• adı english home olunca insanın gözü korkuyor pahalı olur sanıyor ama değil bence muadillerine göre. üstelik buradaki havlular, özdilekteki muadillerine göre daha yumuş yumuş. evet hepsini teker teker elledim. sonra hiçbir şey almadan çıktım iki mağazadan da. fakir ve manyağım.
  • ben oldum olası country tarzda döşenmiş ev severim. ev dediğin, gerçek hayatın o gerçekliğinden kaçtığın yer değil mi zaten? in gibi, sığınak gibi, keyfine göre yaşama hakkı verilmiş tek yer evin...

    e madem bembeyaz, madem gözünü kapatınca kendini bath şehrinde bir sayfiye evinde yahut fransız rivierası'nda hissetmek istiyorsun (bodrum'un tadı başka tabii ama, batı'nın ahlaksızlığını aldım evet) beyaz eşyalardan sonra, oraya yakışacak sadelikte, pastellikte örtülerle, perdelerle, çarşaflarla doldurman lazım evini... e bunları satan en güzel yer neresi? tabii ki laura ashley. peki laura ashley'in fiyatları ne kadar? ebesinin nikahı+maldivler'de balayı kadar! bir nevresim takımına 450 lira, bir koltuk şalına 218 lira verecek kadar çıldırmadım şükür. o sebeple ezelden beri önünden geçerken "güzel bi' yere benziyor" dediğim english home'a gittim, aradığım her şeyi makul fiyata buldum, çıktım. gayet de aynısı idi desenler, tamam elbette bir laura ashley değil, ama ben de york düşesi değilim zaten.

    bu english home tavaf etme sürecim iki-üç sene evveliydi, aile evinde yaşadığım son odayı böyle bembeyaz mobilyalarla, beyaz kütüphane ile, kütüphanenin önüne atılmış, kitap okumak için kıvrıldığım berjerimle döşemiştim. işte o esnada english home'dan konsepti tamamlayacak bir sürü şey almıştım. o yüzden diyebilirim ki, nevresimleri gayet yumuaşcık ve kaliteli (yalnız mesela beyaz üzerine farklı bir renkle baskılı olanların renkleri biraz soluyor yıkadıkça, başka bir sorun yok), yatak örtüleri çok güzel ve dayanıklı (kedimin tırnaklarına bile dayandı), ablam oradan perde yaptırttı ki hiçbir şeyi beğenmeyen uyuz mu uyuz biri olmasına rağmen çok memnun kaldı, havluları güzel ve yumuşacık hemen sertleşmiyor, kanaviçe yastıkları da çok çok dayanıklı... denediğim her ürününden memnun kaldım, "bir daha almam" dediğim tek bir ürünleri bile olmadı...

    o odaya doyacak kadar çok oturamadım içinde (fırk, özledim lan) eğitim meğitim gurbet eller gözüktü, ama yaşayabildiğim süre içerisinde ürünlerini test ettim onayladım. kadife perdelerimi çektiğim anda kendimi gerçek dünyadan koparmama, elime bir jane austen romanı alıp dışarıya dair her şeyi unutmama yardımcı olan english home'a buradan teşekkürlerimi iletirim.

    (bir mobilyacı-züccaciyeci-çeyizlikçi -her neyse artık- hakkında herhalde ancak bu kadar duygusal bir entry yazılabilirdi :/ )
  • yaklaşık sekiz saat önce bi kaç yıl önce dersime giren bi profesör beni bu mağazada o nazik uçuk pembe-beyaz ufak güllerin olduğu konseptin üç dört ürünü elimdeyken kasada görmesiyle
    siz her yaşta, mesleki kimliğinizin ve hatta sosyal yansımanızın altında aynı kimliğe, hanımhanımcık ufak kız çocuğuna sahipsiniz dedi.
    ya da bunun gibi bişiyler.
    galiba aslında demek istediği yaşımız hatta kim olduğumuz önemli olmaksızın herhangi bi ev eşyası alırken, ben yakın zaman evlenmeyeceğim yeaa diyenlerimizden de bahsediyorum, kendimizden geçiyoruz.
    siz hiç seramik tencere setine veya saçma bi yemeği ocaktan almak için kullanılan sevimli eldivene gülümseyerek bakan bi kadın görmediniz mi?

    öyle ya da böyle,
    her kadının gidip henüz yaşamadığı evine bişiyler alabileceği kadar umudu olması lazım hayatta.
  • duvar kağıdı konusunda bir skandala imza atmış olan firmadır. rezalet olarak başlık açmak gerekir ama tam öyle değil.

    olay şöyle gelişti. buradan iki top duvar kağıdı aldık. mutfak için kullanacaktık. zaten şartlar şu şekilde bizlere bir form imzalatıldı. okudum, anladım gibisinden. sonra kaplama işini kendimiz yapacağımız söylendi. buna da eyvallah. fakat o da ne. iki top kağıttan birisi daha açık bir renk çıktı. derhal fotoğraflarıyla durumu kendilerine mail olarak attık. önce suçu bize attılar ki kaplama olurken evde bile değildik. başka ustalar yapmıştı. usta bile ancak kağıtlar kuruduktan sonra işi farkettim dedi. yani usta bile işlemi yaparken farketmedi. kendimiz yapsak daha da fena olacaktı. ama artık kağıtlar duvara yapıştırılmıştı. neyse itiraz ederek durumu açıkladık.önce baya bir uğraştılar yenisini vermemek için. tahmin ve araştırmalarıma göre üretim tarihi açısından fark oluyor. bu yüzden de renklerde ton farklılığı yaşanıyor. yoğun çabaladan sonra tarafımıza yeni kağıt vermeyi kabul ettiler. ancak diğer kağıtların tamamının sökülmesi gerekiyordu. delil teşkil etmesi için herhalde. bu işlemi de yaptık.

    sonra mağazaya gittik. yeni kağıtları aldık. fakat bir dayak yemediğimiz kaldı. kasadaki arkadaş o kadar isteksizdi ki vermese daha iyiydi sanki. sonra yeni kağıtları yine ustaya verdik. sonuç mu? ustanın tahmini kağıtların ikinci hatta üçüncü kalite olduğu yönünde. neden mi çünkü tüm kağıtları özenle kaplamamıza rağmen yarısından fazla alanda kabarıklık ve kötü görüntüler kaldı. artık pes ettiğimizden değişmesini istemedik. yıllar sonra belki yenisini alırız ama başka yerden. bu da son alışverişimiz oldu.

    biliyorum sözlüğü şikayetimvar gibi kullandım ama sıfırdan başlık açmak istemedim dileyen buradan okusun. kısacası satış sonrası ve müşteri ilişkilerinde sıkıntı yaşatan firma olmuştur.
  • içine girip bakmadığım bir mağaza, belki zannettiğimden daha güzel şeyler vardır. fakat sadece istinye parktaki vitrinini görüyorum arada. o kadar soft renkler ve floral desenlerde perdeler ve bilumum ev tantanası var ki, sadece vitrinine bakarak bile hayatımın uzun bir dönemi öğretmenlik yaptığımı, eşimin emekli general olduğunu ve 26 kedi beslediğim ayvalıktaki iki katlı evimde ağır ağır yaşlandığımı hissediyorum. karnımı ağrıtıyor.
  • incik cincik ürünlerini kurcalarken kendimi ne idüğü belirsiz bir şeyi koklar halde bulduğum ev ürüncüsü dükkanı. kokladığım şey nihale imiş, her şeyi lavanta kokusu sanmama sebep olan yetkililere selam olsun.
  • başıma bir iş gelmeyecekse eğer erkek halimle iç dekorasyonunu çok sevdiğim mağaza.
  • koca bir ülkenin iç dekorasyon trendlerini değiştirmiş mağazalar zinciri. çok ciddiyim. kimin evine girsem efil efil bir art nouveauist romantik ingiliz evi havası aman bir çiçekler beyazlar pembeler... sayesinde annemin altın günü arkadaşlarından rihal teyze zigonun üstündeki danteli ve kristali atıp yerine beyaz sehpa ve pastel renklerde biblolar aldı. ev hanımı nuran ablanınsa salondaki çekyatları gitti; floral desenli pembeli mavili berjerler kırlentler geldi. emekli öğretmen ve astsubay eşi belkıs teyze kasvetli kahverengi babaanne vitrinlerini atıp beyaz raflar aldı. hiç şüphesiz rafları nil yeşili metal fenerler ve beyaz porselen kuşlar süslüyor artık. sayesinde zigonların boynu bükük, danteller kolasız, kilim desenli halılar kimsesiz artık...
  • seviyorum burayı. bir madamme coco gibi pespaye değil. daha canlı. ama sevmem için farklı bir sebebim var artık.

    dün, beşiktaş ıhlamurdere caddesi'ndeki english home'un önünden geçiyorduk. her geçtiğimde, kapısının önündeki kedi evinin içine bakarım, kim var kim yok diye. yine bakarken kedi evinin biraz üstünde bulunan yazıyı gördüm. solunum yollarından rahatsız olan, duman isminde bir pisiye bakıyorlarmış. duman'ı barınağa göndermişler rahatsızlığından ötürü ve orada da sahiplendirmişler. merak edenlere de böyle duyurmuşlar :) o kadar mutlu oldum ki anlatamam.

    keşke herkes bu kadar duyarlı olsa.
  • evini country döşemiş haliyle bir çok tekstil ve dekoratif ürününü burdan almış biri olarak kısaca bir değerlendireyim;

    son iki yılda bilinirliklerinin artmasıyla fiyatları resmen katladırlar bu konuda şikayetçiyim kendilerinden. bir taç'a bir özdilek'e göre uygun fiyatlı satsalar da kalite olarak aynı kulvarda değil onlarla maalesef english home.

    aldıklarımı binlerce lirayı bulmuştur insan bir hediye verir bir özel indirim yapar ne bileyim o kadar alışveriş yapıyorsun bir bereket kuşu ver bir koku kesesi ver maksat maddi güzellik değil müşteriye teşekkür etmek sizi biliyoruz tanıyoruzu hissettirmek olmalı. bu kadar çok alışveriş yapan bir müşteri de ufak da olsa bir hediyeyi bekliyor doğrusu.

    kullandığım ürünlerine gelirsek;

    havluları çabuk keçeleşiyor, daily serilerine bulaşmamakta fayda var. bornozum daha beş ayda keçe gibi oldu. wedding serisi daha kaliteli daha yumuşak biraz daha fiyatlı ama değer diye düşünüyorum.

    nevresimler için de yine wedding serisinden memnun kalmakla birlikte dailyden aldığım iki nevresim takımından da çok hoşnut kalmadım. çok kırışıyor ve rengi attı. bir de daily yatak örtüsü almıştım onu henüz yıkamadım bilemiyorum nedir ne değildir.

    indirimleri takip edin %50ye varan indirimler oluyor, bir de bir gördüğünüzü bir daha bulamayabilirsiniz çok beğendiyseniz alın düşünmeyin.

    peçeteden, banyo paspasına, havludan nevresime, çerçeveden ferforje tepsiye kadar onlarca ürününü kullanıyorum. görünüşü güzel fakat çok kaliteli değiller diyebilirim. yine de zara home ya da laura ashley'e kıyasla uygun olduğu için tercih edilmekte.

    ha bu arada hazır perdelerini de kullanıyorum onları da henüz yıkamadım ama fiyat olarak çok uygun hem de güzeller. hatta salondakiler laura ashley'nin nerdeyse aynı. perde konusunda başarılı olduklarını düşünüyorum.

    kalite olarak madame coco english home'dan bir gömlek daha iyi bence. hem de bu aralar sürekli bir indirim içindeler gidin bakın derim.
hesabın var mı? giriş yap