• (bkz: #4692783)
  • dünyada dinlenebileceğini düşündüğün hiçbir yer olmadığını fark ediyorsun, çünkü zihninin içindeki sonsuz döngüye hapsoluyor ve o döngünün içinde, uzay boşluğunda sürüklenircesine sürükleniyorsun. eşsiz şarkıların melodileri arasında, her defasında bir kez daha kayboluyorsun. kaybolurken kendini ve bu dünyaya dair olan her şeyi unutuyor, kendinden ve bu dünyadan olmayan şeyler yaratıyorsun. ve yarattığın şeyler öyle görünmez oluyor ki, kendin bile tutunamıyorsun. her tutunmaya çalıştığında bir şarkı daha bitiyor ve ipince bir ip üzerinden aşağıya düşerek uyanıyorsun. uyanışların rüyaya mı, yoksa kabusa mı dönüşüyor onu bile hissedemiyorsun. hissetmeye çalıştıkça, içindeki boşluğun sevgiyle doldurulmaya çalışan diğer 'sen'ler olduğunu keşfediyor, ve daha öncesinde yitirdiğin onlarca 'sen'le yüzleşiyorsun. yüzleştikçe korkuların artıyor ve kendini bir gölgeye hapsetmek, sonsuza kadar orada yara almadan saklanmak istiyorsun. ve birden bire bir şarkı sesinle uyanıyor, tekrar ve tekrar aynı döngüye devam ediyorsun.

    kwoon - i lived on the moon
  • şuanda içinde bulunduğumuz durum tam olarak da bu olsa gerek;
    ülkece bir kısır döngünün içindeyiz
    bu döngüde ölenler, yitirilenler, yaşadıklarımız hepsi tekrardan ibaret yaşadıklarımızdan ders almadığımız bir döngü bu..
    gün içinde sayısız kötü olay yaşıyoruz hepsine maksimum öfkelenme süremiz 1 saat, sonra başka bir öfke yerini alıyor ona da 1 saat öfkeleniyoruz, 1 saat önce öfkelendiğimiz yerini başka öfkelere bırakıyor ve bir daha hatırlamıyoruz, sanırım bu konuda balıklardan da beter bi hafızamız var.
    ülkeyi çember, bizleri de çemberde amaçsızca koşan kobay faresi olarak görüyor öyle bir kısır döngü ki bu bi an durup ne yapıyorlar bize demiyoruz, kurulmuşuz adeta şimdi buna sinirleneceksin, sonra bunu unutup başka acıya sinirleneceksin.
    ve eminim canavar bizi dışarıdan göbeğini kaşıyarak, kahkaha atarak izliyor..
    önümüze sunduğu bütün kapların şeklini aldık, itiraz etmeden aldık...
    barış dedi süreç heval dedi kabul ettik, süreç bitti savaş dedi kabul ettik..
    çocukları bir bir öldürdü sadece oturup yazı yazdık, çocukları öldürmesini de kabul ettik.
    doğayı katletti, tek kurtardığımız gezi parkı oldu, doğayı katletmesini de kabul ettik..

    şimdi sayısını bilmediğimiz, kimliği olmayan ölülerimiz var. başka bir yerde, başka insanların olduğu topraklarda olsa bunlar taş taş üzerinde kalmaz.
    ama hazırda bunu unutturmak için yeni senaryolar var hemen kabul edeceğimiz.
    topçu kışlası yeniden servis ediliyormuş her sıkıştığında bu kışla güzel bi arınma oluyor onun için.
    bütün bunları yapan tek bir kişi var ve o tek kişi televizyon kanallarından bedel ödeyeceksiniz çünkü bana vekil vermediniz diyebiliyor, ben yaptım emri ben verdim diyebiliyor.
    itiraz eden herkesi kara tarafa koymakta hiç zorlanmıyor.
    ve biz yazmak dışında hiçbir şey yapamıyoruz, bizim büyük çaresizliğimiz bizim kısır döngüde kendimizi kaybetmemiz.
    durup ne yapıyor bu adam bize demiyoruz, önümüze sunacağı yeni acıları bekliyoruz, sırayla öfkeleniyoruz.

    yorulmadınız mı?
    ben inanılmaz yoruldum bu döngüde var olmaktan, artık acı ve kan beni hissizleştirdi, bakıyorum ve geçiyorum
    öfkelenemiyorum bile bu döngünün parçası olan yazmayı yapıyorum ve çarkı döndürüyorum...

    isim vermeden bir sürü şey yazdım ama adres belli bunu okuyan bir kişi bile acaba başkasından mı bahsediyor diye düşünmez sanırım,
    suç belli, adres belli ama hiçbir şey yapamıyoruz işte bu beni kahrediyor...
    bize ne yapıyor bu adam?
    öldüremediklerini böyle böyle yok ediyor..

    not: içimi dökmem gerekti, aklıma geleni yazdım...
  • (bkz: #51690176)
  • malumunuz üzere ortalığı hadis inkarcıları kaplamış durumdadır.

    hatta işin garip tarafı ateistim diyenler dahi onlara destek vermektedirler.

    şıracının şahidi elbette bozacı olacaktır.

    elbette körler ve sağırlar, birbirlerini ağırlayacaktır.

    hadis inkarcılığı, her hadis-i şerifin ancak bağlamı içine bir anlama sahip olduğundan ve o bağlamın da ancak hakikat ehli tarafından tespit edilebileceğinden habersiz olmaktan kaynaklanmaktadır.

    kısacası sen hadis falan okuma dostum. onlar senin için değil zaten. onlar ancak sistem kurucusu olan hakikat ehli için veritabanı hükmündedir. senin görevin sistem kurucusuna tâbî olmaktan ibarettir.

    mesela peygamber efendimiz ahir zaman hadiselerine dair bize pek çok bilgiler vermiştir. şimdi inkarcılara set olması amacıyla bir parça bu konuyu ele alalım:

    gerek insan bilinci gerekse toplumsal/kolektif bilincin iki boyutlu düzlemde diyalektik olarak ilerlediğini görürüz. ancak üçüncü boyutu da algılayabilir hale gelirsek, diyalektik işleyişin aslında helezonik bir yükseliş olduğunu fark ederiz.

    işte tam da bu nedenle, hem tarihin hem de insan bilincinin ilerleyişinde döngüsellik vardır. evet tarih bir yönden tekrarlanan döngülerden ibarettir; ama diğer yönden de her döngü birbirinden farklıdır; tıpkı helezondaki gibi. arada yükselen frekans veya yükselen devir farkı vardır.

    esasen her bir peygamber insan bilincinin bir basamağına karşılık gelir. hz. adem'den son peygambere her bir elçi, aynı zamanda insan bilincinin gelişim basamaklarını ifade eder. zira dış plandaki toplumsal/kolektif bilincin gelişimi ile her bir insan ferdinin bilincindeki gelişim sistematiği özde aynıdır.

    mesela kişi bilincin birinci basamağı olan emmareyi kat etmeye başladığında, bilincin aydınlık yönü ibrahim suretinde kendini ortaya koyar. bunun mukabilinde de elbette antitez olarak nemrut manası otomatik olarak üretilecektir. bu kademede olan kişi, rüyasında hz. ibrahimi görebilir veya ibrahim isminde tanıdıkları rüyasına girmeye başlar. hatta günlük hayatta ibrahim ismindeki şahıslara sıklıkla denk gelmesi mümkündür.

    mekanizmanın toplumsal boyut itibariyle de işleyişi aynıdır. bir toplum kolektif bilinç olarak emmare mertebesini kat etmeye başladığında, o toplumda hz. ibrahim misali bir zat çıkar ve hakkı ve hakikati ortaya koyar. elbette nemrut misali yöneticiler ve güç sahipleri de harekete geçip ona türlü türlü zulüm ve eziyetleri yapmaktan çekinmezler.

    bilincin ikinci basamağında firavun ve hz musa; üçüncü basamağında ise deccal ve hz. isa olarak zuhurlar gerçekleşir. hz. isa'dan az önce de mehdi adı verilen insanları hidayete sevk eden zat çıkar.

    insanlık tarihi döngüler halinde ilerlerken, her bir döngüde sözü edilen şahıslar mutlaka çıkacaktır. her bir döngüde hz. ibrahim, hz. musa, mehdi, hz. isa ve bunların karşıtları çıkmak zorundadır. tarihte bu döngüsellik daimi olarak mevcuttur. her döngüde bu olaylar tekrarlanır. kuran'daki peygamber kıssaları da her döngü için geçerli olmaya devam eder.

    her döngü bir yecüc-mecüc istilası ile son bulur ve ondan sonra yeni bir döngü başlar. tarihin nihai ve son döngüsünde ise sözü edilen zatların asılları ve en büyükleri gelir. söz gelimi son döngüde gerçek yecüc-mecüc istilası yaşanacaktır; öncekiler misali idi(bir öncekiler moğollar idi, bu döngüde çinliler olacak gibi...). gerçek ve en son yecüc-mecüc'ün ise insansı ama çok daha başka bir tür canlı olduğunu tahmin ediyorum.

    not: hadis inkarcıları akıllarınca hadisleri ortadan kaldırarak islamı yorumlamada genişlik kazanmak istemektedirler. ancak bunlar can havliyle yapıştıkları kuran'ın dahi bir adım sonrasında tıpkı hadisler gibi inkara konu olacağını anlayamazlar; çünkü bu yolun sonu oraya çıkmaktadır. zira kuran'ın dahi güya islamı çağa uydurma işinde(!) ayak bağı olacağı kesindir.

    bu kafanın sonu, net olarak inkar kutbuna savulmaktır. gerçek çözüm ise başkadır. kuran ve hadisin birinci muhatabı 600'lü yılların araplarıdır. hakikat, 600'lü yılların araplarına göre bir kisveye büründürmüştür kendini. değişmeyen özü ve hakikati, 21. asrın insanına göre yeniden açmak ve yeni bir kisveye büründürmek ise bu işin gerçek çözümüdür. onu yapacak olan ehil zat gelinceye kadar kalbimizi, imanımızı ve pozisyonumuzu korumakla mükellefiz hepimiz.
  • bir tekrardır sürüp giden. (aşağıdaki gibi)

    patron sekreteri arar: “bir haftalığına iş için yurtdışına çıkacağız. ona göre hazırlan.”
    sekreter kocasını arar: “patronla bir haftalığına yurtdışına çıkacağız. sen başının çaresine bakarsın.”
    kocası sevgilisini arar: “karım bir haftalığına yok. bu haftayı beraber geçirelim.”
    sevgili özel ders verdiği minik çocuğu arar: “bu hafta işim çıktı sana ders veremicem.”
    minik çocuk dedesini arar: “dedecim. bu hafta dersim yok. öğretmenim yok. bu haftayı beraber geçirelim.”
    dede (en baştaki patron) sekreterini arar: “bu haftayı torunumla geçireceğim. gezimiz iptal oldu gidemeyeceğiz.”
    sekreter kocasını arar: “gezimiz iptal oldu, gidemeyeceğiz.”
    koca sevgilisini arar: “bu hafta beraber olamayacağız. karımın gezisi iptal oldu.”
    sevgilisi ders verdiği minik çocuğu arar: “bu hafta sana ders verebileceğim çünkü işlerim iptal oldu.”
    minik çocuk dedesini arar:
    “dedecim, öğretmenimin işleri iptal oldu. bu hafta beraber olamayacağız. çok üzgünüm.”
    dede sekreterini arar: “merak etme. bu hafta yurtdışına çıkabileceğiz. hazırlıklarını yap.”
    fıkra böyle sürer!

    kaynak: (bkz: http://www.milliyet.com.tr/…leid=874052&authorid=59 )
  • tüm enerjimizi temin ettiğimiz yorgunluk kaynağımız... garip.
  • (bkz: #12959110)
  • erdal erzincan'in sabırsızlıkla beklenen yeni albümü.
    döngü

    insanin başını alıp gidesi geliyor.
  • kuzenim* bayramda bize gelirken bir kutu çikolata getirdi. biz de babaanneme giderken, nasıl olsa evde durmayacağımız için o çikolata kutusunu babaanneme götürdük. kardeşimle ben oradan akşam kuzenime*geçerken halam bizde* çok var diye o kutuyu bize vermek istedi. orada çikolata yenmez diye almadık. ertesi gün annem kendi kuzenine giderken o kutuyu götürmüş. bir kutuyla çok kişi mutlu olmuş oldu. çikolata döngüsü yaptık adeta. *
hesabın var mı? giriş yap