3 entry daha
  • nerden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum ama oyun tazeliğini yitirmeden deneyeceğim.

    öncelikle çok etkileyici bir oyundu, emeği geçen herkesi tebrik ederim.

    oyunda dediği üzere gomidas'ın değil de soğomon'un hayatını görmek, çektiği acılara tanıklık etmek çok üzücüydü. küçük yaşta yetim kalmış, kim elinden tuttuysa oraya gitmek, orada hayatını yeniden kurmak, yeni bir lisan öğrenmek, yeni insanlar sevmek, canı ciğeri şarkılarını tekrar tekrar tanıtmak zorunda kalmış biri soğomon. hem çok sevilen, başarılarıyla takdir edilen, zamanının şöhreti diyebileceğimiz biri hem de kendisinden beklenen kriterlere uymadığında gözden çıkarılan, yalnızlaştırılan, insanoğlunun karanlıkta saklamayı tercih ettiği yanlarını pek de saklama zahmetinde bulunmadığı biri. bütün bu tezatlıklar ve zorlu yaşamı sonucu ruh sağlığını yitirmesi oyunda tarafsızca çok güzel sergilenmiş.

    "var olma" çabasını görmek ilham verici ve üzücüydü. yetim kalınca akrabasına yük, yeminli bir din adamı iken aşk şarkıları söyleyince cemaatine ters, ülkesinde ermeni olunca sürgüne gönderilen biri. bütün dünyaya karşı elindeki tek şey var; ona bahşedilen yeteneği. oyunda sahnede sadece toprak var ve oyun sonunda koca dünyaya sığamayan bir karış toprağı, malı mülkü, ailesi olmayan soğomon'un "benim evim neresi? benim evim neresi?" diye sormalarını hala en içimde bir yerde hissedebiliyorum. senin evin sevgili soğomon'cuğum, sınırlarla kalbini sevgiye, güzelliğe, sanata kapatmamış kalplerin en güzel köşesi.

    lusavoriç korosunun şarkılarına, gomidas'ın beklenmemiş, ansızın ortaya çıkan sanki kendisinin yarattığı değil de; kendisinden köpürüp çağıldayıp taşan karşı konulmaz bir kriz gibi tepki vermesi sanat eseri yaratma ve sanatçı üzerine çok ince düşünülmüş bir detay çok hoşuma gitti.

    oyunun yazarı ahmet sami özbudakı ödüllü diğer oyunlarıyla değerlendirince, ileride türk tiyatrosunda klasik eserlerin yazarı olarak yerini alacağını umuyorum. bol bol üretsin, kalbimize dokunmaya devam etsin, biz de zevkle izleyelim.

    gomidas'ı canlandıran fehmi karaarslanı da tek kişilik muhteşem performansı, iki dilde oynayabilecek kadar yetenekli olması, böyle ağır bir oyunun yükünü her sahnelemede tekrar kaldırabildiği için tebrik ederim.

    soğomon'un da bir dönemler görev aldığı surp vortvots vorodman kilisesinde oyunu izlemek çok büyüleyiciydi. ben dahil eminim pek çok kişi ilk defa bir kilisede bu kadar uzun zaman geçirdi, kilisede zarar vermeyeceği ve saygı duyacağı bilinen bir dost olarak kabul gördü. bir zamanlar şehrin en güzel yerinde bütün ihtişamıyla var olan kilise, şehrin değişen yapısıyla izbe sokaklarda dikkat edilmese görülmeyecek çifte kapılar ardında kalmış. dış kapısında meryem ana ermeni kilisesi yazıyor. biletini surp vortvots vorodman kilisesine almış, konumdan bakarak gelmiş, kapıda meryem ana ermeni kilisesi yazısını görünce afallayan bizler için, kapıda şaşkın, burası mı acaba diye bakan birine ne aradığını sormadan burası burası, gerçi nereyi aradığınızı bilmiyorum ama diyip gülüşmek oyuna dair güzel bir detaydı. komşularımızı, kardeşlerimizi böyle güzel olaylar neticesinde bir parça da olsa tanımak güzel, böyle böyle mahalle arasındaki kiliselerin sinagogların kapısı neden hep kilitli, neden yüksek duvarlar arkasında diye sormaya ve zamanla güvenle açılmasını sağlamaya başlayacağımızı umuyorum.

    yazdığım yorumlarda genelde oyunun konusundan, kendi duygularımdan çok bahsetmem; tiyatroya ve oyuna dair nispeten daha somut teknik detaylardan bahsetmeyi daha çok severim. ancak bu oyunun, atmosferin, şarkıların böyle bir etkisi oldu. sanat eserinin insana tezahürü ne güzel şey!

    oyunun konusunu anlayamayanlar olmuş, okuyup, şarkıları dinleyip gitmek daha anlaşılır kılabilir. oyun gomidas'ın son günlerinden başlıyor, psikiyatri kliniğinde ölen arkadaşı pierre'in onu anılarında gezdiren koyununun arkasına takılıyor solomon; ordan itibaren hayatı kronolojik sıra halinde veriliyor. acı verici travmaları hatırlattığı için arada koyunla kavga ediyorlar.

    oyuna giderseniz izlerken koronun da üzerinde bir koyun simgesi göreceksiniz. artık pierre'in koyunu sizin de peşinize düştü demektir, kendinizin ve ülke tarihinin yakın geçmişinin tozlu sayfalarında sizi de gezintilere çıkaracaktır.

    mutlaka gidin görün derim.
    iyi seyirler
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap