4 entry daha
  • althusser'in özyaşamöyküsel gelecek uzun sürer kitabının orjinal adı. her şeyden önce elimizdeki gelecek uzun sürer baskısının (can yayınları, çev. i.birkan, 394 sayfa) aslında iki ayrı metni bünyesinde barındırdığını söyleyerek başlayalım. bu metinlerden kitabın yekûnunu büyük ölçüde sırtlayanı, kitaba adını da veren gelecek uzun sürer. bu özyaşamöyküsü, althusser’in 1985’te, yani eşi hélène’i boğarak öldürmesinden tam beş sene sonra yazdığı ve çocukluk yıllarından işlediği cinayetin ardından yaşadıklarına uzanan etkileyici bir anlatı. olanlar başlığını taşıyan ikinci metin ise 1976’da yazılmış ve hem içerik hem de boyut açısından “sınırlı” bir başka özyaşamöyküsel metin. iki metin de okuyucunun hemen farkedeceği ortaklıklar bir hayli çok. ancak althusser’in çocukluk, öğrencilik, esirlik, hocalık, “politikacılık” ve hastalık dönemlerinde yaşadıkları üzerine kurulu bu ortaklıklar dışında bu iki metnin içerik ve üslup açısından birbirinden tamamen farklı olduğunu belirtmemek olmaz. olanlar ne kadar neşeliyse, gelecek uzun sürer de o kadar karanlıktır. althusser, olanlar’da kendine karşı ne kadar alaycıysa, gelecek uzun sürer’de de bir o kadar acımasızdır. olanlar althusser’in entelektüel bakiyesini ve “akıl yürütme biçimi”ni anlamak konusunda bize ne kadar cimriyse, gelecek uzun sürer de bu bakımdan okuyucusuna o ölçüde cömerttir. tabii, tüm bu farklılıkların makul bir gerekçesi olduğu da açıktır. zira gelecek uzun sürer ve olanlar arasında neredeyse koskoca bir onyıl ve büyük bir trajedi vardır.

    23 bölümden oluşan gelecek uzun sürer, althusser’in bu büyük trajediye neden olan cinayeti işlediği sırada bilincinin yerinde olmadığını gösterir tıbbi raporlar nedeniyle gerçekleşmeyen yargılamasının bizzat kendi eliyle ve kendine karşı gerçekleştirildiği acımasız bir duruşma olarak görülebilir. althusser’in deyişiyle “bu kitap, başka koşullarda zorunlu olarak verilmesi gereken hesabın gönüllü olarak verilmesidir”. 16 kasım 1980 pazar’ının sabahında işlediği cinayetle, yatırıldığı akıl hastanesinden taburcu edildikten sonra yaşadıkları arasında geçenleri anlattığı iki küçük bölümle okuyucusunu karşılayan althusser, sonraki sayfalarla birlikte hayatının mahrem ve detaylı bir anatomisini gözler önüne serer. akıp giden sayfalar arasında nefes bile almadan althusser’in gerçekler ve sanrılarla örülü dünyasında yüzen -onun sevdiği terimle- “olgular”a tanıklık ederiz.

    1918’de doğan althusser için tüm hayatının en kritik figürü annesi olacaktır. oğluna cephede ölen eski nişanlısının, aynı zamanda kocasının erkek kardeşinin yani althusser’in amcasının adını koyan lucienne, althusser için sonraki yıllarda kadınlarla yaşayacağı sorunların kaynağı olacak sayısız sorunu temsil edecektir. althusser, annesinin asıl aşkı olan ölmüş nişanlısının gölgesinde yaşayacak ve annesinin “öteki louis”den beklediği şeyleri yaparak “onu baştan çıkarmaya ve elde etmeye” çalışacaktır. bu büyük düşünür, bedenine yabancılaşmasını ve çektiği acıları da aşırı korumacı ve “her şeyden korkan” annesine bağlayacaktır. althusser, ii. dünya savaşı’nda esir düştüğü nazi kampında “politika”yı öğrenir, kendi vücudunu tanır. ilk mastürbasyonunu yaptığında bu kamptadır ve 27 yaşındadır. kamptan kaçmanın en iyi yolunun kampın içinde bir yerlere saklanarak, kaçmış olduğu izlenimini vermek ve askerlerin kendisini aramaya çıktıklarında “gerçekten” kaçmak olduğunu düşünür, ama bunu asla hayata geçirmez. esirlik onda bir “yedek saklama” refleksi oluşturur. kampta yiyeceksiz kalmamak için ürettiği “birşeyler saklama” tedbiri, özgürlüğünü kazandıktan sonra alışkanlığa dönüşür. bisküvi, çikolata, şeker, ekmek, ayakkabı başta olmak üzere her nesnenin yedeğini de toplamaya başlar. 100 çift ayakkabısı olduğundan bahseder örneğin. bir süre sonra bu “yedeğini tutma” refleksini insanlara yansıtır. yalnız kalma korkusuyla hayatına giren insanların yedeğini bulundurmaya başlar. kampta tanımaya başladığı komünizm ile aşinalığını müthiş bir örgütçü ve eski bir komünist parti üyesi olan hélène’in dünyasına girmesiyle birlikte arttırır. partiye üye olur. bu arada hélène’in yanısıra “elinin altında hep birkaç kadın bulundurduğu”ndan söz eder. yedekte tuttuğu bu kadınları hiç saklama gereği duymaz, hélène ile de tanıştırır. hatta bu kadınlarla hélène arasında doğan gerilimden zevk aldığını da inkar etmez. yine de ilk kez öptüğü ve birlikte olduğu kadın hélène olur. 1947’den 1980’e kadar 15 kadar ciddi kriz yaşar althusser. körlük, iktidarsızlık, kızıl tugayların onu öldüreceği gibi korkularının yanında hırsızlıktan muzdariptir. dükkanlardan çaldığı küçük şeylerin yanısıra banka soymak ve nükleer bir denizaltı çalmak gibi büyük planlar da yapar. bir trajediler adamıdır althusser...onun için gelecek, hep uzun sürmüştür...
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap