• görselliği müthiştir. tamamen sette çekilmiş gibi filmleri, esen rüzgarlar, yağan güz yaprakları, şöminelerin yandığı evler ve gözyaşlarıyla doludur. bol bol ayna çekimleri kullanmıştır, sinemada ayna kullanımı için kaynak yönetmenlerdendir, sonradan fassbinder bunu ileriye götürmüştür. melodram yapar ama ucuz değildir, izlediğinize inanır, içlenirsiniz, biraz eski moda olduğunu kabullenip öyle izlerseniz.

    filmlerinde tabulara, sosyal baskılara karşı savaşan insanlar, bu baskı altında ezilen insanlar, düşünen kadınlar (zamanının sinemasına göre şaşırtıcı bir fenomen) vardır, melodramları bunun üstüne kuruludur. yasak aşk dediğiniz, toplum tarafından yasaklanır, sirk'de o toplumu, o baskıyı gösterir.
  • dougles sirk >>>fassbinder>>>ozon
    almodovar>>>>ozon
    almodovar>>>>özpetek
    douglas sirk>>>todd haynes
  • feminen olanı öğrenmek için izlediğimiz filmlerinde politik contextlerle karşılaşırız .. daha sonra nazi olan bir kadınla sonra da onu almanyadan kurtaran bir yahudi ile evlenmiştir.. film yapımcıları ile arasında ironik mesafe her zaman bir sensual feminen uçuşan holywood eşarplar iki sınıfın iki farklı tarzda kibarlığı fritz langvari aynalar arasındaki farklar şeklinde yansır. belki de fassbinder, fritz lang mimarisini douglas sirkten öğrendi
  • konunun inanırlılığından çok toplumsal eleştirisine önem veren bir yönetmendir. ayrıca değişik anlatım biçimleri geliştirmiştir. misal bir ayrılığı imgelerken, sarı yaprakların düşüşü üzerinde kamera oyunları yapar. birşeyler anlatmaya çalışır. rock hudson ın kariyerinde önemli yer tutar. elinden tutmuştur denilebilir. evettir.

    önemli filmleri;
    all i desire
    magnificent obsession
    all that haven allows
    there is always tomorrow
    written on the wind
    imitation of life
  • melodram türünün babası kabul edilen douglas sirk, 1897’de hamburg’da doğdu ve uzun süre tiyatro ile ilgilendi. 1933’te nsdap iktidara geldi ve almanya’da sinemayı kendi güdümüne aldı. diğer ülkelerde olduğu gibi almanya’da da, douglas sirk, max ophüls ve fritz lang gibi önemli yönetmenler ülkeyi terk etti veya sürgüne gönderildi. ernst lubitsch gibi sirk de amerika’ya gidip el üstünde tutulacak ve dünyanın en büyük yönetmenlerinden kabul edilecekti.

    nazilerin iktidarda olduğu dönemde çoğu alman sineması örneği komedi ve müzikal alanındaydı. dönemin propaganda’dan sorumlu bakanı goebbels, tüm sinema filmlerinin politik altyapıya sahip olduğunu söylemiştir. bu dönemdeki filmlerde de, politik mesajları hikayeyle uyumlu ve daha estetik biçimde sunan yönetmenler, halk üzerinde ciddi bir algı oluşturmuştur. goebbels’in sinemanın halkın üzerindeki büyük etkisini hep vurguladığı ve holywood’un sunduğu gerçeküstü ve çoğu ütopik dünyaların, insanları ciddi biçimde etki altına aldığı ve insanların, hayattaki problemlerden bir nebze uzaklaşmasına vesile olduğu yaklaşımını, dönemin kendi güdümündeki yönetmenlerine de benimsetmiş ve bunlara dayalı yönetim anlayışını, o dönemde uygulatmıştır. her ne kadar goebbels ve ekibi kendisine yaklaşmaya çalışsa da sirk, nazilerden uzak durmuş ve ülkeyi terk etmiştir.

    avrupa üzerinden amerika’ya gelen sirk, ross hunter gibi bir melodram ustası yapımcıyla 1950’lerin ve kendi kariyerinin en önemli filmlerine, dönemin mütevazı stüdyosu universal’da imza atmış ve artık sadece almanya’da ve amerika’da değil, tüm dünyada büyük usta olarak anılmaya başlamıştır.

    1971’de filmleriyle tanışan ve kendisini ‘manevi babası’ kabul eden alman sinemasının en büyük yönetmenlerinden rainer werner fassbinder, kendisine bir saygı duruşu olarak all that heaven allows’u almanya’da ali: korku ruhu kemirir (angst essen seele auf) adıyla yeniden çeker ve yine yönetmenin händler der vier jahreszeiten (dört mevsim satıcısı, 1971) brd üçlemesi (maria braun’un evliliği, lola, veronika voss) gibi birçok filminde, sirk izlerine rastlamak mümkündür. all that heaven allows, amerikan bağımsız sineması’ndan todd haynes tarafından da cennetten çok uzakta (far from heaven, 2002) adıyla yeniden çekilmiş ve sirk’e bir saygı duruşu ve kendi içinde de oldukça başarılı bir film olarak, hafızalarda yer etmiştir.

    sirk, almanya’ya döndüğünde el üstünde tutuldu ve kendi adında bir festival bölümü bile hazırlandı. sirk, tıpkı max ophüls gibi, filmlerinde pragmatik yönelimlerden uzak kalmış, ilişkide daha fazla risk alan ve mücadele eden taraf olarak kadını yüceltmiş ve genel olarak pesimist bir duruş sergilemiştir. bu da bu iki ustayı, gerçekçi ve acımasız yaklaşımları dolayısıyla, dönemin holywood stüdyo yönetmenlerinin dışında tutar. sirk’ün 1987 yılında 89 yaşında isviçre’de ölümünün ardından, kendisiyle özdeşleşen unutulmaz melodramları ve “melodram her zaman işe yarar” sözü hep hatırlandı; her saygın seçkide, adı dünyanın en büyük ustaları arasında geçti.
  • mise en scene ustasi, renk, kamera hareketi, isik hersey siirsel. melodram deyip uzun sure burun kivrildigi icin simdilerde yeniden satmaya baslayan, filmlerinin dvd leri criterion collection dan dote giren fiyatlarla cikan ve fasbinder 'i aglatmis yonetmen. karakterlerini, muthis ince tasarlanmis planlarla seyirciye tanistiran usta. muthis adam. soylenenden cok daha fazlasi goruntulerde olur filmlerinde. bir de rock hudson'i en cok seven kamera ondaymis.
  • melodramın ağababası olduğu söylenir. alamet-i farikası ışık ve kamera kullanımında aşmış olmasıdır.
  • imitation of life'ın yönetmeni...
  • "dogrudan gorunmeyen seyler gucludur. cunku bircok noktayi seyircinin hayal gucune birakirsiniz. ben, hep izleyicilerimin hayal gucune inandim. aksi halde, sinemadan uzak durmaliydilar. bir seylerin ucunu acik birakmaniz gerekir. filmde ders vermeye baslarsaniz, bir seyi cok acik ederseniz, bilin ki kotu film yapiyorsunuzdur." diye buyuran yonetmen..
  • bazı kalıplaşmış özelliklerine karşı çıkarak farklı bir boyut getirmesi sebebiyle, melodram türünü sanat seviyesine taşımış yönetmen olarak da bilinir.
hesabın var mı? giriş yap