274610 entry daha
  • burada “yalnızım” diye ağlayan en az 10-15 kişinin hiç üşenmedim entrylerini okudum. yalnız olmanız da sevilmemeniz de gayet normal görünüyor. etrafinizdakilere bok atana kadar biraz da kendinizde arayın kabahati.
  • evliliğimizin 4. ayında ilk kez eşimle başka şehirlerdeyiz. 4 ay boyunca her gece birlikte uyuyup her gün yan yana vakit geçirdikten sonra bu kısa süreli mecburi ayrılık bile beni resmen kederlendirdi. ne güzel şeymiş meğer, sevgilisi ile hep yan yana olması insanın. üzümlü kekim hemen gel hemen :'(
  • "aptallığımı normalleştiremediğim" gerçeği ile yüzleştim bugün.

    istemek için kendine izin vereceksin. mutlu olmak hakkındır, sevmek hakkındır, sevilmek hakkındır, sevinmek hakkındır, öfkelenmek hakkındır, adalet arayışı hakkındır, umut etmek hakkındır, hayal kurmak hakkındır, istemek hakkındır, almak hakkındır. karakterli biri olduğunu bilmek, bunu duymak gurur vericidir evet. kendinle gurur duymak hakkındır. başkalarının hakkına girmeden hata yapmaktan gurur duymak da hakkındır. hata yapmak hakkındır. aptallık etmek de hakkındır; normaldir. bi şunu kabul etsen ya, dümdüz bi kadın gibi kabul etsen; diğer kadınlar gibi salaklarına kulp bulsan da, kendini bi salsan ya. kendini azad etsen. böyle "erkek" gibi kendinle cebelleşmesen ya?

    neyse, dümdüz sikli kadın olduğumla yüzleştim bugün. sonra kemirip durduğum tırnak etlerime rağmen tırnaklarıma bordo oje sürdüm, bi eyeliner çektim gözüme. dişi hissedeyim bari biraz diye.

    amaan be, ne zor lan kendini çözümlemek, çözmek, kendinle tanışıp, savaşıp, barışmak ve başarmak, ne bileyim bireyselliğini oturtmak. kafamda yüzlerce düşünce var. ama bugün duyduğum harika bi laf var. bir kadın dedi ki bugün "bana aşk geliyo gibi hissediyorum; çok ferah bi his bu". sevindim onun için, ferah hissetmeyeli ne kadar zaman oldu acaba? not alınsın; ferah hissetmek de hakkındır, normaldir.*
  • sıradan hayatlarımızın, rutinlerimizin olduğuna bazen şükretmemiz gerek diye düşünüyorum. normal bir akşam olur çayımı içer otururum derken acil köşelerinde sevdiklerime duacı bir şekilde kendimi buldum. kimse sevdikleriyle sınanmasın
  • insan sevildiğine emin olduğu yere hoyratlaşır hep. o bensiz yapamaz diye düşündüğü herkesi ikinci plana atar. kimsenin garantisi, cepte varolanı, o benden gidemezi, o bensiz yapamazı olmamalı. insanlar bizi kaybetmekten korkmalı, onlarsız da yapabileceğimizi mutlaka bilmeliler.

    kimsenin o benden vazgeçemez dediği olmamak lazım bu hikayede. vakti geldiğinde, gitmek gerektiğinde bal gibi de vazgeçebileceğine emin olmalı. hoyratlığa karşı tek silahı budur insanın.
  • kalbimin atisini hizlandiracak seyler yasamayi ozledim.
  • beni eşekler tepsin.
  • “…kusur ararsan bütün aynalar, huzur ararsan bütün mezarlar senin…”
  • bugün sabah tartıya çıktım. 4 günlük büyük uğraşlar sonucunda 200-300 gram vermişim. amk aç geziyorum aç. aç kalıyorum diye vücudum panik ve feveran halinde olunca dün yemek sırasında izlediğim şeyi kapattım. oturdum mindful eating hesabı tek tek yediğim lokmalara baktım. parmaklarımla çiğnemelerimi saydım. en dikkat eden halimle 25'i geçemiyorum.

    neyse sabah ofise gelince tuvaletteki aynaya bir baktım. benim evdeki ayna biraz şişman gösteriyor, bak vallahi. lan dedim. fena durmuyorum. zaten bu pantolon epey tıkıştırıp sıkıştırıyor ne varsa. iyice ince görünmüşüm. insanlar soruyor, ay neden diyet yapıyorsun ki gayet iyisin??!! evet dedim kendime, şu an tam o kıvama gelmişim ama içimde bir yağ tulumu var. hayatımda ilk kez belki de skinny fat dedikleri yoldayım.

    pandemide iyi bir rüzgar yakalamıştım. en temizinden 2 yıl haftada 4-5 gün spor yapıyordum. hayatın normal düzene dönmesiyle o işler de ufak ufak kayboldu. serviste bazen düşünüyorum çünkü vakit bol. tam bir köle hayatım var. ama buna mecburum. yani şöyle 1850'ler amerikasında yaşasam, zenci toprak kölesiyim, özgürlüğümü alıcam umuduyla var gücümle abanıyorum. çünkü en azından bu efendim ile aramda duygusal bir ilişkim yok. (birine muhtaç yaşamak vs. bir iş yerinde köle gibi çalışmak)

    neyse aynaya baktım ve oha dedim, ince görünüyorum. sonra dedim ki kendime "kız ağlayıp duruyorsun ama vallahi iyisin. yani gerçekten iyisin".
    iyi derken sadece fiziği kast etmiyorum. kafaya koyduğum şeyleri yaparken kendime işkence çektiriyorum bazen, bazen çok söyleniyorum ve olumsuz konuşuyorum. ama galiba çocukluktan kalma bir alışkanlık bu ve hala devam ediyor. bu benim kendimi motive etme şeklim. tabii artık yaş aldıkça biraz daha şefkatli yaklaşmayı öğreniyorum kendime. yüksek değil, ortalama zekaya (türkiye ortalamasını baz almıyorum) sahip olduğum gerçeğini de mesela algısal olarak zihnimde oturtuyorum. yani aslında başarı denen mefhumun gerçekten çok çalışmak ve şans işi olduğunu ve bu değişkenlerin bir kısmının benim elimde olduğunu kavrıyorum geç de olsa. akademik başarısı yüksek bir çocuk olarak eforsuz biçimde kendimi getirdiğim lise sonrası aslında meselenin çok da çalışmak olduğuna ayamamış olmanın bünyemde yarattığı hayal kırıklığını aşmam 30'larımı buldu benim.
    maalesef mantıklı bir insan olsanız da, kök inançların değişmesi üzerine düşünmeyi ve kendinize emek sarf etmeyi gerektiriyor.

    uzun zamandır kendi bedenimle, fiziğimle iletişimi kesmiş durumdayım. bazı sebepleri var, yine mantıklı bir insan olsam bile işte inançlarını değiştirebilmesi çok güç insanın. içinizdeki yargılayıcı ses arka planda dönüyor bozuk bir plak gibi, siz pek sallamasanız da.
    bence spor yapmayı reddediyor olma sebeplerimden bir tanesi bu. ama ufak ufak bunu da aşmaya çalışıyorum. kendimle kaybettiğim bağı tekrar kuracağımı biliyorum. çünkü günün sonunda istediğim şey neyse onu yapacak kadar gücüm var. artık bunu biliyorum.

    kendimi kocaman öptüğüm bir gün olsun.
  • kırk yaşına gelmiş olmanın verdiği gazla herkese öğütler vermek istiyorum. gençler kendilerini boş yere üzüyor.
46 entry daha
hesabın var mı? giriş yap