8 entry daha
  • gün geçtikçe aksini kanıtlayacak iddialarla cebelleşse dahi hâlâ dilbiliminde gündemini korumaktadır. öncesinde dile getirilmiş olsa dahi teorinin asıl sahibi noam chomsky'dir. peki nedir bu evrensel dilbilgisi?

    1960'lardan itibaren bahis konusu olan universal grammar düşünülenin aksine yalnızca dilbiliminin konusu değildir. psikoloji, bilgisayar ve yazılım dili, anadil edinimi gibi diğer disiplinlerin de araştırma konusudur. dilin bir edinim sonucunda oluştuğunu savunur ve geçmiş yıllarda popülerliğini koruyan davranışçı yaklaşımın karşısında durur.

    chomsky'e göre her birey «language acquisition device» dediğimiz yani bir dil edinim aygıtı ile doğar. yani dil taklit yolu ile öğrenilmez. chomsky bunu ispatlamak için dili yeni öğrenen çocukları ele alır. der ki: çocukların yanında kompleks cümleler kurmamıza, onlara dilin ince ayrıntılarını anlatmamamıza, söylediklerini düzeltmemize rağmen çocuklar hiç duymadığı kompleks cümle yapılarını mükemmel dil bilgisi ile kurabilirler. çocuklar taklit yolu ile öğreniyor olsalar idi yalnızca duyduğu cümle yapılarını kurabilecekler ve bununla sınırlı kalacaklar idi. ama bu iş böyle değil.

    chomsky'e göre bazı evrensel dil kuralları vardır ve her insan biyolojik olarak bu kurallar beynine işlenmiş olarak doğar. bu sezgisel bir bilgidir. bu bilgi dil konuşucularında örtük olarak bulunur. ebeyevenlerin ırkı,milliyeti ne olursa olsun çocuklar herhangi bir dili rahatlıkla öğrenebilir. üstelik çocuklar önceden hiçbir dile hazır dahi değillerdir.

    yani iki varsayımımız vardır.

    1. insan doğuştan mantık yapılarına sahiptir
    2. dillerin çeşitliliğine karşı, pekala düzenli dizgeleri vardır. bu dizgelerin de uymak zorunda olduğu ortak kurallar. buna «dil evrenselleri» deriz.

    iki kavrama değineceğiz daha iyi anlayabilmek adına. edinç ve de edim. edinç için sonsuz sayıda tümce üreten devimsel bir yetenek diyebiliriz. edim ise bu yeteneği gerçekleştirmek.

    başa dönüp dil öğrenen bir çocuğu ele alalım. çocuk dildeki isim,fiil,sıfat gibi yapıları girdi olarak alıyor. aldığı bu girdiyi evrensel dilbilgisel kurallar ile işliyor. yani onu yeniden üretmiş oluyor. şöyle

    edim»konuşan birey»yaratıcılık»üretme»tümce

    dildeki kelime dağarcığının öğrenilmesinden bağımsız, çocuk öğrenmemesine rağmen bunları sözdizimsel sıralamaya nasıl sokacağını biliyor. tabi sadece sözdizimi yetmez. semantik açıdan da ayırdına varabildiğini şeyler var. örnek vermemiz gerekir ise

    «kalihora is eager to please» (kalihora memnun etmekten keyif alır)
    ve
    «kalihora is easy to please» (kalihora kolay memnun edilebilir)

    yani syntax/sözdiziminde aynı olmalarına rağmen semantik açıdan nasıl farklı oldular? içinde bulundukları yapı ve kullanılan fiil aynı iken kalihora birinde etken diğerinde edilgen nasıl oldu? sorusunu da derin yapı ve yüzey yapı şeklinde cevaplar.

    evrensel dilbilgisinin argümanlarını maddeleyelim.

    1)dil evrenselleri = tüm insan dillerinin belli başlı özellikleri vardır.
    2)dil benzeşmesi / yakınsama = çocuklar farklı girdilere de maruz kalsa ortak bir gramer yapısında birleşirler.
    3)uyaranın yetersizliği = platon’un problemi olarak adlandırdığı bu argümana göre insanın dil öğrenme sürecinde ailesinden ve çevresinden maruz kaldığı dilsel uyaranlar, yani öğrenimine açık olan dilsel bilgi bir dilin karmaşık kurallarını öğrenip ondan sonsuz sayıda kurallı ve hatasız cümle üretmek için yetersizdir.
    4)aksi bulgunun olmaması = çocuklar öğrenmemelerine rağmen hangi yapıların dilbilgisel olmadığını bilirler üstelik hiç dilbilgisel olmayan yapı duymamalarına rağmen
    5)türümüzün özgünlüğü = dil konuşucusu tek tür olmamız.
    6)çocukların dili daha kolay edinmesi= şüphesiz ki çocuklar dili çok daha kolay, zahmetsiz ve minimum maruz kalma ile öğrenir. bu yüzdendir ki çocuklar çok kolay bilingual, trilingual olabilirken bu önceden dil girdisi almayan yetişkenlerde mümkün değildir.
    7)tekdüzelik=dili edinen tüm çocuklar aynı sırayla aynı aşamalardan geçer.

    ve açıklamaya şuanda gerek duymadığım dil biliş ayrışması, nörolojik ayrışmalar ve birçok diğer argüman.

    ayrıca
    (bkz: the faculty of language)
    (bkz: dil yetisi)

    zaman ilerledikçe çürütülen argümanların sayısı da artar çünkü ele alınan dil sayısı genişler ve bu bahsedilen evrenselliklere uymayan diller keşfedilir. geçen gün derste denk geldiğim bir örnek:

    normalde dillerin default'u olumlu olanıdır. yani bu bir masadır, ben insanım gibi cümlelerin tamamını olumsuz hale getirmek için bir ek kullanırız. değil olur, no olur, not olur,non olur. bu tüm dillerde böyledir diyebilecekken bir istisna çıkar karşımıza ki tamilce/tamil dili. öğreniriz ki bu dilin eksiz yahut «default» biçimi olumsuzdur. yani insanlar cümleyi olumlu yapmak için ek getiriyor. bu bir masadır demek için ekstra ekler kullanmak gerekiyor. çok ilginç değil mi? sri lanka taraflarında konuşulan bu dilin de 80 milyondan fazla konuşucusu olması epey şaşırtıcı. dilleri nasıl bu şekilde şekillendi bilmiyoruz tabii ki ama var olan evrenseller birini yıkmak değil midir bu? şimdi anlamanız açısından bir örneğini koyacağım aşağı.

    kaan+oom (we don't see/görmüyoruz)
    kaan+kir+oom(we see/görüyoruz)

    yani görmüyoruz demenin değil de görüyoruz demenin kir eki var. algılaması biraz zor. chomsky buna ne der acaba? bilinmez. yine de çürütülen bunca iddiaya rağmen güçlü yapısını korumaya devam edecek bir teoridir. biri aksini söyleyene dek.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap