• uzun zamandır izlediğim en başarılı korku-gerilim filmi. gerilim konusunu özellikle vurgulamak istiyorum, son yarım saatinde yerime mıhlanıp kıpırdayamaz hale geldim. çok fazla klişe mevcut, allahın unuttuğu yerdeki eski ev, deniz feneri ` :half light`, kendi kendine hareket eden park oyuncakları, resmi kayıtlarda gözükmeyen sahte sosyal hizmetler görevlisi, yaşlı ve titrek medyum` :the others`, ressam ruhlu çocuk, überfedakar anne, anneye nispeten rahat baba figürü gibi klişelerin hepsini kullanmasına rağmen bu tür geçmiş bağlantılı, kansız bıçaksız, duygusal yönü ağır basan korku filmi severlerin mutlaka izlemesi gereken dozunda ve tatmin edici bir film.

    --- spoiler ---

    iki annenin çocuklarına olan sevgileri üzerinde dönüyor öykü.

    bu tarz filmlerde sıkça görüldüğü üzere sonu, onlardan farklı olarak öyküsü de izleyicinin kendi hayal gücüne ve takdirine bırakılmış, bu yüzden muallakta kalan çok kısmı var. fakat film o kadar güzel kurgulanmış ki bu muallakta kalma mevzusu bile belli bir çerçeveye oturtulmuş, "eh ben bişeyler uydurdum siz izleyin ne anlarsanız anlayın ben gişeme bakarım" fütursuzluğu yapılmamış. eskik yönleri tabi ki var, mesela yetimhanenin laura evlat edinildikten sonraki geçmişine değinilmemiş, 5 çocuk teker teker mi aniden mi öldü(rüldü)ler, bu ölümlerden şüphelenen kimse olmadı mı, yetimhane nasıl kapatıldı, laura arkadaşlarını aramayı bulmayı hiç düşünmedi mi.. böyle birkaç konuya cevap bulunamıyor.

    kendi yorumumdan bahsetmem gerekirse, üzerinde en çok düşündüğüm mevzu şu işaretleri(fotoğraf, gül, kumaş parçası, dondurma ambalajı, kapı tokmağı) laura'ya kimin bıraktığı. simon çok küçük bir çocuk olduğundan böyle çetrefilli bir oyunu planlayabileceğine ihtimal vermedim. benigna'nın öldürdüğü çocukların ve tomas'ın hayaleti evdeydi, tıpkı medyum kadının söylediği gibi, "sızının hafiflemesi için şefkate ihtiyaçları vardı". belki de bu yüzden simon'un ruhu artık gerçeklikten kopmuş ve "inandığını görmeye" başlamış annesinden onlarla kalıp oyun oynamasını istiyor. en sonunda masaldaki wendy gibi büyümüş ve yetişkin olmuş laura da yetimhanede kalıp simon, tomas ve diğer çocuklara bakmaya başlıyor -bu açıdan the others'a çok benzettim, 2 farklı yaşamın paralel sürdürüldüğü mekan-

    simon'un ölümüne gelince, yine kendi fikrim(çoğu kişi böyle düşünmüş aslında), annesine kızan simon "tomas'ın evi" dediği mahzene indi, tam da simon merdivenlerden inerken laura demir parçalarını pat küt merdiven altına dolduruyordu, mahzenin kapısına çarpan demir parçasının gürültüsüyle dengesini kaybeden simon merdiven trabzanını da parçalayıp yere düştü, baygınlıktan veya bir yerinin zedelenmesinden(gerçi kırık çıkık görünmüyordu cesedinde) dolayı kapıya ulaşamadı, ulaştıysa da açamadı, sesini duyuramadı ve öldü. hıv virüsü taşıyıcısı olduğundan zaten ilaçlarla yaşıyordu, hatta ilaçlarını almazsa ne zaman öleceğini sorduğu sahnede carlos "günler, haftalar, aylar sürebilir ama biz sana çok iyi bakacağız.." gibilerinden birşeyler söylemişti.

    iki anne-evlat öyküsü demiştim, biri şekil bozukluğuyla doğmuş ve hayattan soyutlanmış tomas'ın annesi benigna.. belki de hayattaki tek varlığı tomas ve diğerlerine göre "ucube" de olsa o'nun evladı. oğlunun kısacık ömrünün diğer çocukların acımasız şakası yüzünden sonlanmasını affedemiyor. 5 küçük çocuğu korkunç şekilde öldürüp bir lanet döngüsü başlatmış da olsa, özellikle tomas'ın ölümünden 30 sene sonra bile eski bir bebek arabasında o'na benzeyen bir oyuncak bebeği taşıması boğazımı düğüm düğüm etti, acımadan edemedim.(gereksiz bilgi: kamyonun altında kaldıktan sonra laura'nın benigna'nın boynundan almak istediği kolye simon'un çizdiği resimde tomas'ın boynundaydı)

    diğeri de kimsesiz annenin kimsesiz çocuğuna olan çok derin, iç acıtan sevgisi. öyle bir sevgi ki bu, kendisi doğurmamış olsa da, hiv virüsü taşıyor olsa da bebekken aldığı ve umarsızca sevdiği küçük oğlu için çırpınışları, bu uğurda gerçeklikten yavaşça kopuşu, gözünü karartıp yaptığı fedakarlıklar, o öldüğünde daha fazla yaşamaya gerek görmemesi.. hepsi anne-çocuk arasındaki bağın ne denli derin olduğunu gözleri doldurarak anlatıyor..

    son sahnede carlos'un gülüşünü terapi seansında kızının hayaletini gördüğünü iddia eden kadının sözlerine bağladım ben, laura ve çocukların huzurlu ve mutlu olduklarına, carlos'un artık üzülmemesi gerektiğine..

    --- spoiler ---

    neticede, korkutan, gerim gerim geren, rolünü şahane kotaran bir belen rueda'nın rol aldığı izlenesi film. haklarını yemeyelim, tüm oyuncular rollerini layıkıyla oynamışlar, terapi seansındaki kızını kaybetmiş anneyi özellikle belirtiyim. imdb puanından(7.7) çok daha fazlasını hak ediyor..
  • film bittikten sonra eve dönerken yolda bir çocukla karşılaştım. istem dışı aniden durdum. elim ayağıma dolaştı, ne yapacağımı bilemedim. sonra yine ister istemez bir-iki geri adım atmışım. çocuk da bana bakıyor o parlak gözleriyle... allahım nasıl korkuyorum.. arkamı kontrol ettim kaçacak yerim mesafem var mı diye. çocuksa kaldırımın ortasında dikilmiş öyle duruyor. gel de korkma. en sonunda cesaretimi topladım, on metre yarı çaplı bir yarı daire çizerek çocuğun etrafından dolandım. arkamı da hiç dönmedim. yüzüm hep lanet çocuğa dönüktü. çocuğu geride bıraktıktan sonra geri geri devam ettim yoluma. artık evimdeyim. inşallah beni takip etmemiştir..
  • hayatımda izlediğim en -ki böyle cümleler kurmam pek- etkileyici ve gerilim dolu film. kurgusu kadar çekimleri de etkileyici. imdb de 7,8 almış, bana az bile geldi.

    --- spoiler ---

    film çok acıklı bittiği için sanırım, korku'dan ziyade ağlamaklı bir duygu bıraktı içimde. en korkunç sahnesi ise aurora'nın hayalet çocukları gördüğü sırada bizim elektriklerin kesilmesiydi. yerimden sıçradım yemin ediyorum.

    --- spoiler ---
  • öyle güzel, böyle şahane film. bir tek sonunu bir türlü kabullenemiyorum. senaryoyu bana versinler, yeniden yazacağım.

    --- spoiler ---
    filmde en çok canımı sıkan şey o iki gün rüyama girmiş patates çuvalı değil, annenin evin altındaki o odayı bilmiyor oluşu. yani o çocuklarla -hani şu hayalet olanlar- birlikte yaşamışsın orda, hiç mi bahsi geçmedi? hiç mi merdiven altında öpüşmediniz? hadi geçmedi, günlerce milyon tane adam evi ve evin çevresini arıyor. bunların bir tanesi de ses duymuyor mu? çocukcağız günlerce duvarları tırnaklarıyla kazımış. peki, hiç mi bağırmadı? yalıtım o kadar mı iyi ayol bu eski püskü evde? çocuğun tıkırtısını üst katlardan duyuyoruz da çığlığını mı duymayacağız? bre çocuk, neden bağırmıyorsun? hadi bağırmadın. yahu kocaman ev almışsın, mesken olarak kullanmayacaksın da yetimhane yapacaksın. yok mudur bu evin bir planı? ne bileyim, belediye isteseydi bari. nasıl oluyor da kimse o bodrum katını bilmiyor? öf ya.

    edit: çocuk merdivenden düşüp ölmüş. bu çocuklar hep böyle zaten.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    medyum ve kapalı devre kameralı bölümler de 1982 yapımı poltergeist' ten esinlenilmiş gibi duruyor. yada ruhların zaman zaman gözüküp yok olması uzakdoğu korku filmlerinden etkilenilmiş gibi.
    --- spoiler ---

    ama olaya geri donusum kutusu olarak bakmamak lazım. öncelikle film bu esinlenmeleri abartmıyor. sonucta etkinlenme olabilir. bugüne kadar binlerce korku-gerilim filmi çekilmiş. önemli olan filmi bütün olarak kavrayıp özgün bir yapıt olduğunu anlayabilmektir.

    anne çocuğuna peter pan masalı anlatıyordu bir sahnede. sanki değişik bir peter pan yorumu. peter pan' in var olmayan ülkeye değişik ve biraz da hüzünlü yolculuğu.
    kafadan atarak duygusal-korku diyebileceğim bu tarz filmler içinde özgünlüğü ile the others' tan sonraki en iyi yapıt.
  • türkiye'de yetimhane adıyla gösterime giren ve pan'ın labirenti tadı veren juan antonio bayona'nın ödüllü fantastik filmi. başrolde belen rueda, fernando cayo, geraldine chaplin var. 2008 yabancı film oscar adayı olan film; 2008 goya en iyi özgün senaryo; en iyi yeni yönetmen; en iyi yapım tasarım ödüllerini aldı.

    yapımcısı guillermo del toro imiş ki elini değdirdiği her şeye fantastik öğelerle birlikte bir güzellik kazandırıyor ve final sahnelerinde, mutlu sondan vazgeçmeyi bilmeyen melankolikler için bir kapıyı aralık bırakıyor, del toro.

    birlikte seyrettiğim arkadaşım filmi basit olarak değerlendirse ve çocuklar için olduğunu söylese de son zamanlarda seyrettiğim en hoş filmlerden biri olduğunu, senaryonun akıllıca ayrıntılarla birbirine bağlandığını ve yer yer beni korkutmayı başardığını söyleyebilirim.

    --- spoiler ---
    filmin son sahnesinde oğlu simon'u bulduğu takdirde geri alacağını söyleyerek eşine taktığı kolyenin yerde durması ise; simon'ın dileğinin gerçek olduğunun, annesi ile birlikte oynamaya devam edeceklerinin ve salt gerçeklerle yetinmeyen insanlar için geçitin kapılarının bir kez daha açıldığının göstergesi olarak karşımıza çıkıyor, tıpkı pan'ın labirenti'nde olduğu gibi.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
    ayrıca erkeğin kadına uğur kolyesini verdiği sahne de bir evlilikte olması gereken empati ve desteği sade fakat etkileyici bir şekilde göstermiştir.

    - bu kolyeyi sana takacağım.
    + ama sen böyle şeylere inanmazsın.
    - ama sen inanıyorsun...
    --- spoiler ---

    (bkz: elim sende)
  • juan antonio bayona’nın 2007 yapımı filmi, ispanyol sinemasının önemli köşe taşlarından biri olmaya aday. bundan sonrası spoiler içerir, izleyenler ve izlemeyecek olanlar içindir:

    “it’s not seeing before believing, but believing before you can see, believe, and then you will see” [1] diyordu aurora, laura’ya evden ayrılırken. simon, (laura’nın evlatlık oğlu), bu gerçeği biliyordu tıpkı her çocuk gibi, inandıktan sonra görmeye başladığı arkadaşlarıyla sürkeli oyun oynuyordu. annesini ikna etmeye uğraşsa da, o gerçek dünyasında mutluydu.

    “i am too old to go to ‘neverland’, son.” [2] tepkisine simon’un soruyla verdiği karşılık hayli anlamlıydı: “how old are you?” [3], anne 37 yaşında olduğunu söylerken, bu onun düyasında önce inanmak değil görmenin hakim olduğunu dillendirir, lakin anneye saçma gelse de, simon’un tepkisi hayli anlamlıdır: “in how many years will you die then?” [4] gördüklerinle yaşayacaksan/yetineceksen yaşamanın ne anlamı var ki?

    anne simonun ne demek istediğini çok geç anlar, simon’suz kalınca. kocasına “i just want to be with him.”[5] derken aslında gerçeği terkettiğini çoktan fısıldamıştır bile. gerçeğin ne önemi var ki, gerçek değil inandığın şey seni mutlu ediyorsa. simon arkadaşsız gerçeklikte değil arkadaşlarıyla birlikte olduğu bir dünyada mutluydu, anne de simon’suz bir gerçeklikte değil simon’un olduğu bir dünyada mutluydu.

    laura’nın inanmaktan vazgeçtiğinde karşı karşıya kaldığı gerçeğin soğuk yüzü katlanılamazdı, ve hapları tek tek yutmak ona bu soğuk yüzden daha makul geldi. ve yeniden inanmaya başladığında simon’u ile mutluydu artık.

    inanmak görmenin tamamıdır

    [1] inanmadan görmekle değil, görmeden önce inanmakla ilgili bu. inan sonra göreceksin
    [2] neverlanda gidemeyecek kadar yaşlıyım evlat
    [3] kaç yaşındasın?
    [4] kaç yıl içinde öleceksin?
    [5] sadece onla olmak istiyorum
  • --- ağır spoiler ---
    aslında herşeyin merdiven altında kapıya yaslanan sarı bir demir çubuktan ibaret olduğu film. anne çocuğunun bir nevi ölümüne sebep oluyor, sonra da bunu kabullenemeyip intihar ediyor ve çocuğuna iman gücüyle kavuşuyor. keşke bu hayalet ve medyum safsatalarına twist böümünde bir tokat nakşedip "100 dakikadır thomas'tı, yaşlı kadındı, sübyan hayaletleriydi beyninizi bulandırdık, ama aslında tüm olay buydu. görüp duyduklarınızsa bir annenin çocuğunu bulma arzusuyla kafasından uydurduğu hayalet senaryolarıydı" sonucuna ulaşsaydı yönetmeninden catering şirketine tüm emeği geçenlerin ayaklarına kapanırdım ama ispanyol işte, bayılıyor metafizik konulara. darkness'ta da böyle olduydu..
    --- ağır spoiler ---

    bu arada çocuk şekerdi ya, kıtlarım ben onu..
  • filmdeki medyum aurora yı geraldine chaplin oynamaktadır (bu kadını nerden tanıyorum diyenler için hable con ella da oynuyordu yanlış olmasın ama hastanedeki kızın dans hocasıydı diye hatırlıyorum) ki kendisi charlie chaplin 'in kızıdır.
  • hafizalara kazinan gerilim fimlerinden biri daha. ispanyollar isin ustasiymis meger, hollywood da neymis. olaganustu bir durumu ya da bilmedigimiz obur dunyayi gerceklige en yakin sekilde anlatiliyor ki o yuzden kaliteye bir adim daha yaklasilmis oluyor. dramla da birlesince mukemmel bir film cikiyor ortaya.

    --- spoiler ---

    laura, oglu simon'u olu olarak bulduktan sonra oyun sonu dilegini diliyor ve simon'u geri istedigini soyluyor ama bu dilek simon'un dilegiyle bir noktada kesisince bir anda gercek dunya ile obur dunyanin icice gecmesi filmimizin bitis noktasi oluyor, mutlu son mu acikli son mu anlamadim, ama guzel bir film sonu oldugu kesin...

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap