8 entry daha
  • "i. ne çocuk, koş bayırlardan vapurlara atla olmadık dualar. tastamam şarkıdır, bir ağız söylemek de var. nasıl okuyor of. halbuki dersindi epi topu rahledir ve bir taşıt olarak rahlenin gideri ne? söyle neydi taşıt, neyi taşıt ediyorduk. bana mı soruyorsun. sana. sağolsun belediyenin bir görevi de repertuar sabitleme: su şurdan gidecek, elektrik ordan, arabalar şimdi geçecek, yayayı zapt. iyisi, içinden oku. sana.

    ragıpla bir konuş yine de. leyla yan çizerse de söyle, numaranı ragıptan aldım de. olmadı ragıpın yeğeni de. leylanın yüzü yumuşaktır. kırmaz da ragıpı. hele ki o velede biter. yeni yeni yazıyordu. ragıpa adresini yazmış. ragıp hemen bayıldı, koştu gitti bir mektupluk getirdi. mektuplara binip binip gittiler.

    ve ehliyetle, pasaportla. ne ayak üstü aldırmazlığı, el kol sallama desen hak getire, kaçar gibi hiç demiyorum. trekking dükkanı, çıkış vergisi, ayakbastı parası. nezih yol, pırıldak yol, kruvaze turizmle rastgele. bakma sen. şıkır şıkır, cila binbeşyüz de cilveden yana kavruk kimi havaalanında pabuç bırakmamıştıksa da, bir süpermarket arabasına jeton atmaya çalıştığımız olurdu. çığır, biliyorsun, kritik. çığır, biliyorsun, bildiğin keçiyolu.

    eski gece, kaç gece, neden sonra, çığrından çıkageldi. gözlerine mevsim sürmüş. güneş hem de alnında. konuşma, karşılıklı yoldan çıkarma, bir elden kışkırma değil miydi ki. de ki keçiyolunun yolluğu çoktan yokuşa sürmekten. halimiz vaktimizle başabaş gidiyoruz. şaşırırdık da. ses söke yırta açardı suyu, toprağı sürerdi, ama öteye ve tepelerdi ve düşerdi ve şakırdı ve. çığırmak öyle, orda işte. aa indi-bindi. peki, yine, yine, marş.

    ii. kalkar köprülerden ne kadar arşa, kaç metre pazen haldır huldur açılır. attığımız bir takım kulacı feshedelim dersen. ne dedin. devir tekerlek devri. ileze otobüsün teker darbesi, nefis teker, delişmen teker, şakşakçı teker. olacağı buydu ve karşınızda, artan çayır. nebdel teker ve basiret kaç, tekerüstü anca bu kadar. boşluklara uygun kelimeyi yerleştiriniz “çünkü istasyonu kaldırmışlardır”. treni de belki. istasyon raya dahil miydi ki? otogarın mecmua-püsküvi-kuru sıkı-cep telefonu ekonomisinden nasiplenmemiş bir eda, ama istasyonu kaldırmışlar. ragıpın yeğeni bir gün mektupluğu camdan..

    tren duruyor daha. yanında koşa koşa ve el filan sallayarak yürütecek treni. tren ki tekerlekli bir sandalye mi. de istasyonu kaldırmışlar. meğer ki gitmiş tren de. ufak ufak sefer sefer, bir gün bir ara gitmesi bitmiş. vaktiydi, yetti de gitti be işte. yemekli vagonda böyle gülecek miydik. suyu uzatır mısın. uzatma. afyona hoş geldiniz-afyondan güle güle tabelaları arasında, önce ve sonrasında. şehrin göbeği nasıl yoksa çayırın sahibi var ve domatesler kayıtlı ve neyse ki taş. (çağırmak önce miydi) (avaz?)

    mektubun tekerlerini cilaladım. 95ti galiba, ayrton senna, kalktı gitti, kalkış o kalkış, tam gaz, duvara. 96ydı, ama yazdı. patlak karbüratöre deva sanıp kuru incir çiğnemekle bir hallere vardığımızdan bu yana ne çok sular ne çok incir, ne biri, ne diğeri. seni dürtene, kaldırana, ayaklandırana, silip sürene, süpürene, eloğlu drive der, bizimkiler dürtü. dürtü de demezler ya neyse.

    (harf pılını pırtını aldı ve çekildi. öyle okuduyduk. güzeldi. yaprakla aramızda yirmi santim vardı yoktu. aldırışsız kıvılcım, katlan şimdi, istikamet etraflı. katlan, küçül, handiyse silin. bak bu mektubu bile bile yazmadım) "

    (bkz: sarhoş gemi)
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap