9 entry daha
  • o zamanlar hareket-i arz derlermiş depreme. bu 1894 depreminin etkisi epey büyük olmalı ki uzun yıllar bir tarih kıstası olarak kullanılmış; "büyük hareket-i arzda şu yaştaydım," denmiş mesela. bir de destanı yazılmış. 'destan-ı hareket-i arz' başlıklı bu destanı son bentten anlaşıldığına göre halit adlı biri nazmetmiş. "fatih rüştiyesinde ders okurduk," dediğine göre o sıra talebeymiş halit.

    destandan depremin ne denli tahripkâr olduğu gayet açık biçimde anlaşılıyor. rüştiye binası ciddi ölçüde hasar görüyor, teneffüshane baştan başa yıkılıyor, talebeler evlerine koşturuyor, sonra yangınlar başlıyor, fatih çırçır'da ikamet eden çırçırlılar (tulumbacılar) yangına 'pervane misali' müdahale ediyor, fatih camii hasar gördüğü için müezzin ('mezin') ezana çıkamıyor, edirnekapı'nın minaresi, yeni camiinin 'külâhı' yıkılıyor, karakolların, kışlaların duvarları çatlıyor, çarşılar hârap oluyor, altında kalıp "ezilenler gayet bî-hesap."

    destan-ı hareket-i arz

    dinleyin ahvâli baştan iptidâ,
    istanbul şehrinde olan kazâyı.
    karalar giymekte ahâli hâlâ,
    nice babayiğit gitti ziyâne.

    muharrem ayında bir salı günü,
    saat de heman geçmişti dördü.
    ahâli heman bir zulüm gördü,
    cihan bulanmıştı toz u dumâne.

    fatih rüştiyesinde ders okurduk,
    hareket başladı cümlemiz durduk.
    şiddeti arttırdı hepimiz korktuk,
    allah diye bağrıştık ulu yezdân'e.

    zâbitler der ki "bu ne felaket?
    var mı bizim için cây-ı selâmet?
    olur ise ancak mevlâ'dan hidâyet."
    cümlenin hâlleri düştü yamâne.

    kurtulduk mektepten çok şükür ettik,
    kimsede hâl kalmadı cümlemiz bittik.
    peder mâderimizi görmeğe gittik,
    hazır olduk ol emr ü fermâne.

    kimisi bıraktı hep kitâplarını,
    kurtarmak için hem canlarını.
    koştular görmeğe hep hânelerini,
    hepsinin gözyaşları oldu revâne.

    teneffüshâne baştan başa yıkıldı,
    şakirdân, zâbit sokaklara döküldü.
    çok şükür tanrı'ya hepsi kurtuldu,
    koç kurban kesildi rabbü'l-subhân'e.

    zelzelenin akabinde başladı harik,
    yıkıldı duvarlar kapandı tarik.
    ahali mallarından oldular fâriğ,
    hepsinin didesi oldu hicrâne.

    zâlim çırçırlılar yangına geldi,
    pervâne misali ateşe daldı.
    kurtardı çok yerleri, kurbanlar aldı.
    çok şükür ettiler emrü'l-sübhân'e.

    sandıklar gelmişti karşı taraftan.
    ateş sardı hanı her bir taraftan.
    kurtardı cümlesin bâri yaradan.
    lutfünden gösterdi gayret insâne.

    yıkıldı cümle hâneler hanlar,
    kalmadı asla sağlam duvarlar.
    ahalinin gözyaşı sel gibi damlar,
    çok dua ettiler ol yezdân'e.

    ne çâre bozulmaz takdir-i hüdâ,
    heman yardım etsin cümleye mevlâ.
    yıkıldı fatih'in alemi hâlâ,
    çıkamaz oldu mezin ezâne.

    yıkıldı edirnekapı minâresi,
    harap olmuştu cıvarlar kalesi.
    kurtulmanın yoktu gayrı çâresi,
    herkes dökülmüştü bağ u bostâne.

    yıkıldı cümle kâgir binâlar,
    çatladı karakol, kışla, duvarlar.
    harap oldu cümle hanlar hamamlar,
    bu da ibret oldu böyle cihâne.

    yıkıldı yeni cami'nin külâhı,
    billâh söylemem asla hilâfı.
    ey keremkânı, cenâb-ı bâri,
    yazık değil miydi bunca insâne.

    zelzeleden çarşı olmuştu harap,
    dökülmüş cümle taş ile türap.
    burada ezilenler gayet bî-hesap,
    leşleri serdiler cümle meydâne.

    bir kimesne var idi hanın içinde,
    o da kalmıştı bu zulmün dibinde.
    çıkardılar toz toprak içinde,
    yazık elif kaddi döndü kemâne.

    anı kurtardılar toprak içinden,
    tuttular hemen iki kolundan.
    verdi bir sedâ ol derunundan,
    çehresi benzerdi bir kahramâne.

    allah din ü devlete vermesin zeval,
    cümlesi buldu keyfinde kemâl.
    ehl-i servet yardımda etmedi ihmâl,
    rahmet ettiler ehl-i islâm'e.

    her bir devletten iâne geldi,
    takdir böyle imiş yerini buldu.
    nice canlar gül gibi soldu,
    kara haber gitti bunca cihâne.

    nasıl hareket desem bu bir zulümdür,
    söz lâf anlamaz böyle bir zâlimdir.
    kimi babacığım, kimi evlâdım der,
    yeniden gelmişti sanki cihâne.

    sene bin üç yüz on iki tamam,
    takdir bu hâli eyledim beyân,
    söylesem çoktur hasıl-ı kelâm,
    gayret et hâlit iş bu detâne.

    [destanın yer aldığı kaynak: osman cemal kaygılı, istanbul'da semai kahveleri ve meydan şairleri]
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap