• ''kendini beğenmişlik'' manasında kullanılmasına çok içerliyorum.

    misal türkiyede elitizm sebebiyle sol'un bir türlü iktidara gelememesi meselesi. türkiye'de sol iktidara gelemiyormuş/gelmemeliymiş çünkü sol 'kendi değerlerini halk'tan üstün görüyormuş, dolayısı ile halkı küçük görüyormuş.

    tamam, eyvallah. peki halk kendisini ve kendi değerlerini seçkininkilerden üstün görmüyor mu? halk denen şey (neyse artık o) kendisinden farklı değerleri olan herhangi bir grubu, ya da, güruhu kendi değerleriyle arasındaki mesafesine göre yargılamıyor mu? yargılıyor. iktidardan, yönetimden uzak tutmak gerekçesi kabul etmiyor mu? ediyor. aşağı görmüyor mu? görüyor. yok seçkinden çok farklıysa, kimseyi aşağı görmüyorsa, herkese farklılığı, çeşitliliği nispetince muamele ediyorsa nerede abi o halk? nerede o halk'ın iradesinin tecelligahı? lake wobegon halkı mı bu? hangi halk bu seçkinciden daha az nobran olan halk?

    e ne oldu şimdi, sırf kendini beğenmiş diye, kendisi dışında kalanları tahakküm altına alıyor, sınırlıyor diye ''halkın değerleri''nin iktidara gelememesi mi söz konusu oldu? yo? gayet kendi değerlerini savuna savuna, kendini yücelte yücelte, kendi dışında kalanları aşağılaya aşağılaya iktidara geldi, geliyor, gelecek. 'iyi ki gelmiyor' diyebildik mi? ona da hayır. e, o vakit bu 'kendini üstün görüyorlar' temelinde elit'in, seçkin'in neyine agili gugili yapıyoruz? azınlık oluşuna mı? halk'a ve eşdeğer dışlayıcılığına niye prim dağıtıyoruz? çoğunluk olduğu için mi?

    seçkin'i, ya da, seçkin olarak adlandırılan'ı kendi kendine atfettiği seçkinlik varsayımı, önyargısı dışında değerlendirmek gerekiyor. 'aykırı' inançlarını ve toplumu değiştirme, dönüştürme yönündeki ısrarını değerlendirmek için 'kendilerini üstün görüyorlar, halkı aşağılıyorlar' dışında bir ayraç bulmak gerekiyor. çünkü tabi olduğu hayatı ve ait olduğu sosyal bütünü değiştirmek isteyen birisi, bu bütüne dair değerleri, kanaatleri ve inançları reddettiği anda zaten 'efektif' olarak 'halkın değerlerini aşağılıyor, kendini üstün görüyor' okumasına tabi oluyor. seçkin dediğin kişi, 'halkın değerleri' denen dalgalara karşı çıkarken 'ne var abi halkın değerlerinde, niye değiştirmek istiyorsun? kendini üstün, halkı küçük mü görüyorsun' diyenlerin mecburi muhalefeti ile muhatap olacaklarını da biliyor; 'halkın değerlerini savunan' çoğunluk sözcüsü seçkin'in bunu bildiğini biliyor mu? bilmiyorsa öğrensin. bugün sürdürülebilirliğini ve kutsiyetini savunduğu 'halk'a mal olmuş bir çok değer'in, inanç ve kanaatin bir zamanlar 'kendini halktan üstün gören, halkı aşağıladığına hükmolunmuş' azınlıklar, yani seçkinler, tarafından ısrarla, ittirile kaktırıla gündeme ve güncele taşındığını da lütfen es geçmesin.
  • sırf buna muhalefet olsun diye halkın iğrenç kültürünü savunanlar var. aha bu adamları türkü barlara hapsedip ölecekleri güne kadar hacıoğlu lahmacunla beslemek lazım.
  • nasıl ki "faşist, emperyalist" gibi sıfatlar genelde kötülemek maksatlı kullanılır, benzer şekilde "elitizm" de bana aynı şekilde kötülemek maksatlı kullanılan, taraftarlarının ayıplanması gereken bir fikir akımı olarak görünürdü. ama gün be gün, ben de sıkı bir taraftarı oldum.

    herhangi bir konudaki ilerleme (bu çok göreceli bir ifade ama..) genellikle küçük bir azınlık tarafından gerçekleştirilir ve diğerleri, bu küçük azınlığın çalışmalarının meyvesini yer. bu, aklınıza gelip gelebilecek birçok alanda böyle.

    ayrıca, insan beyni her ne kadar öğrenmeye açık olsa da; insanlık maalesef genel düşünme kapasitesi olarak aşağı bir seviyededir ki bu onların çok kolay bir şekilde kandırılmalarına yol açar. bu açıdan; özellikle toplumunun geneli önemli ölçüde cahillik ile boğuşan toplumlarda, demokrasi çok tehlikeli bir yönetim biçimidir. çünkü cahil insanlar kendilerine daha yakın gördükleri siyasetçileri seçerler ki bu isimlerin de, görevleri/makamları ne olursa olsun, genel olarak hayat görüşleri oldukça dar olabilir ve tamamen içerisinde yetiştikleri kültürden şekillenmiş, evrensel gerçekliği hiç aramamış olabilirler.

    belirtmeye gerek bile yok, birçok toplumda, küçük bir azınlığın sahip olduğu doğru bilgi, iktidarı demokrasi sayesinde kazanmış kişilerce görmezden gelinir, sansür edilir. doğru bilgiyi arayan kişiler de benzer şekilde türlü yaptırımlarla karşılaşırlar. din adamları bu tür ortamda, bilim insanlarından çok daha değerli ve sözü çok daha geçerli insanlar olurlar ki bu durum bir toplumun sahip olabileceği en büyük tehlikelerden birisidir. bence; dünyada din ve milliyetçilik, toplumların ilerlemesinin önündeki en büyük iki engel olarak belirir ki her ikisi de bana göre, belirttiğim ortamdan, çok iyi beslenir.

    tüm bunların önüne geçmek için, sanırım, "eşit oy" ilkesinin, toplum en azından belli bir seviyeye ulaşana kadar gözden geçirilmesi gerekiyor. aksi takdirde iktidar sahipleri, halkın cehaletini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya yüzyıllar boyu devam eder.

    üç aşağı beş yukarı, bu sebeplerden dolayı elitizme genel olarak hak veriyorum. üstelik, oy hakkımdan feragat etmeye de razıyım. yalnız, burada bahsi geçen elit kesimden, sermayedarları kasdetmiyorum. benim kasdettiğim kesim; pozitif bilimleri her türlü dogmaya üstün tutan gerçek aydınlar. aksi durumda, örneğin sermayedarlardan oluşan elit kesim en az cahil politikacılar kadar tehlikeli olur.
  • uygulanması tarihin her döneminde zaten zor olan, ırak savaşı süresince abd hükümetinin yarattığı ''iktidarın meşruiyeti demokrasiden geçer'' algısı yüzünden günümüzde imkansızlaştırılmış yönetim biçimi.

    cümlenin sonunda bahsettiğim algıyı biraz açmak gerek. bu olgu, toplumları bir anda ''demokrat'' yapmaya yetmez; ancak siyasetçileri, demokrasi kavramını kullanarak çıkar sağlama yoluna iter. biraz daha tümdengelimsel yaklaşarak son yıllardaki akp hükümeti üzerinden gidersek çok daha rahatlarız. yüzyıllar boyunca monarşik bir devlette, tek bir kişinin boyunduruğu altında yaşamış; büyük bir kısmı cumhuriyetle birlikte gelen yeni devlete karşı çıkmış; yapı olarak baştan aşağı antidemokratik bir hukuk düzeni olan şeriatı istemiş bir halkı demokrasinin vazgeçilmez bir unsur, devleti ileri götürecek bir sistem olduğuna inandırmak akp'nin kendi açısından başarısıdır. bu sayede akp; halka, kendini demokrat olarak tanıtmış, zaten ideolojik olarak halka yakın, hatta halkın içinden olduğunu da göz önünde bulundurursak çoğunluğun desteğini almayı başarmıştır. ayrıca akp karşıtı parti ve gruplara, sandığa gitmek dışında bir şans bırakmamıştır çünkü bu parti ve gruplar seçim dışında bir yolla iktidara gelse bile demokrasi yalanıyla kandırılmış halkın tepkisi karşısında devrilecek ya da zorbalık yolunu kullanarak her şeyi iki taraf için de daha kötü hale getirecektir.

    ikiyüzlü, çıkarcı, menfaatçi, dolandırıcı, üçkağıtçı kişilerin ve toplulukların demokrasiyi kendi emelleri doğrultusunda nasıl kullandıklarını açıkladık. buradan çıkarılacak en önemli sonuç; demokrasinin sadece birey olabilmiş, eğitimli, açık görüşlü, doğruyla yanlışı ayırabilecek kapasitede, manipüle edilemeyecek seviyedeki insanlardan oluşan toplumlara sahip devletlerde uygulanabileceği; bunun tam tersi olan, gelişmemiş ve cahil toplumlara sahip devletlerde demokrasinin nasıl bir konuma getirildiğidir. şimdi bunun elitizmle olan bağlantısına gelelim.

