• eşi ölen yahut boşanan insana verilen soğuk isim. kadınlarda ve erkeklerde farklı tezahürleri var. genç yaşta dul kalınmışsa öyle çok büyük farklılık yok artık. şehirde yaşayan dul kadınla dul erkek neredeyse eşit şartlarda.

    dul bir kadın, artık bekaret sorunu yok başıma kalmaz nasılsa diye erkeklerin daha çok ilgisini çeker. bu ilgi çekiş öyle olumlu bir şey değil. dul bir erkek içinse (gözlemle ve itiraflarla sabittir.) evli arkadaşlarının kapıları bir bir yüzüne kapanır. boşandıysa bir müddet oh be şu bekarlığın karı dırdırsızlığının tadını çıkartayım der. çocuk varsa bile çocuğu/çocukları anne almıştır genelde. eşi ölmüşse ve çocuğu varsa, öyle oh be diyecek ne hali ne vakti vardır. bir istemdışı dul kalmıştır. nesine oh be desin. iki çocuklara hem ana hem baba olma rolüyle cebelleşmekten karı kız peşinde koşacak durumu yok. ha şöyle bir şey yapabiliyorlar. çocukları anneanne yahut babaanneye sepetleyip çöpsüz üzüm gibi dolaşabiliyorlar. ama biz bunlara pek insan evladı diyemiyoruz.

    uzun sürmüş bir evlilikten sonra dul kalan kadın, kalan çoluk çocuğuyla kendi evinde, evlatlarının baba ocağını tüttürmeye devam ediyor genelde. ellisini geçtikten sonra zaten dul karı bu ohh diyen de pek çıkmayacağı için kocasının yasını da tutar. yıllar yılı bir takım baskılar nedeniyle boşanamadığından sürdürmüşse evliliğini kocasının yokluğunun keyfini de sürer. ama ellisinden sonra hele yetmişine yakın dul kalmışsa bir adam. işte o adama acımak gerek. onun tüm huysuzluklarını olabildiğince hoş görmeli. ihtiyarlığında dul kalan bir adam sudan çıkmış balığa döner. yıllar yılı artık kim bilir kaç yıl nerdeyse bütün hayatını sistemli bir şekilde düzenleyen karısı yoktur artık. öyle alışmıştır ki adam dolabı açtığında ütülü gömlekleri pantolonları görmeye. öyle sıradandır ki delik çorap diye bir şeyin çorap çekmecesinde olmaması. akşamları hazırlanmış bir sofra. tam da istediği gibi pişmiş yemekler. çok sıradandır. hatta bazen bu sıradanlıktan sıkıldığı gözü nün genç kadınlara kaydığı bile oluyordur. ama sadece gözü. o yaştan sonra genç bir kadınla macera yaşamayacak kadar akıllanmış ve durulmuştur. işin ucunda rezil olmak da var. günün birinde sıradan sandığı her şeyin hayatının ta kendisi olduğunu anlar karısı ölünce.

    tekrar evlenmek isteyebilir. o aslında tekrar aynı kadınla, karısıyla, evlenebilmek istiyordur ama ya çok daha yaşlı kadınlar çıkar karşısına ya da haddinden fazla genç kadınlar. çoğu tekrar evlenemez. evlense bile mutlu olanı çok azdır. bir günde yaşlanıverir geç yaşta dul kalmış erkekler. evindeki eşyalar bir anda eskir. her şey adam da dahil, ölen karısına ait ve muhtaçtır ve o olmadan hiçbir şeyin tadı yoktur.

    bu nedenle yetmişine gelmiş adam ne demeye evlenmek istiyor azdı mı kudurdu mu, sapıttı mı demek pek doğru değil. o kaybettiği hayatını tekrar kurabilmek istiyor. pek mümkün olmadığını bile bile.
  • x: evli misin peki?
    midori: hayir, dulum.
    x: bu devirde oyle denir mi yahu, bosanmissan bekarim diyebilirsin.
    midori: hayir, dulum, kocam oldu.
    x: hah. pardon. yani.

    ve ortam buz keser bir anda. x ne soyleyecegini bilemez, gergin gerin saga sola sallanir. midori'nin de cani o muhabbeti devam ettirmek istemez zaten.
  • eşi ölmüş kişi için yeni kazanılmış istenmeyen, hoş olmayan bir sıfattır.
    talihsiz bir durumdur. avcıyken av olmak gibidir, herşeyden herkesten sakınmaya, şüphelenmeye başlarsınız. size yaklaşan herkeste bir art niyet ararsınız. sürekli tutuk ve ürkek hareketleriniz vardır. elin kızı götünü açsa laf olmaz ama siz bir gülücüğe "dul işte oynak kahpe" diye etiketlenirsiniz. hayat sizi yanlışa iter. bu işte kesin bir yalnızlık vardır..
  • "bir kadın, kocadan ayrıldı mı hemen kısmeti açılır. gül gibi kızlar koca bulamazken, erkekler dulların ardına düşer." (aziz nesin, az daha vali oluyordum adlı hikayesinden)
  • jean-louis fournier'in bir kitabının adıdır. can belge tarafından türkçe'ye çevrilmiş olan dul, yapı kredi yayınları tarafından yayınlanmış.

    fournier, kendi hayat hikayesinden yola çıkarak, eşi sylvie'nin ölümünden sonra yazdığı bu kitaba şu cümleyle başlamış;

    “artık dulum. 12 kasım günü sylvie öldü.
    çok üzücü...
    bu sene indirimli satışlara birlikte gidemeyeceğiz...”
  • evin arka ve yan dış duvarın dibi.
  • genellikle siyah renkte olan,kadifemsi hafif parlağımsı,eskiden kocası ölen kadınların kafalarına bağladığı bir tür kumaştır ayrıca.bu sebeptendir ki o insanlar dul denmeye başlanmıştır.
  • bugün yüzüme tekrar çarpılan gerçek dulsun evlen işte dediler ben sevmediğim insanla evlenemem dedim o seninle evlenmez ki hiç evlenmemiş dedi senin çocuğun var dedi. isteyen oluyor tanış işte belki kafana yatar evlenirsin dediler. ben tekrar sevmeden evlenmek istemiyorum. boşanmış bir kadın olmak kötü mü? boşanmış olunca her önümüze gelene veriyor muyuz sanıyorsunuz? biz aşık olamaz mıyız?
  • geçen sevdiğim bir insanın düğününde , orada henüz tanışalı bir kaç saat olmuş bir insan tarafından şaşkınlıkla sorulan ''sen dul musun ? '' sorusu ile ilk kez yüzüme vurulan, eşinden ayrılmış kişilere söylenen tabir.

    dul oldum veya dul kaldım diye hiçbir zaman kendimi kötü hissetmedim.
    ama o gün kötü hissettim sanki yüz kızartıcı bir suç işlemiş de, sabıka kaydım oluşmuş gibi.
  • eşi vefat etmiş insana verilen sıfat.
    boşanan insan bekardır.
hesabın var mı? giriş yap