• galatasaray malum ortama düşmüştür.
  • levent tüzemen gibi cahil cühela basın tarafından barcelona,bayern münih'te görev almış adama avrupa tecrübesi yok demişlerdi maçtan önce. buyursunlar tecrübeyi.
    maçı o kadar takip ediyor ki şu hamlesi çok hoşuma gitti.
    traore karşısında aanholt sürekli solunu kapatarak dibe inmesine engel oldu. sağını daha açık tutuyordu ama oraya da kerem'i yerleştirmiş hoca. topla oynamayı seven traore'ye dar koridor gösterip geçmeye çalıştıkça da makası kaptarak defalarca mani oldular. traore resmen eridi orada.
    kerem git-gel yapa yap yoruldu tabi.dk 70 gibi traore o fırsat bastırdı. bu sefer berkan geliyordu ama orta kısımda adam eksiliyordu. o sıra merkeze açılıyordu topları. birinde gelişine vurulan top direk dibinden dışarı çıktı. adam bunun olduğunu 3 sefer gördü. hemen savunması iyi, beden olarak iri babel'i sola, kerem'i sağa çekti. yine mani oldu traore'ye.sonra takviyeler girdi oyuna. çaycı dedikleri adam bu kadar oyunun içinde. uzun zamandır bu kadar güzel rakibe hazırlanmış görmemiştim galatasaray'ı. şu hamleler de çok hoşuma gitti.ah bir de kalite ayak olsa. bir pjanic yukarı zıplatırdı galatasaray'ı. irfan can bile olsa yine iyi olurdu.
  • saha kenarında saçma sapan hareketler yok,
    takım geriye düşünce hakeme sözlü taciz yok,
    takım gol atınca kameralara poz kesme yok,
    ego yok,
    basın toplantısında ne dediği anlaşılmayan açıklamalar yok,
    onu çekme bunu çek yok,
    kaybedince ocak ayını bekleyin yok,
    takım yöneticilerine durduk yere saldırma yok,
    antremanda ayak tenisi oynatma yok,
    halef selef ilişkileri yok

    peki ne var?

    takımı belli bi düzen içinde oynatma var,
    organize atak var,
    sahaya doğru dizilim var,
    kenarda efendi gibi maç yönetme var,
    basın toplantısında futbol konuşma var,
    kendi kurmadığı bok gibi kadroyla maksimum verimi alma var,
    duran top taktiği var,
    antremanlarda takımı olması gerektiği gibi taktik çerçevesinde çalıştırma var,
    rakip takım analizi var

    allah kendisinden razı olsun. futboldan anlayan galatasaray taraftarının futbol izleme zevkini geri verdi. gidenin de yolu açık olsun.

    edit

    ****************************************

    debe editi: galatasaraylı ve tüm burayı okuyan dostlarım selam. yıllardır emek verdiğimiz ankara menşeili bir standup topluluğumuz var, ismi lafazans.

    ankara'da ve istanbul'da bkm'de gösteriler yapıyoruz. fakat maalesef çok tanınmış bi grup değiliz. haftaya 23 mart akşamı, ankara'da route performans sahnesinde gösterimiz var. gelmek isteyen yazar arkadaşlarım olursa yeşillendirebilir. elimden geldiği kadar mekan sahibi ile konuşur, davetiye ayarlamaya çalışırım sizin için. yeter ki siz gelmek isteyin, destek verin .

    bu da instagram sayfamız. takip ederseniz beni çok mutlu edersiniz:

    lafazans

    sağlıcakla kalın.

