1 entry daha
  • kavramın mucidi goethe. kavram, ulusların kendi kültürleriyle birbirine seslenen, ulusal kökenli olsa da ulus sınırlarını aşabilmiş edebiyatların evrenselleşmesi anlamına geliyor. burada hemen fredric jameson ile aijaz ahmad tartışmasını hatırlatmakta fayda var:
    jameson "bütün üçüncü dünya metinleri bence zorunlu olarak çok özgül bir biçimde alegoriktir; ulusal alegoriler olarak okunmalıdır" dedikten sonra: " üçüncü dünya metinleri, özel hayata ve libidonun dinamiğine görünüşte önem verenleri bile, zorunlu olarak, ulusal alegori biçimini alan siyasi bir boyuta sahiptir. özel bireysel alınyazısının hikayesi her zaman kamusal üçüncü-dünya kültürü ve toplumunun çatışık konumunun bir alegorisidir" sözü ile başlayan tartışmada ahmad’ın, "üçüncü dünya edebiyatı diye bir şey yok. muazzam karışık, heterojen bir alan var. genelleme yanlış, batılı bir yazar dilsel engellerden dolayı bu dünyaya giremiyor, hem üçüncü ne zaman üçüncü oldu? birinci ne zaman birinci oldu? bhagavad-gita bir üçüncü dünya metni midir ?" diye ona gayet sağlam cevap vermesiyle tartışmanın çok boyutluluğu açıklığa kavuşmuşsa da sonuçlandığını söylemek zordur.

    pierre bourdieu 'nun dünya edebiyatı denilen şeyin gelişmiş batı ülkelerinin ulusal kültür sermaye birikimi ile yönlendirildiğini bu açıdan en güçlü ve en fazla sermaye birikimine sahip ülkelerin, edebiyatı yönlendirdiğini belirterek bu birikime sahip ol(a)mayan ülkelerin edebiyatlarının, ancak büyük ülkelere ve merkezlere intisap eyleyip de el aldıkları taktirde tanınacaklarını söylediğinden hareketle yukarıda zikredilen tartışmanın bir boyutunu gözönüne sermiştir.

    bu hegemonyaya "sembolik kudret" diyen bir başka edebiyat kuramcısı franco moretti'ye geçecek olursak; moretti tezlerini, immanuel wallerstein 'nın dünya sistemleri teorisine dayandırıyor. yani bir merkez ( kapitalist batı) ve onun periferisi (kapitalist olmayan, kapitalist olmaya çabalayan) arasındaki birinciler lehine olan eşitsiz ve hegemonik ilişki... bu eşitsiz ve hegemonik ilişkinin edebiyat içinde geçerli olduğunu söyleyen moretti, periferi edebiyatının imkansız proje olduğunu da söyler. her ne kadar sonradan biraz ileri gittim dese de, bu seferde "bazı edebiyatların(batı) diğerleri üstünde yarattığı baskı"dan dem vurmuştur.
    ilk tezlerini değiştirmesinde jale parla'nın, "yerel biçimler ile yabancı biçimler arasındaki etkileşim" üzerinden moretti'ye yönelttiği eleştirilerin etkili olduğunu da belirtelim.

    entryi her edebiyat entyrisi rus biçimcilerine selam eder diyerekten ve bu biçimcilerden selamı sabahı eksik etmeyen mihail bahtinden, batının üniter bir dil nosyonu yaratmaya yönelik ideolojik girişime binaen söylenmiş bir alıntıyla bitirelim:
    " batı'da eleştirel bilincin söylemsel pratikleri sözel-ideolojik dünyayı birleştirip merkezileştirmeye yarayan güçleri gizlemektedir."
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap