7 entry daha
  • çekmecedeki paketli leblebileri, evdeki beğendiğim kavanoza geçirmek _günlerdir_ fikri geliyor aklıma.
    dar bir kavanoz ve leblebileri dağıtabilirim,
    boşver diyorum kendime ve bırakıyorum öylece.
    bugün, steven knight'ın, sadece arabada geçen, locke filmini izlerken arada leblebi almaya gittim. bi baktım; o ana kadar izlediğim sahneler ve devamında başka bir yere gidecek mi acaba diye düşündüğüm anlar gelmiş leblebilere hoşgeldin'e:)
    yok dedim,
    en iyisi; hoşbul sen leblebileri kavanozuna,
    bu kadar hayat bazan.
    orada, leblebileri kavanoza doldurmak kadar önemsizmişcesine,
    filmdeki gibi ya da, 1.5 saat içinde, otobanda araç kullanırken, tüm hayatının değişmesinin orada olması uygunsuzmuşcasına..

    durağan, müziksiz, tek sahneli, az konuşmalı filmler, genelde seyri zordur.
    olanı gösterir ki sevmeyiz biz nevrotikler onu.
    fantazm perdesini şimşekler savurur, sıçrarsın ani'liğine, korkarsın devamından, saklanırsın,
    yorganın altına mı ki o sadece...
    leblebiler artık kavanozun içindeler...
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap