-ı celîyi
giyüb kisvet sücûd ettikte anlar
ezelden söylenen kalûbelîyi
görür mü kisvet-i hünkâr’a layık
hiredmend-i tarikat her deliyi
olur tâbi’ tarik-i evliyaya
sevenler arşiyâ âl-i ali’yi
- - -
yatma uyan, eyme ziyan
vakt-i seher kum, kum u kum!
tâ olasın vâkıf-ı can
vakt-i seher kum, kum u kum!
doğdu saadet güneşi
tuttu ziya dağ u taşı
gaflete aldırma başı
vakt-i seher kum, kum u kum!
aç gözün, ey âşık-ı zar!
gitti mesa, erdi nehar
canını gafletten uyar
vakt-i seher kum, kum u kum!
âdeme oldunsa halef
eyleme eyyamı telef
ister isen ere şeref
vakt-i seher kum, kum u kum!
esti nesim-i dem-i subh
eyledi def-i gam-i subh
yağdı hayat-ı nem-i subh
vakt-i seher kum, kum u kum!
fazl-ı kadîm-i müteal
ayledi ızhar-ı cemal
erdi dem-i ruz ü visâl
vakt-i seher kum, kum u kum!
uyma sakın arbedeye
gel beri ateşgedeye
bas kademin meykedeye
vakt-i seher kum, kum u kum!
arş-i şeydadan eğer
ister isen doğru haber
rah-ı hak’a eyle sefer
vakt-i seher kum, kum u kum!
- - -
kaşınla kirpiğin zülfün kitabullah imiş bildim
yüzünde yazılı esmâ-i fazlullah imiş bildim
bilüb rabbini idrâk eyleyenler men aref sırrın
beyân-ı fazl-ı yektâda veliyyullah imiş bildim
yüzünden oldı zâhir sırrı-ı sübhânellezî esrâ
urûc-ı leyle-tül-mi’rac vechullah imiş bildim
çıkub tûr-ı vücudunda gören nûr-ı tecellâyı
hitâb-ı rü’yet-i hak’da kelîmullah imiş bildim
kelâmullah içinde arşiyâ harf-i mukatta’lar
makalîd-i tılısım ı kenz i zatullah imiş bildim
- - -
gönül var taleb kıl ‘inâyet ‘alî’den
gelür çünki dâ’im sahâvet ‘alî’den
hem âhirde oldur açan râz-ı dîni
çün evvel görindi şecâ’at ‘alî’den
çeker zü’l-fekâr’ın gelür deyü bir gün
düşer halka dâ’im mehâbet ‘alî’den
anup nâmın evvel şurû’ eyle andan
bulur çünki her iş nihâyet ‘alî’den
olur ‘ilm ü hikmet kapusı güşâde
nazar olsa şâh-ı velâyet ‘alî’den
behişt içre rü’yet ne mümkin hudâ’ya
açılmasa ‘ayn-ı beşâret ‘alî’den
bulur dil murâdın olur şâd u handân
eger olsa ‘arşî himâyet ‘alî’den
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap