134 entry daha
  • ısrarla ölümüne sevinildiği argümanıyla savunulmaya çalışılan müzisyen-oyuncu-yapımcı-siyasetçi.

    bir insan ölmüş, allah rahmet eylesin, başka bir inanca, kültüre mensupsa o inanca, kültüre göre nasıl temenniler dile getirilmesi gerekiyorsa dile getirelim. ama halen anlamıyorum bir insan neden öldükten sonra sırf iyi yönleriyle hatırlansın. hele dirilere sinek diye hitap eden, götleriyle ilgili yorum yapan şahısların “ölülere saygı” diye höykürmeleri daha bir garip oluyor. osman yağmurdereli ölümünden sonra ya da önce eleştirilirken aslında eleştirilen osman yağmurdereli değil. eleştirilen bir toplumsal tavır ve bir karakter. tavır belli, ölünün arkasından kötü konuşulmaz. iyi hoş da ya merhum söylenildiği gibi saygın bir şahsiyet değilse. karakter derken ise her devirde kişisel ilişkileri sayesinde işlerini yürüten populistin sahip olduğu hiç de hoş olmayan kişilikten söz ediyorum. kim ne derse desin, osman yağmurdereli böyle bir insandı ve daha önce de söylendiği gibi osman yağmurdereli eleştirilirken bu karakter özelliğine vurgu yapılıyor, genele deniliyor ki böyle bir karaktere sahip olmak kötüdür, kendinde böyle özellikler görüyorsan bundan vazgeç.

    çok trajik bir söylem daha var. bu halk bu adamı şöyle yaptı, böyle yaptı. bu halk her sabah lerzan mutlu'yu, seda sayan'ı seyrediyor, onların ahlakına alkış tutuyor. böyle bir yaklaşım bahsi geçen insanları ubermensch yapmıyor sanırsam. dahası yapılan eleştirilerin temelinde yatan kaygı da bu tip insanları deşifre etmek zaten. ama birileri çıkıp, hayır bu adam çok iyiydi de hakkında yazılanlar kötüydü derse o zaman yukarıda vurguladığım özelliği yüceltiyor konuma düşer.

    şimdi gelelim osman yağmurdereli ile ilgili gerçeklere, soner yalçın osman yağmurdereli ölmeden önce yazmış. ölmeden önce yazması çok da bir şey değiştirmemiş, insanlar okumadıktan sonra...

    “[115] osman yağmurdereli'nin çocukluğu ve gençliği siyasetin merkezi ankara'da geçti. o, müziği seçti. ankara gazi eğitim enstitüsü müzik bölümü'ne girdi. siyasetten kopmadı. mhp'ye yakındı. ülkücüydü. olaylara karıştı.
    osman yağmurdereli 1973 yılında gazi eğitim enstitüsü'nü bitirdi ve müzik öğretmenliği yapmaya başladı. aynı zamanda gece kulüplerinde sahneye çıktı. yer altı dünyasıyla o dönemde tanıştı. dündar kılıç, hüseyin cevahir, inci baba gibi isimler artık onun 'ağabeyi'ydi.
    ankara gazinolarında uzun süre kalamadı.
    arkadaşı, şarkıcı faruk tınaz'ın ısrarıyla istanbul'un yolunu tuttu.
    şişli'de tek odalı bir evde türkücü kamil sönmez ve faruk tınaz'la yaşamaya başladı. bir süre sonra onlara asım ekren de katıldı. hepsi de eğlence dünyasında çalışıyordu. apolitiktiler.

    osman yağmurdereli'nin eski kabadayı ağabeylerine istanbul'da yeni bir isim eklendi: alaattin çakıcı.
    yer altı dünyasının pek çok ünlü ismi, osman yağmurdereli'yi destekledi, kolladı, onun sahne aldığı masaları doldurdu. bu ilişkileri sayesinde, gazinolarda iş yapabilen az sayıdaki insandan biri oldu. sesinin güzel olmadığı, diksiyon sorunları bulunduğu hatta sık sık detone olduğu biliniyordu. buna rağmen sık sık televizyonlarda boy gösteriyordu!

    yer altı dünyası onu bir yere taşıdı ama siyasal ilişkileri yıldızını parlattı. arkadaşı asım ekren, turgut özal'ın kızı zeynep özal'la evlenmesinin ardından o da dönemin bakanlarından veysel atasoy'un kızkardeşi esin atasoy'la evlendi. bu evliliğin çöpçatanı özal çiftiydi.

    'baba oğul gibi olduk' dediği turgut özal'ın iktidarı döneminde, yaşamının en parlak günlerini yaşadı. '110 kiloluk bir adam olarak tek başıma sahneye çıkıyorum ve alkışlanıyorum. üstelik erkek şarkıcıların hiçbirinin alamadığı yevmiyeyi alıyorum' diyordu.
    arkasına anap'ın siyasal gücünü alan osman yağmurdereli oyunculuğa adım attı. iz peşinde adlı televizyon dizisinde 'komi[116]ser esat' oldu. oyunculuktan yapımcılığa atladı. yağmur ajans'ı kurdu. kerime nadir'in samanyolu adlı eserini bir dizi haline getirip trt'ye sattı.
    anap gitti dyp geldi, yağmurdereli 'baba ocağına' döndü.
    dyp gitti mhp geldi, yağmurdereli “gençlik ülküsüne' döndü.
    sonra akp'den milletvekili oldu.
    tbmm insan hakları inceleme komisyonu üyesi olarak 12 eylül 1980 askeri darbe döneminde işkence yapılmadığını savundu:
    'işkence 'var' diyen de vardı, 'yok' diyen de var. 'var' diyene inanmak istiyorsun da, 'yok' diyene neden inanmak istemiyorsun? birisi görmüş mü? 'ben oradaydım, mehmet'i aldılar, yere yatırdılar, falakadan geçirdiler, hayalarını sıktılar' diyen var mı?'”*

    işte savunma gafletine düştüğünüz zihniyet bu. böyle bir zihniyeti sırf mevt oldu diye dokunulmaz kılmaya çalışan insanlar bir de çirkefleşiyorlar ya! buna inanamıyorum. biliniyorsa bir takım erdemleri buyurun yazın, yok bilinmiyorsa “allah rahmet eylesin deyip geçin ama bana bu ve benzeri insanları “halkın sanatçısı”, “demokrasi peygamberi” vb. sıfatlarla yutturmaya çalışırsanız, elbette yazacağım gerçekleri.

    * soner yalçın, siz kimi kandırıyorsunuz!, doğan kitap, istanbul-2008. s. 114-115.
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap