7 entry daha
  • würzburg ve viyana üniversitelerinde aralarında edmund husserl ve sigmund freud'un da bulunduğu pek çok ünlü isme ders vermiş olan, 1838-1917 arasında yaşamış, alman felsefeci ve ruhbilimci.

    felsefede husserl'ın kurduğu görüngübilimin temeli olan "yönelmişlik" (intentionalitat) kuramıyla ön plana çıkan franz brentano, ruhbilimde de ruhbilimsel görüngü ile fiziksel görüngü arasında yönelmişlik temelinde yaptığı ayrımdan yola çıkan "betimleyici ruhbilim" kuramıyla tanınır.

    brentano'nun "yönelmişlik" kuramı skolastik felsefenin "ereksel varoluş" kavramına dayanır. brentano bu kavramı alarak "içkin yönelmişlik" biçiminde yeniden kavramlaştırmıştır. brentano, deneysel bakış açısından ruhbilim (psychologie vom empirischenn standpunkt, 1874) adlı başyapıtında yönelmişliğin düşüncenin zihinsel göstergesi olduğunu ve her ruhbilimsel deneyimin düşüncenin yöneldiği, "yönelimsel nesne" diye de adlandırılan bir nesne içerdiğini iddia eder. arzu söz konusu olduğunda bir şe arzu ediliyor; düşünce söz konusu olduğunda bir şey düşünülüyor demektir. içkin yönelmişlik kuramına göre bu bir şey, yani arzu edilen ya da düşünülen şey, ruhbilimsel bir deneyim olarak arzulama ya da düşünme deneyiminde doğrudan içerilmektedir; başka bir deyişle, bu denyimlere "içkin"dir. brentano, bu durum fiziksel görüngüler için geçerli olmayıp yalnızca zihinsel görüngüler için geçerli olduğundan, ruhbilimsel yönelmişliğin zihinsel durumları fiziksel durumlardan ayıran şey olduğunu öne sürer. ona göre "görüngü" fiziksel nesnelerden ibaret olmayıp zihne verili olan şeylere gönderme yapar. yani brentano'nun yaptığı ayrım dünyada varolan kendilikler üzerine değil bilincin nesneleri üzerinedir: bu nesneler arasında yönelmişlik gösterenleri zihinsel görüngü, göstermeyenleri fiziksel görüngü olarak adlandırır. bu yüzden de öğretisindeki ruhbilim kuramını "betimleyici ruhbilim" olarak adlandırır. buna göre her bilinç yaşantısı bir nesneyi içerir; her bilinç yaşantısı "bir şeyin bilinci"dir; tüm bilinç "yönelimsel"dir.

    brentano'nun deneyci ve olasılığa dayalı a posteriori bir bilim dalı olarak "genetik ruhbilim" ile bazı yerlerde kendisinin de "görüngübilim" adını verdiği, a priori bir felsefi disiplin olan "betimleyici ruhbilim" arasında 1880'lerin sonuna doğru yapmaya başladığı ayrım 20. yy.'ın görüngübilimsel düşünce hareketini doğrudan etkilemiştir. nitekim husserl'ın düşüncelerine büyük değer verdiği hocası brentano'nun felsefesindeki boşlukları doldurmak için oluşturmaya koyulduğu görüngübilimin ana konusunu da "yönelmişlik" oluşturur. başka bir deyişle, husserl'in "kesin bir bilim" olarak temellendirmeye çalıştığı görüngübilim adına ortaya koyduğu çabaların tümü yönelmişlik düşüncesinin açıklığa kavuşturulmasına yöneliktir. husserl, hocasının "yönelmişliği bir şeyin bilinci olarak deneyimlenen yaşantıların kendine özgülüğü yoluyla anlarız" tümcesinden yola çıkarak, bilincin yönelmişliğini belli bir nesneye yönelmişlik olarak tanımlayan brentano'nun bu tanımının bilincin yönelmişliğinin tam olarak neden oluştuğu sorusunu yanıtsız bıraktığını görüp bilinci bir nesneye yönelten bilinç özelliklerinin neler olduğu konusunu ayrıntılı bir biçimde çözümlemeye soyunur. husserl'in yönelmişlik anlayışına göre bilincin yönelmişliğini açıklamak için ortada mutlaka bir nesnenin olması gerekmez: bilincin kendisinin kendisi için bir nesne görevi görmesi söz konusudur. böylece brentano'nun felsefesindeki nesnesi olmayan edimler sorunu ortadan kalkmaktadır.

