• 88 yaşında * nobel edebiyat ödülünü almış olan yazar. dün itibariyle * hayatını kaybetmiş. en güzel sözlerinden:

    "yaşam, okunması gereken kitapları okumaya bile yetmiyor."

    edit: 89 değil, 88 yaşında almış nobeli.
  • bir söyleşisinde edebiyatın kendisini delirmekten kurtardığını belirten yazar.
  • aldigi nobel edebiyat odulu hakkinda: "ödül terry pratchet'e verilse daha coşkulu olurdu. terry pratchet daha kıdemlidir, ingilizcesi daha iyidir."

    terry wogan

    (bkz: #10161601)
  • “tanrı bana bir elinde hakikati, bir elinde hakikat için arayışı sunacak olsaydı, ben ikincisini seçerdim”

    cümlesi hayat felsefesi yapılacak niteliktedir.
  • "durmak ve ne yaptığını görmek öyle büyük bir acı verebilir ki, insan bunu göze alamaz."
    (bkz: memoirs of a survivor /@hanging rock)
  • vefat etmiş süper anneanne. mekanı cennet olsun. bundan yaklaşık çeyrek asır önce verdiği ders serisinin * son paragraflarıyla uğurlayalım kendisini. bu konuşmalarında, insanların körkütük bağlandığı dogmalara; din ve ideolojilere, ve içinde bulundukları toplulukların fikirlerine nasıl angaje olduklarına dair epey karamsar dersler verdikten sonra herşeye rağmen bireye inanan ve umudu onda gören cümlelerle bitirmiş derslerini:

    "serbest fikirli ve yerleşmiş inançlara karşı çıkan kimselerin, olayların seyrini değiştirebileceğine dair inancımı örneklemeye çalışırken, isa'dan 1400 yıl önce tahta çıkan mısır hükümdarı akhnaten'e rastladım. devlet dini karanlık ve ölüm merkezliydi ve yarı insan, yarı hayvan sayısız tanrı vardı. akhnaten bu dini sevmedi; kasvetli ve baskıcı papazları, karanlık yarı hayvan tanrıları yok etti. sevgiyi ve tek bir tanrıyı temel alan neşeli bir din benimsedi. tahttan indirilene kadar sadece birkaç yıl geçti; eski din ve papazlık geri döndü. akhnaten'e, ona hitap edildiği ender zamanlarda, "sapkın" ve ya "büyük mücrim" adları takıldı ve on dokuzuncu yüzyılda varlığı yeniden keşfedilene kadar tarih sayfalarından silindi. o zamandan bu yana her tür insan üzerinde olağanüstü etkisi oldu. freud, musa'nın tektanrıcılık fikrini akhnaten'in bastırılmış olan aten dininden aldığına inandı. daha yakın tarihte, thomas mann, akhnaten'i büyük romanı joseph ve kardeşleri'nde* konu edindi. yakın bir tarihte philip glass onunla ilgili bir opera yazdı. 3500 yıl önce tahta geçen, imgelememimizi olağanüstü bir biçimde tutuşturma yeteneği olan bu hükümdar sahiden nasıl biriydi? bir dizi fikri yok etmesi ve ne kadar kısa süreli olursa olsun yeni bir dizi fikri zorla kabul ettirmesi dışında ona dair çok az şey biliyoruz. çok güçlü bir papazlık ve devlet mekanizmasına meydan okuyan tek bir cesur birey. bir ölüm dinine karşı, bir sevgi dinini, ışık dinini kuran bir kişi...

    kim bilir belki de akhnaten, küçük bir çocukken kendi kendine, papazları ve korkutucu tanrıları olan şu çirkin, kasvetli, güçlü ve baskıcı düzene karşı tek başına bir insan ne yapabilir diye sormuştu - karşı çıkmanın ne anlamı var ki?

    özgürlüklerimizi kullanmaktan bahsederken, sadece demokratik süreçlerin bir parçası olan gösterilere, siyasi partilere ve benzerlerine katılmayı değil; kaynağı ne olursa olsun tüm fikirleri sorgulamayı, bu fikirlerin hayatlarımıza ve yaşadığımız toplumlara nasıl bir katkıda bulunacağını düşünmeyi kastediyorum."
  • hiç aklımda yokken elime geçmesiyle kısa romanı the grandmothers'ı okudum, hayatım boyunca okuduğum en sıradışı ama yalın şeylerden biriydi. kafamdaki zaten esnek bir önkabulü tamamen değiştirdi.
  • feminist degildir. sadece kendisi defalarca boyle etiketlenmeyi sevmedigini beyan ettigi icin degil, fakat feminizm'i kadini canavarlastirarak erkegi magdur konumuna sokmakla elestirerek feminist olmadigini da cok kere dile getirdigi icin, degildir. kendisini insanligin feminist idolleri arasina sokan the golden notebook* kitabinin uzerinden yillar sonra the cleft adli romani yazmis olmasi da bu beyani konusunda son derece ciddi oldugunu ispat etmektedir.
  • “very few people really care about freedom, about liberty, about the truth, very few. very few people have guts, the kind of guts on which a real democracy has to depend. without people with that sort of guts a free society dies or cannot be born.” - doris lessing
  • 1919 iran doğumlu ingiliz yazar. 1949 da ingiltere'ye gitti. ilk romanı "the grass is singing" 1950 yılında yayınlandı. çok sayıda kısa öykü yazdı.
hesabın var mı? giriş yap