1 entry daha
  • aşağıdaki, yurdumda* laz fıkrası adı altında sıkça anlatılan fıkra, fikrimce, pozitivist bilim anlayışının ardında yatan epistemolojiyi anlamak için kullanılabilir:

    bilim adamı, laboratuarda, beyaz tezgah başında oturmaktadır. önünde bir kavanoz, sivri uçlu minik bir makas ve cımbız (onlar pens der) vardır. kavanozun içinde bir miktar pire. yan tarafta bir defter, kalem.
    cımbızla kavanozdan bir pire çıkarır, tezgahın üzerine koyar. "sıçra!" diye haykırır. pire sıçrar. adam deftere birşeyler yazar. bir pire daha alır, itinayla tutar ve bacaklarını keser. tezgahın üzerine koyar. "sıçra!" der. pirede yok bi hareket! yine defterine döner ve yazar: "pirelerin bacakları kesildiğinde kulakları duymaz".

    pozitif bilim, ne kadar karmaşık ve sofistike görünürse görünsün, sizce başka ne yapıyor? niye? nasıl? hangi araçlarla? ampirik verilerin sınanmasını sağladığını düşündükleri araçların kendilerini (sınayacak araçları sınayacak araçları sınayacak ...)* neyle sınayabilirler? totoloji dışında?

    bişey daha... pozitivizmden bahsederken sürekli deneye dayanan bilgi gibi terimler kullanıp duruyoruz. öyleyse, pozitivizmin ampirizmle kaçınılmaz kardeşliğini de unutmamak lazım. zaten yukarıdaki fıkra o konuda da aynen geçerlidir.
111 entry daha
hesabın var mı? giriş yap