    az önce 'demokrasi uygulanabilir' dediğimiz devletlerin elit kesim tarafından yönetilmesine gerek olmadığı açıktır. halk zaten aydınsa, yönetimin halka bırakılmasında bir sakınca yoktur. ancak gelişmemiş ülkelerde durum farklı. bu tür ülkelerdeki genellikle muhafazakar, köktendinci, gelenekçi olan halk ve bu halktan yararlanan çıkarcı politikacılar tarafından ezilen, kısıtlanan, hakkı yenen elit kesim hem kendi hayatlarını hem de devlet yönetimini daha iyi hale getirmek için yönetici olmak zorundadır. ama daha önce açıkladığımız gibi bu seçim, seçim dışı bir yol ya da başka herhangi bir şekilde olamaz. bu da bizi elitizmin uygulamada imkansızlığına götürür. cahil halk, kendisinden üstün olan elit kesimi sevmez; 'halktan gelen' dediğimiz siyasetçiler demokrasiyi eğip bükerek halktan yararlanır; elit kesim her zaman azınlık olacağı için asla seçim yoluyla başa gelemez.

    gelişmemiş ülkelerde elit kesimin ve elitizmin sevilmemesinin asıl sebebi, kendisini elit sanan burjuva sınıfıdır. zenginliği elit olmak sanan, geneli sonradan görme, cahil olan bu sınıf aslında tam da böyle bir ülkenin hak ettiği ve sahip olabileceği ''sözde'' elit kesimdir.

    elitizm; mevcut olan en iyi düzene kısa yoldan ulaşmaya çalışır. en iyi ve adil olan yol, toplumların zamanla gelişerek elit kesime ihtiyaç olmadan kendi kaderlerini belirlemeleri gibi gözükse de ütopik olduğunu belirtmekte fayda var. dolayısıyla, gerçekçi olursak en iyi sistem elitizmdir.
  • birkac haftadir ciddi ciddi dusunuyorum. bugune kadar hep temkinli yaklastigim bir olguydu ama kararim kesin ve net, turkiye'yi bu batakliktan cikaracak tek akimdir elitizm. ilerleyen gunlerde fikirlerimi toparlayip daha uzun uzun yazmayi planliyorum. yasasin elitizm.
  • yüksek kültür, entelektüeller vs neden bunca ölüme ancak kuru gürültü eleştiri getirerek ciddi müdâhalelerden kaçıyorlar, "neden uzaktan konuşup da bir şey yapmıyorlar?", denir hep (türkiye'deki durum için de, ortadoğu için de söyleyebiilrsiniz bunu ve gerçekten sırıtmaz.) şimdi çevirirken denk geldi, içinden çıktığı tabakanın tabusunu itiraf eden george steiner çok acımasızca ama bütün soğuk gerçekliğiyle anlatmış bunun sebebini bakınız*:

    "basitçe söyleyebiliriz ki sanat, spekülatif hayal gücü, matematiksel veya empirik bilim, geçmişte de, şimdi de, gelecekte de büyük ölçüde üstün yeteneklilerin ürünüdür (...) mutlak manada dürüst olduğunda yüksek kültür doktrini aslında büyük bir kütüphanenin yakılmasını, [ünlü bir matematikçi olan] galois'nin yirmi birinde vefatını, veya önemli bir müsikî eserin ortadan kalkmasını büyük kayıplar olarak görürken, geniş çaplı bile olsa sıradan ölümleri, bir çelişki içerisinde, aynı ciddiyetle önemsemeyecektir (...) sebebi kusursuz biçimde belli olan şeylerden ötürü bunu çok az kişi ikna edici şekilde itiraf etmeye ya da açıkça söylemeye hazırdır." (steiner, george, ın bluebeard's castle, yale university press, new haven, s.87-88)
  • doğru ellerde dünyanın kurtuluşu olacak hayat görüşü. peki o eller neye ve kime göre doğru olacaktır? şahsi görüşüm, demokrasinin bebekleri susturmaya yarayan emzik gibi kullanıldığı günümüz dünyasında aydınlığa, bilime ve hukuka inanan, sorgulayan, şüpheci, ilkeli ve cesur azınlığın elitizminin cennet olacağıdır.

    egemen güçlerin iktidarlarını sürdürmek ve bütün kaynakları* ele geçirmek / elde tutmak adına insanlığı dindarlığa, milliyetçiliğe, cehalete ve teröre özellikle özendirdikleri bir dönemde bu tür bir elitizm, insanlığın tek - ve hatta köprüden önce son - çıkışı olabilir. medya, iktidar ve eğitim sisteminin kolay yoldan para kazanmayı ve akıntı nereye götürürse oraya sürüklenmeyi işledikleri, "çoğunluğun ve/veya halkın her zaman en doğrusunu bildiği" özetli devasa yalanı bu zeminde kolayca yutturdukları bir ortamda bu çok zor da olsa şarttır. insanlık, cehalete daha fazla teslim edilmemelidir.
  • "burjuvazi toplumu olduğu haliyle çok sever, çünkü olabileceği her şeyden korkar" adorno
  • destekçisi olmak için illa kendini elit olarak görmeye gerek yoktur.
hesabın var mı? giriş yap