• istanbul'daki trafik göz önüne alınırsa, asla görevleri tamamlanamayacak olan oyun...
  • pc için de piyasaya çıkan, keşke çıkmasaydı dedirten oyunumsu. 3 yıl beklettikten sonra driver 1 den daha iğrenç bir oyun yapmalarına gerek yoktu.oyunun grafik motoru öylesine sorunlu ki 200$lık ekran kartlarında bile takılmalar yaratıyor. hadi onu bunu geçtim de… o nası istanbul öyle?!!!

    malumunuz oyunun bir kısmı da istanbul da geçiyordu.

    tarihi eserler dışında rezalet bir gecekondu şehri olarak gösterilmiş istanbul, oyundaki diğer şehirlerde (diğerleri miami ve nice) 1980lerdeyken istanbulda direk 1950lere ışınlanıyorsunuz.
    diğer şehirlerde fıstık gibi arabalar kullanılabilirken istanbulda siyah beyaz türk filmlerindeki türkan şoray ın taksisi* , kartal tibet in chevroletsi* var ki hepsi de iğrençler.

    gümüşsuyu yokuşundaki bilimum konsolosluk, itü gibi tarihi yapılar buharlaşmış yerine sıra sıra gecekonduvari bitişik iğrenç binalar konmuş. taksim meydanında ise eşşek kadar the marmara buharlaşmış, istiklal caddesi ise hiç bu kadar yıkık dökük olmamıştı.

    hadi tahmin edin oyundaki üç şehirden hiç otoban veya gökdelene sahip olmayan ama bol bol harabeye ve terkedilmiş binaya sahip şehir hangisi? evet doğru cevap, istanbul.ama gökdelen demişken, çok sevdiğimizi (!) bildiklerinden kusmuk gökkafesi oyuna ne yapıp edip dahil etmeyi unutmamışlar.

    boğaz köprüsü ise oyunda tabiî ki yok çünkü eğer yapsalardı mükemmel manzarasını da çizmek zorunda kalacaklardı olumlu etki yaratır diye vazgeçmişler.

    miami deki meşhur ocean drive'daki 4-5 katlı oteller bile en ufak ayrıntılarına kadar çizilmişken istanbulda tarihi eserler dışında neden sadece iğrençlik yansıtılmış anlayamadım.
    türkler öcü insanlar aha böyle gecekondularda yaşıyolar fikri çok iyi işlenmiş.
    bu aptal oyunu oynayıp bunlara direk inanacak amerikan teenage gerzekleri şimdiden görür gibiyim:

    (bkz: türkiyede hiç gökdelen var mı)
    (bkz: türkiyede niye o eski arabalara biniyosunuz)
  • çocukluğumun playstation oyunlarından biridir, tabiî veletken yabancı dil bilmek, anlamak filan mümkün değildi. oyunları hasbelkader oynardık. bundaki abuk subuk görevlerin bazıları o sebeple halen hatırımda, ne yapacağımı bilmediğim, kontrolümdeki karakterin yaşam amacını filan kavrayamadığım, peşine düştüğümüz lavuğun olayını da anlamadığım için oyunu çok hebele hübele oynamıştım. bir amaç yok bir şey yok, tabiî var da benim için meçhul bi amaç yani, ayrıca anladığım kadarıyla bir polistim ama polis benim de peşime düşüyordu bazı görevlerde wtf. istanbul'da inönü stadı vardı, üstelik bu oyun benim kelime dağarcığımı da geliştirmişti, ''tevkif etme''nin ''tutuklamak'' olduğunu driv3r ile öğrendim. istanbul'da polisler miami'li karakterimize, ''seni tevkif ediyoruz'' filan diyordu jahdsjahda.

    bu oyunla ilgili hatırımda kalan bir ikinci şey, inanılmaz sorunlu bir oyun olmasıydı. yani meselâ bir arabayı patlatıyordunuz, içindekilere bir şey olmuyordu. ama araçtan inmiyorlardı da. patlamış arabanın içinde öylece oturuyorlardı. sen ateş edersen, adamlar ölüyordu. etmezsen, öyle oturuyorlardı.

    ayrıca beş para etmez de bi sonu vardı. oyunda kötü olduğunu anladığım yegâne herif olan lavuğun peşinde üç şehir gezip istanbul'da sıkıştırıp, binbir badireden sonra adamın kafasına sıkma noktasına geldiğimizde adamımızın vicdanı ve ahiret inancı üstün gelip herifin canını bağışladıktan sonra arkasını dönüp giderken lavuğun silahını çekip arkadan aynı bir fethullah'çı gibi ateş edişi ve oyunun orada bitişi de çok lüzumsuzdu. hiçbir manası yoktu şu oyunun yani.

    sonra bunlar driver 4 diye de bi oyun yaptılar. driver 4 de bende aynı driv3r gibi travmalar yaratmış bir oyundur. onda da teknik bi sıkıntıdan ötürü oyun belli periyotlarla kendine restart atıyordu konsolda. driver 4 1970'lerde mi ne başlıyor, birinden kazık yedikten sonra 2007 yılında hapisten çıkıp intikam peşinde koşuyordunuz eski bir suçlu olarak. bir sürü saçma sapan yarış görevi filan vardı. bunların hepsini tekrar yapmak filan işkenceydi, bitiremeden bırakmıştım bu sebeple. ama driver 4'le ilgili şöyle bi olay da vardı, oyunun içine yerleşik cheat'ler vardı. bunları açınca dayak attığınız adama dönüşüyordunuz oyunda. böyle travmatik bir oyundu. polise dönüşüp polislerin içinde takılayım dediğim zaman hemen benim ben olduğumu anlayıp beni vururlardı, iq'su çok yüksekti polislerin.
  • yaşıtı olan san andreas'tan ve önceki tüm gta oyunlarından modelleme anlamında kat be kat daha detaylı olan oyun.

    gta'nın inanılmazlığı ekonomiklik konusunu iyi düşünmesinde. örneğin gta 3'te çoğu yol baştan sona hiçbir adayı kesmiyor (amerika'da öyle değil halbuki veya aynı şehir gta iv'de de var ve kesiyor). bu oyunun küçüklüğünü çok iyi saklıyor. aynı zamanda gta sa'da bir kasabayı bir anda ıssızlığın ortasında yapmak için sapa yollar ve biraz tepe yeterli oluyor. tam bir maketsever veya sinemacı gibi çalışılmış. his olarak büyük olması iyi, gerçekte büyük olması değil. gece gündüz döngüsü hızlı geliyor mu hiç? gerçek zamanlı gece gündüz döngüsü neden yoksa, oyun kendi büyüklüğünü de ona göre büyük hissettirmesi yeterli.

    herhangi bir driv3r istanbul binasının üzerindeki üç boyutluluk ve doku çeşitliliği karşısında gta sa inanılmaz derecede midtown madness gibi duruyor. ancak bu detaylılık şunu da getiriyor: alanların hakkını ne kadar gerçekçi vermeye kalkarsan, o kadar bunaltıcı oluyor.

    birinin çizgi film karakter tasarımı ile ilgili bir araştırması vardı. insanlara birkaç karakter gösterilmiş. en çok insana benzeyen, en itici görülmüş (dandik markaların karakterlerinin sorunları da bu işte ya). yalnız garip olan, en benzemeyen hali de kötü görülmüş. en iyisi kısmen benzemesi yani.

    gta neyi yapmayacağına iyi karar veriyor. usta ressam gibi yani. bir yerden sonra driv3r a noktasından b noktasına random asset dayadığın tatsız bir yol gibi duruyor. o detaylılığı sürekli bir yoğun, bir sadelikle dengelemelisin. veya haussmann hesabı sokağa dik baktığında görmeyeceğinden, süsünü azaltırsın (yani 3 boyutlu detaylarını).

    oynanabilirlik, hikaye vs. kısımları dışta kalsa da durum bu. gta sa aynı anda 4 şehir, bilmemkaç tane köyü sıralıyor. çok yüksek olasılık aynı poly-mesh sayısı driv3r istanbul'da var. tek şehirde yani.
  • istanbul'daki tüm çöp konteynerlarının üzerinde "fatih belediyesi" yazan oyunumsu. bugünkü kabataş-zeytinburnu tramvay hattında nostaljik tramvay var ki takip ederek okula* gidemiyorum, sanki başka istanbul var. ama beyazıt kampüsüne arabayla dalma zevkini bana yaşattığı için yapanlara selam ederim o ayrı.
  • istanbul sokaklarinda bbg taksisini kovalamayi hayal ettigim oyun
  • ekran goruntuleri $u adresten bulunabilecek oyun:
    http://www.flickr.com/photos/f/sets/21468/
  • istanbul'da ilerlerken, cami yanından geçtiğinizde ezan sesi duyuyorsunuz. polis arabalarının özelliği şu. arkadan bakınca anadol, yandan bakınca renault 12.
    yolda aracınızdan inip silahınızı çıkarınca komik sesler duyuyorsunuz. "ateş etmeee", "yere yatın silahı var", "delirmiş olmalı" gibi. istanbul'u bir garip modellemişler. yollarda bildiğiniz gibi gitmeye kalkışmayın, apışıp kalıyorsunuz. çoğu yeri benzeterek çıkartabiliyorsunuz. mesela taksim'de akm'yi buldunuz diyelim. sırtınızı akm'ye verip ilerlediğinizde, the marmara'nın yerinde bir gece kulübüyle karşılaşıyorsunuz. taksim anıtı'na da resmen çeşme muamelesi yapılmış. heykelleri göremiyorsunuz, çünkü üstleri türk bayrağıyla örtülü. kaidenin altında ise bir çeşme mevcut. en ilginç deneyim ise, inönü stadından motorla içeri girip sahanın ortasında turlayabilmek olmuş.
    içinde türkçe diyaloglar geçen ve istanbul'da turlayabildiğiniz bir oyun oynamak gerçekten enteresan. ancak bu kadar yıl beklemenin üzerine, insanlar çok daha kaliteli birşey bekliyordu. unutmadan söyleyeyim, oyunun en zor bölümü istanbul'da geçiyor.
  • trailerindaki doktorlarin turkce konu$masi inanilmaz yapmacik olan oyun. bu kadar ruhsuz bir seslendirme olamaz.
  • ankara'da istanbul hasreti çeken bir zatı muhterem olarak ayrı bir heyecanla ayrı bir şevkle alıp kurduğum, demosunu seyredince kendimden geçtiğim oyun. lakin oyunu oynamaya başlamamla oyundaki karakterin benden ayrı bir iradesi olduğuna kanaat getirmeme vesile olacak kadar kötü bir kontrol sistemine sahip olduğunu da gördüğüm oyun. oyundaki ilk görevde arabaya biner binmez dönmemiz gereken bir sağ viraj var, o virajı on kere dönmeye çalıştım bahsi geçen görevi ise geçmem saatlerimi aldı. "ah şehri stanbul'un aşkına bile değmez bu çile" diyerekten uninstall ettim oyunu. bir de 3.2 amd 64 işlemci 1gb ram ve 256 asus gamers edition geforce içeren bir sistemde bile adam gibi çalışmayan bir oyun bu...
hesabın var mı? giriş yap