• sairlerini, yazarlarini, arastirmacilarini, bilim adamlarini, gazetecilerini, muzisyenlerini, ogretmenlerini, ogrencilerini… asirlardir, caglardir, yuzyillardir; hakaret-taciz-dayak-siddet-baski-yildirma-korkutma-yaralama-cinayet ile hizaya sokmaya calisan, anaakim'in disindaki farkli seslerin alerji yaptigi ve ‘delikanli hoca’, ‘asker sanatci’, ‘adam gibi* yazar’ arzusuyla kivranan ve kafasinda beyin yerine irin tasiyan.. zihniyete sahip cikmis askerdir.

    farkli dusuncelere farkli seslere alerjisi o boyuttadir ki, tek hayali guneydogu’daki oy parsasini toplayip muktedir olmaktan ibaret kara gomleklilergilin agar’inin ortaya savurdugu samimiyetsiz sozleri bile ‘dikkayyyt! hottt, zott!’ uslubuyla yanitlamistir.

    lakin, satir aralarinda icindeki kara gomlegi aciga vurmaktan kacinamamistir.

    kara gomleklilergilin agar’inin; nice masumun mazlumun anasini aglatmamis gibi piskin, samimiyetsiz, somurgen aciklamasi soyleydi: "bir ananin feryadini, gozyasini anlamayanlar siyasette duramazlar."

    kara gomlekli cevval pasa’nin yaniti ise su oldu: "analarin feryatlarini duydugunu soyluyor. herhalde cumartesi anneleri'nin feryatlarini kastediyor..."

    cumartesi anneleri bu hiddeti ancak soyle icli sozlerle yanitlayabilirdi: / sifre buyurmus bir pasa / vurulmusum hic sorgusuz, yargisiz / kirvem, hallarimi aynen boyle yaz /
    (bkz: muglali pasa sendromu)

    (milliyet gazetesi'nin art niyetli haber veris bicimine de dikkat edelim: "...bilindigi gibi, guneydogu'da faili mechul cinayetlere kurban giden genclerin anneleri bir donem her cumartesi gunu galatasaray'da (istanbul) bir araya gelip, protesto gosterisinde bulunuyorlardi. bu gruba, cumartesi anneleri deniyordu. kara gomlekli cevval pasa, bu sozleriyle agar'a oldukca agir bir suclama yoneltmis oluyor...")

    yalanin, unutturmanin, riyanin, carpitmanin bu kadarina soylenecek tek bir soz var:

    hayir!!!
    hayir, efendiler! hayir!

    cumartesi anneleri, ‘guneydogu'da faili mechul cinayetlere kurban giden genclerin anneleri’nden ibaret degildi!

    cumartesi anneleri, sehit aileleri’nin karsisinda bir dusman ve ocu degildi!

    cumartesi anneleri; bolucu, terorist ve dusman anneler degildi!

    cumartesi anneleri, karanlik bir donemde ortadan kaybedilmis 300’un uzerindeki kayip cocugun akibetlerini merak eden analardi!

    cumartesi anneleri, kayip anneleriydi! (bkz: plaza del mayo)

    cumartesi anneleri, yalnizca ana’ydi! (bkz: analara kiymayin efendiler)

    henuz animsamadiysaniz yahut daha utanmadiysaniz bir de buradan okuyabilirsiniz:
    "...1994, turkiye'nin ugursuz yiliydi.

    hukumet, hepten azginlasan terorle ‘anlayacagi dilden’ konusmaya karar vermis, yasayi, hukuku bir yana koyup kor bir savasa girismisti. adapazari-hendek-sapanca arasina kurulan seytan ucgeni olum kusuyor, muhalif gazeteler bombalaniyor, yargi onunde mahkum edilemeyenler, ‘faili mechul’ cinayetlerle yok ediliyorlardi.

    cetelere gun dogmustu. hem kendi bildikleri yontemleri konusturuyorlar, hem de himaye goruyorlardi.

    kayiplar sorunu da boyle dogdu.

    20 mart 1995 gunu hasan ocak annesini arayip, ‘aksama yemek yapma, ben balik alacagim’ dedi. kiz kardesinin yasgunuydu. ancak o gece balik da gelmedi, hasan da... gozaltina alinmisti, ancak izi bulunamiyordu. annesi emine ocak, gunlerce 28 yasindaki kuzusunu aradi.

    bir mahkemede kalkip hakime ‘oglumu kimden sorayim’ deyince gorevli komiser, ‘gel ben seni ogluna gotureyim’ dedi. ‘sag mi... inanayim mi...’ derken icerde buldu kendini; ‘mahkemenin huzurunu bozmak’tan 60 yasinda, 19 gun hapis yatti.

    55. gunun sonunda gelen ‘mechul’ bir telefon, oglunun gercek adresini fisildadi: hasan'in telle bogulmus bedeni, kimsesizler mezarliginda yatiyordu.

    mezari actilar. emine ana, ogluyla kucaklasti.

    iste kayip yakinlari bu olaydan beridir her cumartesi, yarim saat icin galatasaray lisesi onunde toplanmaya basladilar. orada yalniz olmadiklarini farkettiler; hasan'in ardindan digerleri gelmis, sadece o yil gozaltinda kayboldugu iddia edilen insan sayisi 300'u bulmustu.

    rakam buyudukce, galatasaray'da toplananlarin sayisi da buyudu: isyanlarini iclerine gomup, cevrelerini kusatan polisten, ilgisiz gozlerle gecen kalabaliktan ogullarinin, kizlarinin hesabini sordular. suskunluklariyla konusturdular bizi, oturarak ayaklandirdilar ve en kucuk bir olay cikarmadan dunya capinda bir eyleme imza attilar.

    lakin kamu vicdani'nin harekete gecmesi beklenirken, harekete gecen yine kamu otoritesi oldu.

    yakinlarini yitirdikleri yetmezmis gibi bir de itilip kakildilar, tartaklanip, iceri atildilar.

    turkiye'nin sivil direnis tarihine gececek kadar bariscil olan bu eylemi, ‘semdin sakik'in duzmece karalamalari’ da gozden dusuremeyince, sonunda guvenlik gucleri seferber oldu. iki haftada 157 kisi gozaltina alindi.

    aralarinda emine ana da vardi..."
    *

    bir de sarki vardi animsayabildiniz mi?

    "...bekleye bekleye geciyor gunler
    gun sagir dilsiz sustu bulbuller
    kemigim etim kapi onlerinde
    can kayip can kayip
    allah'im bu nasil bir dunya
    bu nasil bir ayip
    ah ben anayim yanmaz canim disardan
    kora koysalar umidimi kaybedemezsiniz
    olsem de ahim tarihi karalar..."
    *

    analara bile dil uzatan bu hastalikli sanrili zihinler..

    ‘allah’im bu nasil bir dunya!’
    ‘bu nasil bir ayip!’

    dinleyin efendiler dinleyin!

    cunki, ‘kora koysalar umidimizi kaybedemezsiniz!’
    kaybedemezsiniz...
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap