8 entry daha
  • “hepimizin böyle yaşantıları oldu, ama eğilimimiz bu deneyimlerin üstünü örtmeye yöneliyor. baktığımız güz ağacı göz alıcı renkleriyle öyle güzeldir ki, gözlerimizin yaşardığını hissederiz; ya da duyduğumuz müzik öylesine hoştur ki varlığımızı bir hüzün bürüyüverir. ağacı hiç görmemiş ya da müziği hiç duymamış olmanın belki daha iyi olduğu, bu soysuz düşünce, bilincimize sürünerek sokulur. o zaman bu huzur kaçıran paradoksla yüzleşmemiş olurduk -“zamanın gelip aşkımı götüreceğini” bilmenin paradoksuyla; sevdiğimiz her şey ölecek. oysa insan olmanın özü budur, dönmekte olan bu gezegenin üzerinde varolmakta olduğumuz şu kısa anda, zamanın ve ölümün sonunda hepimizden hakkını alacağı gerçeğine karşın bazı insanları ve şeyleri sevebiliriz. kısa anı uzatmayı arzulamak, ölümümüzü bir sene kadar daha ertelemek anlaşılabilir mutlaka. ancak bu erteleme, duraklamaya ve sonunda savaşı yitirmeye bir bağlanmadır da.

    bununla birlikte, yaratıcı edim ile ölümümüzün ötesine ulaşabiliyoruz. bu, yaratıcılığın böylesine önemli olmasının ve yaratıcılık-ölüm ilişkisinin yüzleşmemiz gereken bir sorun oluşunun nedenidir.”

    -

    metis yayınları,
    çev.: alper oysal
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap