2 entry daha
  • the man from earth veya the sunset limited gibi felsefi diyaloglara dayalı, fakat tek bir mekan, odada kalmak yerine, açık havada yürüyüşü tercih eden politikacı, fizikçi (liv ullmann ne kadar hoş bir kadınsın sen, filmde 52 yaşında olması lazım üstelik) ve şairin bir günü. fizikçi descartes/bacon ile başlayan paradigmanın (mekanik dünya, bilgi güçtür, doğaya egemen olmak gibi hızlı çıkarımlar yapabileceğimiz) bir çıkmaza girdiğini ve bugünkü küresel krizlere sebep olduğunu, bunların ancak holistik bir kavrayışla, ekoloji odaklı düzenlenebileceğini savunuyor. aksaklıklara ortaya çıkınca müdahale edilmesi yerine, hiç ortaya çıkmamasına yönelik tedbirlerin alınması gerektiğini anlatıyor. sözgelimi koruyucu hekimlikten bahsediyor. böylece kapitalist tıbbın bize sattığı ilaçlar, check-up'lar, pahalı ameliyatların çok daha düşük maliyetlerle ortadan kalkacağını savunuyor. güzel, güzel ama politikacı bunları gerçekçi bulmuyor. e haklı da. genelde bu ikilinin arasında; ideal olan ve yaşadıklarımız ile koşullar konuşularak sürüyor tartışmalar. liv ulmann newton vs. kuantum fiziğini imgelerle anlatıyor bu iki arkadaşa. arada da şair giriyor lafa, william blake'den alıntılar yapıyor ve böylece şiirin de kainatı açıklarken, bilimle benzer olguları bulduğunu (bu bir iddia değil, böyle zevk ediliyor sadece) hissettiriyor seyircisine.

    fakat sonuna geldiğimizde, fizikçiyi de sarsan bir tiradını görüyoruz şairin. adeta kierkegaard, hegel ile hesaplaşıyor. şair, fizikçiye; "sistem" dediği şeyin içinde bir insanın korkuları, özlemlerinin nerede olduğunu soruyor. sahiden. soru öyle haklı ki, fizikçi de ayrıldıklarından sonra düşünmeye devam ediyor bunu.

    başta bahsi geçen filmlerden hoşlandıysanız, en kısa zamanda izlemenizi öneririm; @ayi goren astronot'u da, beni de daha fazla üzmeyin lütfen.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap