7 entry daha
  • hidrojen atomlarının çoğu , tek bir protondan oluşur. bununla birlikte her 6400 hidrojen atomundan biri , bir proton ve bir nötrona sahiptir. buna ağır hidrojen (döteryum) denir. iki ağır hidrojen atomu bir oksijen atomuyla birleştirildiğinde ağır su elde edilir.

    ağır su normal suya kıyasla daha yoğundur, litrelerce tüketilirse dna'ya zarar verebilir ve kişiyi zehirler. ağır su nükleer zincirleme reaksiyonları için elzemdir. çünkü normal su, uranyumla karıştırıldığında , etrafa saçılan nötronların bir kısmını yutma eğilimindedir. bu da zincirleme reaksiyonların (domino taşı misali) oluşumunu engeller. ağır su ise nötronları yutmaz, sadece yavaşlatır. fisyona elverişli uranyum-235 ancak yavaş nötronları yakalar. bu sebeple atom bombası yapılacaksa ağır su gerekiyordu.

    1940 yılına gidelim, oslo'nun 160 kilometre kadar batısında, sarp ve rüzgarlara açık bir platodayız. günümüzdeki ismi telemark . burası norveç'in çirkin bir üne sahip bir bölgesiydi, 16. yüzyıldan kalma bir tarih güncesinde oradaki gaddar halkın en büyük zevkinin psikoposları, rahipleri, kralın icra memurlarını ve üst rütbelileri öldürmek olduğu söyleniyordu. nedeni hristiyanlığa karşı, eski iskandinav dinini sonuna kadar korumuş olan tek bölge olmasıdır. neyse telemark halkının hikayesini ayrıca anlatırız. işte bu platodaki devasa rjukan şelalesi kenarıda , tehikeli sarp bir kaya çıkıntısının üzerinde dünyanın en büyük hidroelektrik santrali kurulmuştu. ismi vemork idi. norsk hydro firmasına aitti. vemork un inşa sebebi aslında nitojeni çok enerji gerektiren bir kimyasal süreçle sabitlemekti. böylece gübre ve patlayıcı üretmekti. şirket baktı ki enerji fazlası var santralin hemen yanına bir bina yapıp enerjinin kalan kısmını buraya yönlendirdiler. bu binada ise su tankları elektrolize ediliyordu. yani devasa su tankları hidrojen ile oksijeni ayırmak için elektrik akımına maruz bırakılıyordu. elektrolizin bir yan ürünü olarak bodrum katında bir dizi özel yakıt hücresinde ağır su biriktiriyorlardı. ne yazıkki ağır suyun fazla müşterisi yoktu dünyada.

    ağır su doğada 141 milyon su molekülünden yalnızca bir tanesini oluşturduğundan , gidip petrol çeker gibi toplayamazsınız. 1940 yılında dünyada sadece bu firma (norsk hydro) onu üretme zahmetine girmişti. 1934-1938 yılları arasında vemork , birim fiyatı 0,4536 kg başına yaklaşık 4000 dolardan, toplamda ancak 40 kilo kadar satış yapmıştı. uzun lafın kısası, bu maddeden büyük miktarda üretiyor, ama bir defada on gramdan fazlasını nadiren satabiliyordu.

    dolayısıyla 1940 yılında almanya'dan birkaç yüz kg sipariş aldıklarında vemork yetkililerinin şaşkınlıklarını varın siz tahmin edin. nazi ler o dönem atom bombası imal etmek için kurumun stoklarındaki 185 kg suyun tamamını satın almak ve buna ilaveten her ay 100 kg daha su temini için sözleşme imzalamak istiyorlardı.

    haberi alan jacques allier tehlikenin hemen farkına vardı. kendisi norsk hydro'nun üçte ikisine sahip olan bankanın yöneticisi idi. aynı zamanda fransız istihbaratı için çalışmaktaydı. böylece ikinci dünya savaşının en cüretkar soygunlarından birinde , kel, gözlüklü allier, 1940 martının başlarında oslo'ya gitmek üzere gemiye bindi. bankası vemork'taki ağır suyun her bir gramını güvenceye alması için ona günümüz parası ile 25 milyon dolar harcama yetkisi verdi. eğer ağır suyu nakledemeyecekse diye ona ayrıca küçük bir şişe kadmiyum verildi. birkaç damla kadmiyum bile ağır su dolu tankı telafi edilemez şekilde zehirlemeye yetecekti.

    naziler allier in özel görevini öğrenmiş ve ajanlarına onu yakalama emri çoktan vermişti. vemork yetkililerine ürünün 15 katı olan 25 milyon doların tamamını teklif etmeye hazır olan allier müzakerelere başladı. ancak ödeme gereksizdi. vemork yetkilileri ağır suyu nazilerin elinden kurtarmak için, fransa'ya vermek zorunda oldukları her gramın yanı sıra gelecekteki stokları da ücretsiz teslim etmeye karar verdiler. gizli bir operasyon ile gece yarısı, paslanmaz çelikten metal kaplara aktardılar ağır suyu. yerel bir kaynak ustası bu çelik tenekeleri evinde gizlice imal etmişti. bavulların içine sığabilsinler diye sipariş üzerine özel olarak yapılmışlardı.

    ardından tenekeleri içeren bavulları oslo sahilinde güvenli bir fransız evine taşıdılar. sonraki üç gün saklanarak, ağır suyu norveçten çıkarma planları yaptılar. limana bie denizaltı getirmek tarafsız norveç'i savaşa katmak demekti. tek seçenek oslo havaalanı idi. allier amsterdam bileti ve yanında bavulları ile sabah havaalanına vardı. havalanını gözetleyen naziler bavulların amsterdam uçağına bindirildiğini bildirdiler. halbuki allier aynı anda kalkacak olan iskoçya uçağına da bilet almıştı. bavulları amsterdam uçağına bindirilirken kendisi gizlice iskoçya uçağına bindi. o esnada havalanına gürültüyle bir taksi yanaştı, iskoçya bileti almış bir adam piste çıkmasına izin verilmesini istiyordu, yoksa uçağını kaçıracaktı. havaalanı güvenliği o zamanlar biraz daha dikkatsiz ve ciddiyetsizdi. güvenlik görevlileri adamın geçişine razı oldular. taksi varıp iki uçağın arasında, terminaldekilerin görüş alanının dışında bir yere parketti. adam büyük bir aceleyle bağajındaki iskoçya uçağına yükletti. iki paralel uçak sonunda havalandı. amsterdam yolcuları unutulmaz bir uçuş yaşadılar. uçakları norveç havasahasını terkeder etmez, alman hava kuvvetleri'nin savaş uçakları yolunu keserek uçağı hamburg'a yönlendirdi. uçak iner inmez nazi yetkilileri derhal bağajlara el koydu. ama bavullar çakılla doluydu.

    bu arada taksiden inen adamın bavuluna gizlenmiş olan ağır su iskoçya ya doğru uçmaktaydı. uçak daha ingiliz havalanına varmamıştı ki arkalarında bilinmeyen bir uçağın takibini farketti. allier uçuş kabinine gidip durumun ciddiyetini izah edince pilot kaçınma pozisyonu almaya başladı. uçağını olabildiğince bulutların arasından uçurdu. böylece takipteki uçak izini kaybetti. varış sonrası ağır su gümrükten alelacele geçirilip , fransa'nın yolunu tuttu. her bir kap su joliot enstitüsünün bombaya dayanıklı mahzeninde saklandı.
hesabın var mı? giriş yap