• * konuş bellek. sinestezik insan, kelebekbilimci, rus-amerikan yazar vladimir vladimirovich nabokov'un diğer eserlerinden çok farklı bi tarzda yazdığı, alemlerin en iyi otobiyografisi kabul edilen, ama bazılarınca da en iyi değil de, en sanatsal otobiyografisi olan eseri. girişinde şöyle yazmış nabokov:

    "düşgücü, ölümsüz ve henüz olgunlaşmamışın müthiş keyfi. hayattan zevk almak için, ondan çok da fazla zevk almamalıyız"

    her bişeyi kendi bildiği gibi yapan nabokov, bunda da aynı şekilde davranmış. standart otobiyografi yaklaşımına aykırı olarak, tarih, mekan, isim, adres vs ağırlıklı olmak yerine, birbiriyle bağıntılı olayların peşpeşe yazılmasıyla oluşturulmuş bi çalışma bu. önce 1951'de conclusive evidence adıyla yayınlamış, sonra editlemiş, eklemeler yapmış, 1966'da bu isimle tekrar yayınlamış. otobiyografinin önemi, anlattığı hikayeden ve hayattan çok, hikayeyi anlatış tarzında. kelimeleri kullanışı "büyülü" olarak tarif edilir nabokov'un. kelime oyunları, metaforlar, çift anlamlı ifadeler konusunda bi başyapıttır bu eser.

    çok ben-merkezli olmakla suçlanmıştır bu eserin yazarı -ki komiktir kanımca-. otobiyografi yazıyor adam, ben-merkezli olmayıp da ne olacaktı, anlamış değilim.

    tarihi değer de taşıyordur sanırım, 1899 doğumlu bi adamın rusya'da geçen çocukluğu anlatılıyor mesela, önemli bi tarihsel dönem. "my rich nostalgia" diye tanımladığı bi dönem nabokov'un. zamana inanmadığını söylediği, sihirli halısını açıp istediği yere gidebildiğini anlattığı kitap da budur.

    kitabın asıl olayı, detayları anlatışındaki büyüdür, ki nabokov bu yeteneğini -muhtemelen- sinestezik olmaya borçludur. harfleri, sayıları ve yaşantıları renklerle ilintilendirme yeteneğinden dolayı, geçmişini anlatırken kullandığı metaforlar akıl alır gibi değildir. bir kelebeği "mavi-kenarlı sülfür" ya da kırmızı-benekli safir" şeklinde tarif edebilen bi adamdan söz ediyoruz. ama nabokov'un sinestezisi sadece renkler ve rakamlarla harfleri, haftanın günlerini falan ilişkilendirmekle sınırlı değildir. "sadakat" kelimesini "güneşin altında yerde yatan altın bi çatal" olarak algılayabilen bi insan bu. çocukluğundan bi anıyı anlatırken, diğer otobiyografiler gibi tarih ve mekana yoğunlaşmak yerine, olay yaşanırkenki duygulara yoğunlaşması, bu duyguları da, mesela, "buzlu cam" gibi benzetmelerle ifade etmesi bu otobiyografiyi özel kılar. tamamen zamansızlık duygusu yaşattığı söylenir -ki zamana inanmadığını söyleyen bi adamın bu duyguyu verebilmesi önemli bi detaydır.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap