• sadan karadeniz'in cevirisinde bir gariplik oldugunu dusundugum kitap (can yayinlari). latin kokenli herhangi bir dil bilen bir okuyucu, tercumenin adeta ispanyolca'ya benzetilip turk dili ve kulturunden neredeyse tamamen soyut yapildigini gorebilir. burada kimsenin buna deginmemis olmasi beni sasirtti simdi. acaba ben mi abartiyorum yahu?
  • asik olmakla kolera olmus olup karantina bayrakli bir gemide karanlik bir nehrin icine dogru suzuluyor olmanin aslinda ne kadar paralel durumlar olduklarini hatirlara getiren guzel bir marquez kitabi...
  • spoiler olamaz sanırım.içinde geçen bazı cümleler.
    ........
    "burası bir taçlı tanrıçaya uygun bir yer değil."

    "beni en çok üzen ölüm değil, aşk yüzünden ölmemek."

    "insanlar ikiye ayrılırlar: kakalarını iyi yapanlar ve kötü yapanlar."

    "müzik sever misiniz?"

    "ancak tanrı'nın sonsuz lütfuyla varolabilen saçma bir icattı evlilik.birbirini yeni tanıyan, aralarında hiç bir akrabalık olmayan, yapıları başka, kültürleri başka, hatta cinsleri bile başka iki insanın birdenbire kendilerini birlikte yaşamaya, aynı yatakta yatmaya, belki de her biri başka başka yönlere gitmek için çizilmiş iki yazgıyı bölüşmeye mahkum bulmaları her türlü bilimsel düşünceye aykırıydı."
    bu cümleye pek katılmasam da çok özel bi fikir gibime gelmişti

    "toplumsal yaşamın sorunu korkuyu yenmek, evlilik yaşamının sorunu ise can sıkıntısını yenmeyi öğrenmektir."

    "patlıcanı herkes öyle seviyordu ki, doktor juvenal urbino, yaşlılığın boş zamanlarında, bir kızı daha olursa adını patlıcan koyacağını söyleyip söyleyip gülüyordu: patlıcan urbino"

    "ahlak, biz erkekleri odundan yaratılmışız sanır."

    "iyi bir evlilikte en önemli şeyin mutluluk değil, denge olduğunu hiç unutma."

    "biz erkekler önyargıların zavallı tutsaklarıyız.oysa bir kadın, bir erkekle yatmayı aklına koymayagörsün, aşamayacağı duvar, yıkamayacağı kale, çiğneyip geçemeyeceği ahlaki düşünce yoktur: tanrının bile önemi yoktur artık."bu cümle de çok iddaalı.

    "felaketlerde aşk daha yüce, daha soylu olur."
    .........
    gibi şahene cümle ve çıkarımların geçtiği beni büyülemiş kitaptır.
  • şadan karadeniz çevirisi olmamış kitap. ya da bana öyle geliyor.
  • bu kitap ted mosby nin favori kitabıdır..belki bir gün birine lazım olur
    (bkz: gereksiz bilgiler)
  • sonsuz aşkın, eşsiz sadakatin ve sadakatsizliğin, aslında evrende sadece bir tek yüce ve esirgeyen aşk bulundugunun, yaşadıklarımızın hep o tek aşkın yansımaları oldugunun anlatıldıgı roman. acının, kıskaçlıgın, kaderin, yalnızlıgın olagan oldugu, sevmeyi yaşam biçimi olarak benimsemiş ve sanat haline getirmiş bir adamın inatlı, metanetli bekleyişinin romanı. her zamanki gibi marquez amaca öyle tutkulu karakterler yaratmışki, romandaki melez latin yaratıkların her birine aşık olmamak olası değil.(bkz: roman karakterlerine aşık olmak)
  • bekleyişi, durumun tüm umutsuzluğuna rağmen umutla bekleyişi anlatır. bende uyandırdığı izlenim budur, hem kitabın hem de filmin.

    hüzünlü bir hikayedir bu. çok hüzünlü. düşün ki, birini sevmişsin. çok sevmişsin. canından çok sevmişsin. dört gözle onun gelişini beklemişsin. hayaller kurmuşsun. hep onu düşünmüşsün. sonuç? bırakmış seni. terketmiş. istemiyorum seni demiş, sana aşk değilim demiş. gitmiş başkasıyla evlenmiş.

    tüm kalbinle, ruhunla bağlandığın birini başkasıyla düşünmek çok zor. düşünüyorsun, sen ona dokunmaya kıyamamışsın. kıracak en ufak sözden sakınmışsın. yüzüne bakmaya doyamamışsın. ama çaresi yok işte, gitti. dönmez bir daha. etrafındaki herkes değmez dese de, buna değer deyip beklemek nedir biliyorum ben. herkes "sen onun umrunda bile değilsin, şimdi sen burda ağlarken o sıcak evinde uyuyor" derken bile, hınçlanamamak, sevmeye devam etmek nasıl bir şey biliyorum. ben ona layık değilim diye düşünüp ona layık olmak için uğraşmak ne demek biliyorum. umutsuzca beklemek nedir biliyorum. "ölse duyardım" deyip endişeyle en küçük bir haber için beklemek nedir biliyorum. ölmesinden korkmak nedir biliyorum. "allahım ona bir şey olmasın. yaşadığından haber duyayım" diye beklemek nedir biliyorum. herkese onun ismiyle seslenmeye başlamak, her gece rüyanda görmek nedir biliyorum. beklemek nedir biliyorum. hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi beklemek nedir biliyorum

    florentina, bekledi onu. ona layık olmadığını düşünüyordu. bir telgrafçıydı. ama çok seviyordu. kızın babasından korkmadı. kızın, seni sevmiyorum demesinden yılmadı. annesinin yalvarmalarını duymadı. harap etti kendini. unutmak için başkalarıyla oldu. 622 kadın. hiçbirisi silemedi ferminayı. hiçbirisi ona olan aşkını unutturamadı. evlenmedi, kendini hep ona sakladı. kocasının ölmesini bekledi. yıllar yılı bekledi. beklerken korktu, ya fermina kocasından önce ölürse diye. beklerken merak etti, ferminadan haber alamıyor diye. bir yerlerden resmini buldu, onunla avundu. başkalarını sevmeye çalışsa da, fermina yı kalbinden silmedi. silemedi. ne içindi tüm bunlar? amiyane tabirle, bir am için değer miydi? değerdi işte. değerdi. çünkü başkaydı o. ve 51 yıl, 9 ay 4 gün sonra çıktı onun karşısına. içinde tüm bekleyenlerin ümidi ve korkusuyla bekledi.

    çok tanıdık onun hikayesi. dünyada sevdiğine kavuşamayan kaç kişi var? karşılıksız seven kaç kişi var? milyonlarca. ama sevdiğini böyle bekleyebilen az. yarım asır, umudunu yitirmeden her gününü onu düşünerek geçirmek zor. onun başkasıyla olduğunu bilerek yaşamak zor. onun seni sevmediğini söylemesine rağmen onu sevmeye devam etmek zor. ama, ben sevginin fazlasından korkuyorum. bir insan böylesine sevdi mi, yapamayacağı yoktur şu dünyada. "sen kaçan ürkek bir ceylansın dağda, ben peşine düşmüş canavarım, istersen dünyayı çağır imdada, yeryüzünde bir sen bir de ben varım..."
  • yer yer gereksiz ayrıntılarla fenalık geçirtse de okuduğum en sağlam romanlardan biridir. ancaaak..

    --- spoiler ---

    yok arkadaşım. kimse bana o tüm zamanların en itici roman kahramanları listesine kafadan girebilecek florentino ariza denen pedofil sapığı, "yaahu adam kör kütük aşık, ne yaptığını bilememiş elli sene boyunca her kadında fermina'sını aramış, ah canım benim kıyamam" falan diye savunmasın. sen git yüzlerce kadını kandır, bazılarının ölümüne sebep ol, çocukluk travmaları yaşat, ondan sonra ferminam da ferminam. kadın bilse senin yüzünden heder olan hemcinslerinin başına gelenleri, o gemiye nah binerdiniz beraber. hayır bi de anlamadığım, gelmişsin seksen yaşına, hala derdin gücün sevişmek. manyak mısın amcam sen? iyi ki urbino zamanında çıkmış gelmiş de kurtarmış kadıncağızı senin elinden.

    --- spoiler ---

    evet, en bayıldığım karakteri florentino ariza olan romandır aynı zamanda. eheh.
  • insan bu romanı okurken, ellibir yıl dokuz ay dört günün geçtiğine ve kahramanlarla beraber kendisinin de yaşlandığına inanır.
    o kadar sahicidir bu roman.
  • marquez verdiği izin karşılığında 2 milyon dolar almıştır.
    aslında kendisi eserlerini sinemaya uyarlanmasına değil, anadili ingilizce olan filmlere uyarlanmasına karşıdır.
    yapımcılar 3 yıl uğraşmışyardır bu hakları satın alabilmek için, marquez ancak kansere yakalandıktan sonra ve mario puzo'nun arkasındakilere beş kuruş bırakamadan göçtüğünü gördükten sonra, karısı ve çocuklarına birşeyler bırakabilmek dürtüsüyle kabul etmiştir teklifi.
hesabın var mı? giriş yap