• "bir zamanlar bir federico fellini filmi izlemiştim; adı “amarcord”tu. tüm kasabalıların teknelerine binerek görmeye gittikleri, uzaklardan yaklaştıkça üzerindeki sis perdesini kaldırmasına rağmen gizemini korumaya devam eden gemiyi gördüğümde, yanımdaki arkadaşıma, “göreceksin fellini birkaç yıla kadar „gemi gidiyor? diye bir film yapacak” demiştim. gerçekten de bu kehanetim tam on yıl sonra çıkmış, fellini “ve gemi gidiyor”u çekmişti. bunu bilmek için kahin olmak gerekmiyor, amarcord?taki gemi sahnesini dikkatlice izlemek yetiyordu..."

    breh breh.

    http://www.yontemresearch.com/…amanlaranadoluda.pdf
  • anouar brahem'in büyük olasılıkla filmden esinle bestelediği çok sıkı bir parça.
  • e la nave va ; fellini'nin müzikleri nino rota ya ait olmayan filmlerindendir. defalarca izlenesi filmin müzikleri bu kez gianfranco plenizio'nun elinden çikmistir.
  • pis enteller sizi, biriniz de lafın anlamını ve filmin türkiyede oynayan ismini yazmamış;

    (bkz: ve gemi gidiyor)
  • muhtesem bir afise sahip filmdir.
  • makine dairesinde geçen sahne tüylerimin diken diken olmasına sebebiyet veren, şarkı söyleme sebeplerinden biri.
  • sırf müzikleri için bile izlenilmesi yeter,bunun yanında ince eleştirileri, açık göndermeleri ve bu dekor neyse odur tadındaki finaliyle tadı damakta kalan bir federico fellini filmi...
  • filmin ilk sahnelerinde sessiz sinemamsi bir atmosfer var. yolcular gemiye binmeye basladiklarinda film siyah beyazliktan cikip renkleniyor. bi de sonlara dogru daha film bitmeden seti gostermesi cok enteresan.. titanicle kiyaslayanlar var ne alaka anlamadim..
  • fellini’nin en bilinen filmi amarcord’tur herhalde, orada nasıl ikinci dünya savaşının atmosferini bir asetat kağıdı gibi geçiyorsa filme, burada da birinci dünya savaşını öyle yapıyor. yalnız anlatım tarzı farkılılık gösteriyor. tiyatrocu ağırlıklı bir casting görüyoruz filmde.

    film başlangıç itibarıyla 95 yapımı olan to vlemma tou odyssea filmini hatırlattı bana, ardından da hikayenin ortaya çıkmasıyla ister istemez leyla gencer aklıma geldi. temel olarak sınıf çatışması ve müziğin bu sınıflar arası geçirgenliği sağladığına dair bir anlatım vardı. hem müziğin ritmine kapılıp sırplar ile coşulan sahnede hem de kazan dairesinde çalışanlara konser verilen sahnede. tabii müzisyenlerin egosuna dair de ince göndermelere yer verilmiş. yine de aslında bu sınıflar arası geçirgenlik bazen kötü sonuçlar doğurabiliyor, örneğin orlando’nun kör kız kardeşinin önce öpüşüp sonra tutuklattığı üst rütbeli asker veya sırp gence kanıp filikaya atlayan genç kız gibi.

    film aslında bir hikaye anlatıcısına sahip ve bu anlatıcı bizden çok önce olayları biliyor, hatta buna göre davranıyor film içinde. geminin batacağına yakın kurnazlık edip mayosunu giymeye başlıyor bile. en sonunda ise malum gergedan ile filikada kalıyor. gergedan, yine fellini’ye has bir hayvan bence. onun sıklıkla filmlerine yansıttığı sirk kültüründen bir öğe. çok özel bir anlam taşıdığını düşünmüyorum o sirksel absürtlüğü ortaya koyuyor. film seti göstererek bitiyor.
hesabın var mı? giriş yap