• 1983 tarihli son yilmaz guney filmi. fransa hukumetinin de destegiyle fransa'da cekilmistir. yilmaz guney'in senaryoyu turkiye'de cezaevinde bulundugu donemde kaldigi hapishanede yasayan cocuklarin isyanindan esinlenerek yazdigi soylenir. filmin sonunda da, bunu destekleyecek bir mesaj gecer ekrandan zaten.
    12 eylul darbesi sonrasi sol kesimin icine girdigi umutsuzluk ve hayal kirikligi, yilmaz guney'i de es gecmemis, kendisi muhtemelen yaptigi en cig ve sert filme imza atmistir "duvar" ile. arkadas filminden sonra, butun asamalarinda ugras verdigi ilk film olmustur ayrica "duvar".
    film, buyuk olcude adi suclardan yatan gariban cocuklarin, genclerin bulundugu, sefaletin, eziyetin, dayaklarin, kotu muamelenin girla gittigi dorduncu kogus cevresinde donuyor. fakat, gerek yilmaz guney'in politik durusunu belli ettigi, siyasi mahkumlarin on planda oldugu sahneler, gerekse nisbeten daha rahat kosullarda yasayan koca katili, fahise, solcu ogretmen gibi kadin mahkumlar, hapishanede dogmus buyumus ve okula baslamaya hazirlanan kiz cocugu gibi tiplemelerle, hapishanenin genel durumu hakkinda iyi bir izlenim de ediniyoruz. onlarca korkunc gardiyan icinde de, tuncel kurtiz'in oynadigi "ali emmi" tiplemesi, tek sempati duyulabilecek gorevli olarak karsimiza cikiyor. zaten, onun da sonu pek hayirli olmuyor.
    baskilardan yilan ve tek umutlari, daha iyi kosullarin oldugunu duyduklari buca cezaevine gonderilmek olan cocuklarin, once normal yollardan dilekce ile dertlerini duyurmaya calismalari, bu tesebbusun basarisizlik ve utancla sonuclanmasi uzerine baska yollar aramaya baslamalarini ve isyana kadar gitmelerini konu aliyor film. amator oyuncular yer yer siritiyorlar. gerek diyaloglarda hakim olan garip ve uygunsuz kelime vurgulari, gerekse zaman zaman yaptiklari el kol hareketleri ile biraz musamere havasi veriyorlar filme. filmin en onemli eksisi de bu bence.
    filmde resmedilen turk hapishane yasami, bir midnight express'deki kadar korkunc. [ bu arada aklima gelmisken yazayim: ingilizce'de "korkunc, yasanmaz yer" anlaminda kullanilan ve dile iyice yerlesmis turkish prison deyimi var] ustelik o filmde eksik olan, "siyasi mahkum" [filmdeki cezaevi gorevlilerin deyisiyle anarsist'ler] boyutu da, bu filmde isin icinde. dolayisiyla, duvarlara yazilmis devrim vs. icerikli siirler, orgut isimleri [ film cekildiginde daha henuz pek taninmiyor olsa bile pkk bile bunlara dahil], saz calan solcu tiplemeleri, lider resimleri [ibrahim kaypakkaya], avlu izinlerinde siyasi mahkumlarin yaptiklari antrenmanlar, soyledikleri marslar, filme damgasini vurmuyor belki ama 70'lerin sag/sol catismalarini yasamis/duymus insanlarin anilarini tazelemelerine, belki de benim gibi tuylerinin urpermesine yol aciyor. sirf bunlar da degil tabii, o donemin trt radyosu sinyal muzikleri [biri, filmin basinda ve sonunda duyulan nilufer'in git git isine sarkisinin muzak hali], banka ve banker reklamlari [filmin sefaleti ve umutsuzlugu ile iyi bir kontrast olmus], diger sarkilar, turkuler, kiyafetler, duruslar, biyiklar, insani alip 1981 yilinin ortasina firlatiyor. bizler minik dunyamizda yasayip giderken, belki de yakinlarimizda bir yerlerde olup bitenleri dusundurup garip bir huzne yol aciyor.
    son bir not: bu filmin cekimi sirasinda, yilmaz guney'in iyi oynayamayan amator cocuk oyunculari pataklamasi[huger'in uyarisi: guney, aglayamayan cocuklarin gozlerine limon sikiyormus, bu da bayagi yaratici bir yontem dogrusu], bir donem hadi uluengin, serdar turgut gibilerin agzina sakiz olmustu, gercekliginden emin degilim gerci.
  • yillardir duymama ragmen ancak dun gece izlemis oldugum, bunca zamandir neden izlemedigimi sorguladigim, insanin yuzune tokat gibi inen filmler kategorisinde en onlerde yer alabilecek film. ziya'nin filmin sonuna dogru soyledikleri ise ayri bir tat katmaktadir:

    --- spoiler ---
    bizim için hayat hiçbir yerde kalmamış. hiçbir yerde...
    babam olsaydı da, anam olsaydı da 100 sene ceza yeseydim. 100 sene...
    karabaş da öldü. dışarda yalnız kaldım, yapayalnız...

    ...dışarda da hayat yok, kimse kimseye bakmıyor. herkes koşuyor, herkes telaşla koşuyor. nereye koşuyor?

    anam bana yavru kuşum, güvercinim derdi. ne güzel saçları vardı anamın.
    beni okşardı, beni bağrına basardı. bana yavru kuşum, güvercinim derdi. güvercinim...
    karabaş da öldü, herkes ona topal orospu derdi. beni ne çok severdi, ne çok...
    --- spoiler ---
  • seksenli yıllarda çocukluğumu yaşarken, olan bitenden ne kadar da habersiz olduğumu yüzüme çarpan yılmaz güney filmi. banker, banka reklamları, yurttan sesler korosu, dallas vb... gibi abukluklarla beynimizin uyuşturulup, yurttan hiçbir ses duyamadığımızı gösteren başyapıt.
  • paris'in bir arka sokaginda* cekilmis bir film.

    evet, seyirciye aci cektiriyor, buna ragmen mesaj kaygili benzer filmlerdeki bayginliklar yok, minik minik olaylar habire degisiyor, arada seyirci nisbeten rahatlatiliyor, ya da bir onceki durumu unuttugunu saniyor. celikmetre'nin taniyabildigi tuncel kurtiz ve ayse emel mesci filmdeki profesyonel oyunculardan.

    ayse emel mesci'nin siyasi suclu ogretmen rolu, kendisinin zamane durumundan farkli olmamasina ragmen oyuncu olmayanlardan daha kotu bir performans sergiliyor. bu arada kiyafetleri 2003 kis istanbul modasina sasirtici referanslar veriyor.

    bir cok tecavuz, dovme, vs. gibi carpici olaylar, hissettirilerek yada tam gostermeden kurgulanmis olmasina ragmen, hamamda teyzeler nasil tras olur, ve bir bebek nasil dogar gibi baska carpici durumlar sansursuz gosterilebiliyor.

    el arabasindan yapilmis cekimler, the shining'de veletin arkasindan giden kameranin bir adim otesi.

    ukala dumbelegi celikmetre sunu eklemeden de gecemeyecektir: bir ara gecis olarak kullanilan avluda kosan jandarmalar, sadece bir ara gecis olarak degil, duvarin arkasindaki benzer durum ile karsilastirilsaydi, dramatik etki bir o kadar artabilirdi.

    filmin baslangici ve sonundaki radyo reklamlarina ayrica dikkat ediniz.

    sonuc: 20 yil once cekilmis olmasina ragmen, genel durum, ve memleket hali icin izleyiniz.
  • buyuk usta yilmaz guney'in 1983 yilinda tamamini surgun doneminde fransa'da cektigi de en iyi filmidir.

    filmi izlemeye yurek isteyecegi gibi kavramak da bir o kadar onemlidir.
    --- spoiler ---
    film bir cezaevinde cogunlukla subyan kogusunu ve cocuk tutuklu ve hukumlulerin yasadiklarini konu alir. cocuklarin iskence ve tecavuz olaylari altinda adeta bir yasam mucadelesi verdigi cezaevinde tek bir dertleri vardir o da baska bir cezaevine nakillerini yaptirmak. bu mucadele sirasinda bir kac sahipsiz cocuk tutuklu da oldurulmustur.

    daha sonra devrimci tutsaklarin kendi bolumlerinde iskencelere karsi topluca ayaklanmasini ve isyan etmesini ornek alarak baska bir cezaevine nakilleri icin tek carenin onlar gibiisyan cikarmak olduguna inanirlar. kendi aralarindaki isbirlikcileri isyan sirasinda oldururler. ne var ki isyan kanla ve vahsetle bastirilir. buna ragmen cocuk tutuklu ve hukumluleri degisik cezaevlerine dagitma karari alinir. cocuklar neresi olursa olsun kaldiklari bu cehennem cezaevinden daha iyi olacagini dusunmektedirler. ancak bozuk duzende saglam cark olmaz daha yeni cezaevine giriste gardiyanlar tarafindan iskence ve dayaktan gecirilip arama bahanesiyle hepsine elle tecavuz edilir.
    --- spoiler ---

    yilmaz guney'in 12 eylul 1980 darbesi sonrasi turkiye cezaevlerindeki insanlik disi yasami ve uygulamalari son derece gercekci bir uslupla anlattigi bir bas yapitidir duvar
  • zeynep casalini'nin söylediği düpedüz çığlıktır. bir kez dinledikten sonra dönüp durmaya devam eder insanın kafasında.
    "seninle bir daha aynı yolda yürümem" diye başlayan bir şarkı için normal aslında.
  • sabahattin alinin alacakaranlik kuşağı tadındaki sinop cezaevinde yazılan ve orada geçen hikayesi. başka bir ülkenin yazarı olsaydı defalarca filme alınmıştı. başka bir ülkede olsaydı belki yazarı o hapishaneye girmezdi zaten. hatta başka bir yerde olsaydı yazarı öldürülmezdi belki.
  • ''sen bir duvardın, ben insan.
    sen duyardın,
    ben, anca isyan.''
  • yılmaz güney'in duvar'ı, sırf şiddeti açıkça gösterdiği için belli bir realizm atfedilen bazı filmleri ve seyirciyi şoke etmeye andiçmiş gaspar noe, chan wook park gibi yeniyetme yönetmenlerin bizi dünyanın somut gerçekleriyle yüzleştirdiği söylenen birçok filmini doğallıkta kat be kat aşan bir sertlik ve uzlaşmazlık abidesi; güney'in sinema anlamında beslendiği düşünülebilecek neorealistlerin yine de bir umudu barındıran sinemasını şöyle alaycı ve küçümser bir gülüşle kenara koyup, bunu içinde yetiştiği yoksulluğun, maçoluğun ve dahil olduğu fikriyatın siyaseten katlinin, yani onun formasyonunu oluşturan sert koşulların mayasıyla en uç noktaya taşıdığı bir tavrın ürünü.

    duvar'ın yapıldığı 1983 itibarıyla bir 12 eylül filmi olduğu söylenebilirse de 12 eylül'den muzdarip solcu mahkumların konduğu koğuşun filmdeki nispeten küçük rolü ve filmin daha çok kadınlar ve çocukların dünyasına odaklandığı düşünülünce bunun çok daha büyük bir karamsarlığın, umutsuzluğun ve daimi bir ahvalin filmi olduğu söylenebilir. politik bir değerlendirme yapmaktan çok bir insanlık durumu hikayesi anlatmaya çalışıyor, büyük bir öfkeyi dışavuruyor. zira tuncel kurtiz'in oynadığı gardiyan filmdeki tek iyi karakter ama o da zamanla safdışı edilip hiç bir şey yapamaz hale geliyor ve yine filmin sonunda, işlerin daha kötüye gitmesinden başka bir ihtimal de hesap dahilinde değil.

    duvar, bazen dünya sinema tarihi'nde adı anılan yılmaz güney'in bu payeye layık olduğunu ispatlayan bir film ve gördüğüm en sert bir iki filmin arasında olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim zira bugüne kadar izlediğim bir çok hapis, zulüm ve işkence filmini bir pollyanna hikayesi kategorisine sokacak kadar hardcore.
  • tek kelimeyle muhteşem bir yilmaz guney filmi.filmde oynayan amatör oyuncular ve sansürsüz diyaloglar filmin tuzu biberi. hapis yaşantısının gerçek ve acı yüzü. çocuğa birakin çocuk gibi davranmayi hayvanlara yapilmayacak şeylerin yapılmasını açıkça gözler önüne serilmiş.
    - oğlum bak dikkat et biraya erkek girersin oğlan cikarsin.
hesabın var mı? giriş yap