4 entry daha
  • carl jung'ın kuramsallaştırdığı, "dört arketip" adlı kitabında ise insan davranışlarına yön veren dört temel unsura ayırarak incelediği konsept.

    sigmund freud'un topografik kişilik kuramında bahsettiği ve daha aşina olduğumuz bilinçdışı konseptinden ayrıldığı nokta ise şudur; freud, davranışlarımıza yön veren güçlerin, insan hayatının ilk 60 aylık döneminde deneyimlediği ve ortalama 55. aydan sonra etkisini göstermeye başlayan süperegonun, endokrin sistemi aracılığıyla bireye hissettirdiği güçlü nevrotik kaygıyı azaltmak için ego tarafından, güdüsel unutma ile bilinçdışına ittiği anılar olduğunu iddia etmektedir. bu yaklaşım kısmen tabula rasa anlayışı ile uyuşmakta ve freud'un, insan davranışlarını açıklamak adına incelemelerini, öğrenme yolu ile kazanılmış olan "davranış sentezleyen bilgi örüntülerine" odaklamasını sağlamıştır.

    jung ise incelemelerini, öğrenme ürünlerinin davranışlarımıza olan etkisinden ziyade, öğrenme ürünü olmayan ve doğuştan getirdiğimiz "davranış sentezleyen bilgi örüntülerine" odaklamıştır.

    bu bağlamda hem bilinçdışı hem de kolektif bilinçdışı, insan davranışlarına yön veren, bir noktada bu davranışları sentezleyen ayrıca istesek de farkına varamayacağımız, zihnimizde canlandıramayacağımız, hatırlayamayacağımız bilgileri barındırmaktadır.

    peki gerçekten bu iki kavram birbiri ile örtüşmekte ve bahsettiğim bilgiler tek bir yerde mi bulunmakta? buna kısaca hayır diyebiliriz çünkü beyni fizyolojik olarak ele aldığımızda dahi, jung'ın ortaya attığı kolektif bilinçdışında bulunan bilgiler, öğrenme ürünü olmadığından dolayı üst beyinde, yani kortekste bulunmamakta, aksine bu bilgiler kaynağını, ilkel beyin olarak adlandırılan cerebellum'dan almakta olduğu sonucuna ulaşabiliriz. cerebellum ise evrimsel süreçte, hayvanlar alemine gidecek olan kolu oluşturan ilk canlılarda, sinir sisteminin ilk oluşmaya başladığı zamanlardan günümüze kadar, hayvanların hayatta kalma ihtimalini arttıran, bilinçsiz gerçekleşen davranış örüntülerinin birbirine eklemlenmesi sonucu oluşan karmaşık bilgi ağını bulunduran somut alandır.

    yine carl jung'ın "biz birbirimize görünmez bağlar ile bağlıyız" diyerek basitleştirdiği bu kuram, o dönemde henüz mevzubahis bile olmayan evrimsel psikoloji ve nöropsikoloji alanında çalışmalar yapan bilim insanları tarafından günümüzde daha detaylı incelenerek bilimsel temeller ile örtüştüğü ortaya konulabilmekte. ayrıca jung'ın bu sözünde bahsettiği "biz" kelimesi, sadece türümüz bireylerine değil, sinir sistemine sahip olan tüm canlılara ithaf edilmeliydi diyerek kendisini saygıyla eleştiriyor, sözünü "sinir sistemine sahip tüm canlıların zihinleri görünmez bağlar ile birbirlerine bağlıdır." olarak yeniden ifade etmek istiyorum.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap