2 entry daha
  • körgörüyle ilgili anlaşılması gereken en önemli şeylerden biri, körgörü hastalarının çeşitli durumlardaki performanslarının asla normal insanlar gibi olmadığıdır. körgörü hastaları göremedikleri alandaki bir objeye doğru kendiliğinden hareket yapmazlar. göremedikleri şeyler hakkındaki yorumları/yargıları ancak laboratuvar ortamında, basit uyaranlar ve görevlerle, ve -en önemlisi- zorlama ile ortaya çıkar. körgörü durumu, görsel deneyimlerin yoksun olduğu ancak görsel işlevlerin normale yakın çalıştığı bir durum olarak algılanmamalıdır.

    körgörü hastalarına "önündeki topu tut" ya da "elindeki zarfı deliğe at" dendiğinde verdikleri ilk tepki (doğal olarak) "görmüyorum, nasıl yapayım ulan?" olur. ancak yapmaya zorlandıklarında elleri müthiş bir kesinlikle hareket eder ve görevi gerçekleştirir. boyutunu bilmedikleri bir objeyi ellerine almaları istendiğinde, parmaklarının objeye ulaşmadan önce objenin büyüklüğü kadar açıldığı gözlenebilir örneğin.

    ancak körgörü hastaları, çok susamış olsalar bile göremedikleri alanda duran su dolu bir bardağa erişmek için kendiğilinden bir hareket yapmazlar. kör olan görsel alana ne kadar yoğunlukla uyaran verirseniz verin, kendiliğinden bir davranışa yol açmaz.

    ilk olarak 1967'de l. weiskrantz tarafından, görme korteksi alınmış maymunlarda gözlemlenmiştir. 1974'te de durumun ismi koyulmuştur. bilincin neden-sonuç ilişkilerine girmediği, beynin çalışmasının bir yan ürünü olduğu iddiası için kanıt olarak sunulduğu olmuştur. (bkz: epifenomenalizm)
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap