203 entry daha
  • zübeyde hanım 14 ocak 1923'te izmir'de öldüğünde eskişehir'de olan oğlu, haberi alır almaz izmir'e gitmez ama izmir’deki başyaveri salih bozok’a telgraf çekerek annesinin cenaze töreninin münasip bir şekilde düzenlenmesini ister. nitekim öyle de olur ve karşıyaka ferik osman paşa camisinin bahçesine gömülür. 15 ocak 1923 günü öğleden sonra yapılan törene; batı cephesi kurmay başkanı asım (gündüz) bey, kazım (özalp) bey, fahrettin (altay) paşa, mürsel (bakü) paşa, izzettin (çalışlar) paşa, abdurrahman nafiz (gürman) paşa ve müstakbel gelini latife hanım katılır. müstakbel diyorum, çünkü henüz evlenmiş değiller.

    bu arada hep karıştırılıyor, zübeyde hanım izmirli falan değil aslında. orada bulunma nedeni, hem müstakbel gelinini görmek hem de hava değişimidir. çünkü izmir'den önce oğlunun yanında altı aydır bulunduğu ankara'nın sert iklimi kendisine pek de iyi gelmemiştir.

    ankara'dan önce ise zübeyde hanım, asıl ikametgahı olan istanbul'dadır; akaretler yokuşu, akaretler sıraevler no: 76, beşiktaş, istanbul. beşiktaş'ı da sevdiğinden öldüğünde burada bulunan yahya efendi dergahı'na gömülmeyi vasiyet eder. fakat izmir'de ölmüştür ve dahası iki yıl içinde tekke, zaviye ve türbeler kapatacak olan oğlunun, annesinin vasiyetini yerine getirip bir türbeye gömmesi tutarlı olmayacaktı.

    neyse dediğimiz gibi 14 ocak'ta anne ölür ve izmir karşıyaka'ya gömülür ve oğlu cenazesine katılmaz. adamın onca işi vardı, savaş vardı, düşman dört bir tarafı sarmıştı gibi yorumlara itibar etmeyiniz. 1923 ocak'ına gelinceye kadar çoktan ateşkes imzalanmış, lozan barış görüşmeleri başlamış ve saltanat da kaldırılmıştı. elbette memleketin yakıcı sorunları olanca hızıyla devam ediyordu ama ocak ayında yaşanan en önemli gelişme zübeyde hanımın vefatıydı. atatürk'ün söylev ve demeçlerini açıp bakın; mustafa kemal'in ocak ayındaki yoğunluğu, önceden programlanmış yurt gezilerinden, basın toplantılarından falan oluşuyor. hadi ankara-izmir arası uzak, cenazeyi bekletmek istememiştir diyelim ama ölüm haberini aldığında eskişehir'den şak diye izmir'e cenazeye gidebilecekken gitmiyor ve iki hafta boyunca rutin programına devam ediyor ama bir taraftan da rotasını izmir'e doğru çeviriyor:

    şimdi 14 ocak'tan itibaren gün gün bir kronoloji yapalım:
    - 15 ocak 1923'te eskişehir'dedir.
    - 16 ocak 1923'te bilecik vezirhan'dadır.
    - 17 ocak 1923'te izmit'tedir.
    - 18 ocak 1923'te halen izmit'tedir.
    - 19 ocak 1923'te dilovası çerkeşli'dedir.
    - 20 ocak 1923'ten 24 ocak 1923 sabahına kadar bursa'dadır.
    - 25 ocak 1923'te afyonkarahisar ve uşak'tadır.
    - 26 ocak 1923'te önce uşak'ta, ardından manisa alaşehir, salihli, turgutlu ve menemen'dedir.
    - ve nihayet annesinin ölümünden tam 13 gün sonra 27 ocak 1923'te izmir'dedir. o gün çekilen görüntülerden de anlaşılacağı üzere basmane tren istasyonu mahşer yeri gibi kalabalıktır. binlerce kişinin "yaşasın mustafa kemal paşa, yaşasın büyük millet meclisi" sloganları ve alkışları arasında ve yere serilen halılar, taklar, ve çiçekler içinden geçip, karşıyaka istasyonu'ndan ayrıldıktan sonra annesinin mezarını ziyaret eder.
    mezarı başında, devlet adamı kimliğinin de farkında olarak içli bir konuşma yapar. konuşmanın tamamı şurda.

    kabir ziyareti sona erdikten sonra otomobile binip yine etrafta toplanan binlerce kişinin tezahüratları arasında tilkilik, mezarlıkbaşı, örtülü çarşı ve başdurak yoluyla hükümet binasına ulaşmış ve burada bir süre dinlendikten sonra, yine halkın alkışları ve sevinç gösterileri arasında göztepe'de bulunan uşşakizade muammer bey'in köşkü'ne varmış.

    - 27 ocak 1923'te izmir hükümet konağında onuruna düzenlenen ziyafette, halk
    temsilcilerine hitaben uzuuun bir konuşma yapar (bkz: atatürk'ün söylev ve demeçleri, ıı, s.80-85)
    - 29 ocak 1923'te, yani annesinin ölümünden 15 gün sonra, uşakızade muammer bey'in (uşaklığil) kızı latife hanım ile evlenir.

    freud'a jung'a falan gitmeye gerek yok, hepimizin anneleriyle bin türlü problemi var. bütün gün bilgisayar başında ona buna laf atmakla meşgul olan ergen bir ekşi sözlük yazarı da olsan milli mücadeleye liderlik etmiş biri de olsan bu değişmiyor. kaldı ki bu son derecede insanî bir durum, hem de insanca pek insanca. böylesi bir gerekçeyle rıza nurluk, akitlik, derin tarihcilik, mustafa armağanlık, islami trollük yapıp "annesini sevmiyormuş" falan demenin alemi yok.
84 entry daha
hesabın var mı? giriş yap