    brentano, temel ahlak felsefesi çalışması doğru ile yanlışa ilişkin bilgimizin kökeni'nde (vom ursprung sittlicher erkenntnis, 1889) ise ahlak felsefesini dayandırdığı "değer kuramı"nı (werttheorie) açımlar. brentano bir düşünce nesnesine karşı her bir durumda tutumumuzun ya olumlu ya da olumsuz olacağını; düşünce nesnesini onaylayabileceğimizi ya da reddedebileceğimizi; bu nesneyi sevebileceğimizi ya da ondan nefret edebileceğimizi belirtir. brentano'ya göre bir şeyin özgül olarak iyi olduğunu söylemek onu bir erek olarak sevmenin doğru olacağını söylemek; bir şeyin özgül olarak kötü olduğunu söylemekse bir erek olarak ondan nefret etmenin doğru olacağını söylemektir. buna göre düşünsel tutumlar gibi duygusal tutumlar da "doğru" ya da "yanlış" olabilirler. brentano tıpkı belirli düşünsel tutumların doğruluğunu doğrudan fark edebildiğimiz gibi belirli duygusal tutumların doğruluğunu da anında hissedebileceğimize inanır. her bir durumda doğruluk, düşünsel ya da duygusal tutum ile nesne arasındaki uygunluk ilişkisine dayanır.

    brentano tarih felsefesiyle de ilgilenmiş; kant sonrası alman idealizminin doruklarda olduğu bir dönemde aristoteles üzerine yazdığı monografilerle onun gerçeklik anlayışını gündeme getirmeye çalışmıştır. brentano felsefeyi, etkileri husserl'in "kesin bir bilim olarak" felsefe anlayışında açıkça görülebileceği üzere, yöntemi doğa bilimleriyle aynı olan "sağın" bir disiplin olarak ele alır. onun bu felsefe anlayışı başta ünlü öğrencileri olmak üzere özellikle kıta felsefecilerine esin kaynağı olmuştur. brentano felsefe tarihini de dört evreli döngüsel bir süreç olarak görür. felsefe tarihi boyunca birbirini izleyen bu dört evre sırasıyla şunlardır:

    1) kuramsal evre.
    2) kılgısal (pratik) evre.
    3) kuşkucu evre.
    4) gizemci (mistik) evre.

    brentano, sokrates öncesi doğa felsefesinden alman idealistlerine kadar bu çemberin (ilkçağ felsefesi, ortaçağ felsefesi, modern felsefe olmak üzere) üç kez tamamlandığı ve sürecin yeniden başa döndüğü saptamasında bulunmuştur.

    ortaçağ'ın skolastik felsefesinin aristotelesçi öğretisinden yola çıkarak oluşturduğu zihinsel olanın yönelmişliği savıyla zihin felsefesinde düzenekçi (işleybilimci) olmayan kuramları günümüze dek etkilemeyi sürdüren brentano, dil felsefesinde de düşüncelerimizin anlamının içsel bir dile göndermede bulunarak anlaşıldığını ve herhangi bir dilin de ifade etmek için kullanıldığı yönelimsel yörüngeye, yani düşüncelere göndermeyle anlaşılabileceğini savunan görüşüyle etkili olmuştur. buna karşın kendisi sonraki dönem felsefesinde (1905-1917) bütünüyle başka bir yöne saparak "içkin yönelmişlik" kuramından uzaklaşmış; varlıkbilgisinde yalnızca fiziksel ve zihinsel şeylerin varlığını kabul eden bir "şeycilik" anlayışına yönelmiştir.
hesabın var mı? giriş yap