3845 entry daha
  • türkiye'ye savaş ilan edecek değildir. esas mesele türkiye'yi yunanistan'a savaş ilan edemez hale getirmekte olmasıdır.

    yunanistan karasularını 12 mil ilan ederse türkiye bunu savaş sebebi sayacağını resmen beyan edeli onlarca yıl oldu.

    12 mil neden bu kadar önemli ve türkiye savaş ilan etse ne olur, bunlar biraz izaha muhtaç.

    televizyonda saatlerce konuşanlar uzmanlar da youtube'a video dolduran fenomenler de bu çok basit 12 mil meselesini ya anlatamıyorlar ya da zaten kendileri anlamamış.

    bir meseleyi anladığını göstermenin en net yolu onu sadeleştirerek aktarabilmektir ve uzmanlar bunu yapamiyor.

    12 mil:

    yunanistan karasularını 12 mil ilan edince biz denize giremeyeceğiz diye bir şey yok. yunanistan diyor ki ege'de yunanistan'ın da karasuları 12 mil olsun türkiye'nin de karasuları 12 mil olsun. zaten türkiye hariç tüm ülkelerin imza attığı uluslararası denizcilik sözleşmesine göre karasuları her ülke için 12 mildir.

    buraya kadarki kısım önemli. yunanistan'ın kuyruğuna taktığı ab politikacıları ve avrupa kamuoyu işin sadece bu kısmını biliyor ve bu nedenle türkiye'ye bu eşitlikçi teklifi reddeden, uluslararası kabulleri reddeden agresif ülke muamelesi yapıyorlar.

    esas mesele şu: ege'de karasuları 6 mil olursa ege'nin %80'i uluslararası su olur. çanakkale'den çıkan bir türk gemisi en kısa yoldan akdeniz'e açılıp malta'ya, cebelitarık'a vs. gidebilir.

    iki ülke de karasularını 12 mil yaparsa ege'nin sadece %20'si uluslararası su olur. çanakkale'den çıkan bir gemi akdeniz'e açılmak için ya yunan karasularından geçmek zorunda ya da anadolu kıyılarını kıvrım kıvrım dolanmak zorunda kalır. harita için bkz. https://www.tarihistan.org/…s-tan-12-mil-cikisi.jpg

    bu, türk ticaret filolarının akdeniz ticaretinden hatta dünya ticaretinden dışlanabilmesi demek. yunanistan en ufak bir bahaneyle karasularına türk gemilerini sokmayabilir ve türkiye'nin marmara ve karadeniz limanlarını hapsedebilir. zira karasuları devletin "ülke"sinin bir parçasıdır. tıpkı havası ve yeraltı suları gibi.

    o yüzden bu, türkiye'nin egemenlik haklarına yönelik çok tehlikeli bir girişimdir ve savaş sebebidir.

    ege adalarının lozan'da verildiğini iddia edenler net gerizekalıdır. onu söyleyeyim. meis'i alıp vermekle bunun ilgisi yok.

    öncelikle, lozan zamanı karasuları 3 mildi. akıllı bir idare bunun 6 mil olmasına bile izin vermez, 3 milde tutardı ama 1950'lerde o basiret sergilenememiş.

    ikincisi, türk ordusu kara ordusudur. kurtuluş savaşında tek bir deniz savaşımız var (alemdar gemisi) onu da sivil bir gemiyle 2 fransız askeri gemisine karşı kazanmışız. ve sadece geleneksel olarak kara ordusu olduğumuz için değil adaların güvenliğini ve hatta sağlık ve ekonomik ihtiyaçlarını sağlamak çok daha maliyetli olduğu için ege adalarını geri almayı talep etmemişler. adalar günümüzde bile yunanista ekonomisi üzerinde ciddi yüktür. ab üyesi olmanın avantajıyla altından kalkabiliyorlar.

    bakın adaları vermemek demiyorum, geri almak diyorum. neden?

    çünkü zaten adaları veren osmanlı'dır. uşi antlaşmasıyla osmanlı zaten ege adalarını vermişti. o dönemde bu antlaşmaya uşi değil lozan deniyordu çünkü lozan'da imzalanmıştır.

    bazı kıt beyinli fesliler iki lozan anlaşmasını bilerek birbirine karıştırınca sonradan literatürde ilkine uşi antlaşması denmiştir ama hakikat ayakkabılarını bağlayana kadar yalan dünya turu atarmış. bazı zihinler gerçekten öyle maalesef. yalan ulaşır, hakikat ulaşmaz.

    türkiye yanılmıyorsam özal zamanında gayet haklı olarak 12 mil'i savaş sebebi ilan etti. derdimizi 40 yıldır avrupa'ya anlatamadık, kendi halkımıza da anlatamadık, kendi milletvekillerimiz, bakanlarımız bile hala kıta sahanlığı ile karasuları farkını bilmiyor.

    gelelim ikinci kısma. türkiye haklı biçimde savaş ilan etseydi ne yapacaktı? yunanistan yakın zamana kadar bunu bilmiyordu. belki türkiye'nin nato'dan bağımsız tuttuğu ege ordusuyla ege üzerinde bir harekat yapacağını tahmin ediyordu ama gazi paşanın sillesini hala unutmadıkları için olsa gerek, türkiye'nin tepkisini net bir şekilde bilmeden hareket etmekten çekiniyordu. kim olsa öyle yapardı zaten.

    ne zaman ki bülent arınç denen kasaba politikacısı "ergenekoncular beni öldürme planı yapiyür!" diye türk siyasi tarihinin en boş iddiasıyla ortalığı salladı ve kozmik oda belgeleri fethullahçı denen ajanların eline geçti o zaman türkiye'nin karşı harekat planı ortaya çıktı. daha doğru deyimle ifşa oldu.

    yunanistan (ve muhtemelen abd) muhtemelen plana çok şaşırmışlardır çünkü türkiye'nin savaş hali için öngördüğü harekat planı ege ordusuyla adalara hücum merkezli değildi. türk ordusunun trakya'dan girip hangi yolları izleyeceği metresi metresine, mıcır yolunda toprak patikasına kadar mükemmel, belki yunanistan ordusunun bile vâkıf olmadığı kadar mükemmel ayrıntılarla çizilmişti ve en büyük darbeyi selanik üzerinden inecek orduyla vurma planı vardı.

    bu planı öğrenince yunanistan hemen karşı tedbirleri aldırmaya başladı ve ilk işi trakya sınırına bir abd üssü kurdurmak oldu. türkiye bir yunanistan üssüne saldırsa sonuç ne olurdu tartışılabilir ama yunanistan'a savaş ilan etse bile türkiye ordusu'nun bir abd üssüne giremeyeceği kesindir. tıpkı kıbrıs'ta ingiliz üslerine girilmediği gibi.

    hava gücü konusunda da farkı kapatınca yunanistan fransa'dan ve abd'den aldığı dolduruşla ileride, muhtemelen hemen değil ama 4-5 yıl içinde karasularını 12 mil ilan edebilir ve o gün geldiğinde türkiye fetö öncesindeki haline kıyasla çok daha aciz olacaktır ve belki sadece şiddetle kınayarak geçiştirecektir.

    memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, iç siyasetteki hamasi nutuklarla ve fotoğraf protokolü edebiyatıyla bu tür bir hezimeti bile yine geçiştirebilir ama marmara ve karadeniz limanlarımızın akdeniz ticaretinden soyutlanacağı kesindir ve onun vuracağı ekonomik darbeyi giderecek bir iç siyaset yoktur.

    naçiz askeri bilgime göre hava gücü üstünlüğümuz hala çok net ama zaman kimin lehine işler bilmiyorum.

    askeri konuda ahkam kesmek yerine esas, bir hukukçu olarak şunu söylemek isterim: inşallah zamanı gelince bülent arınç'ı, onu kullanan fetöcülerle aynı sanık sandalyesinde görmek nasip olur.
707 entry daha
hesabın var mı? giriş yap