    ****************************************
  • arda'yı barcelona deplasmanına götürmeyerek bile övgüyü hak eden teknik direktör. arda nou camp'a gitseydi lakayıt bir şekilde anılarını anlatır, futbolcuların konsantrasyonunu bozardı.
  • sürekli debeye girdiği için şikâyet edilen hoca. torrent'in sürekli debe'de olmasının sebebi çok iyi bir hoca olması değil, insanların özlediği zihniyeti temsil etmesi.

    insanlar artık yenildiği her maçın 80. dakikasında hakeme saldırıp oyundan atılan teknik direktörlerden ve onun testosteron fışkıran scarface pozlarından bıktı. yenildiği her maç sonrasında bahane arayan, birilerini suçlayan, oyuncularını bile ateşe atmaktan çekinmeyen, sürekli, sürekli, ama sürekli transfer isteyen, yeni aldığı oyuncularla birkaç ay oynadıktan sonra onlardan da verim alamadığı için yine transfer isteyen, ama performans veremeyen hocadan bıktı. siz bana tapın, beni destekleyin, bana yüksek kontratlar verin ama ben takıma doğru düzgün antrenman bile yaptıramayım. bıktık artık, cidden bıktık. bu egosantrik tek adam zihniyetinden bıktık.

    torrent'in sürekli debe'ye girmesinin sebebi bu işte.

    adama barcelona maçını soruyorlar “benim hayallerim var.” demek yerine oturup sana gerçekçi biçimde bu işin zor olduğunu anlatıyor. “makas açıldı” demek yerine strateji üretmeye çalışıyor.

    maçtan sonra soru soruyorlar sana yapmak istediklerini, yapabildiklerini, yapamadıklarını anlatıyor ve çalışmaya devam edeceğini söylüyor. her yenilgiden sonra transfer isteyip “burası galatasaray, şöyle büyük kulüp, böyle büyük kulüp…” diye tribüne oynamıyor. “üç günde bir maç oynuyoruz, tabii yorgunuz” diye bahane üretmiyor, işine bakıyor. “üç günde bir maç oynamak işin bir parçası, oyuncuların buna adapte olması gerek.” diyor.

    kaleci transferi oluyor, adam “biliyorsunuz segerra yirmi yıl barcelona'da kaleci antrenörlüğü yaptı, pena'yı da onun referansıyla aldık.” diyor. “ben yaptım, ben istedim, ben bilirim, ben, ben, ben…” demiyor. ismail çipe'yle, eray işcan'la devam etmiyor.

    duran top golü atılıyor “duran toplardan sorumlu arkadaşımız ispanya'nın en iyi duran top uzmanlarından biri.” diyor. terim bu konuda ne diyor, ne dedi, vallahi aklımda hiçbir şey yok. muhtemelen hiç duran top çalıştırmadığı için o konuya hiç girmiyor.

    takımın fizik gücü zaten arttı. galatasaray'dan başka hiçbir yerde çalışamayan scot piri denen vasıfsızdan kurtulduk, yine işi uzmanına veriyor. sırf evlat kontenjanıyla yardımcılık yapan selçuk, necati'yle çalışmıyor. galatasaray'dan ayrıldıktan sonra futboldan kopan levent şahin'le, ümit davala'yla, hasan şaş'la çalışmıyor. gerçek bir ekiple çalışıyor.

    yani diyeceğim o ki insanların torrent'i bu kadar tutmasının sebebi liyakat. ekip çalışması. liyakat, işine duyduğu saygı, kavgadan, dövüşten uzak mütevazı kişiliği. bu sadece futbolda değil, siyasette de, sanatta da, her alanda özlediğimiz bir karakter. torrent'in başarılı olması modern bir zihniyetin başarısı anlamına gelecek. çünkü insanlar scarface, kurtlar vadisi triplerinden, hastane basan göbekli kaptanlardan, başarılarını kulübün üzerinde baskı aracı olarak kullanan egosantrik tek adamlardan bıktı.
  • guardiola onun için "en iyi arkadaşım umarım o da aynı şeyi düşünüyordur" diyor, buradakiler yok guardiola'nın çaycısı falan diye aşağılamaya çalışıyor. bir fenerbahçeli olarak başarılı olmasını gönülden istiyorum. terim gidince anladım ki bende gs sevmemezlikten ziyade terim gibi itici, içten pazarlıklı insanları sevmeme durumu varmış. umarım her şeye rağmen başarılı olur, türk futbolunun kurtuluşu bu adamların elinde.

    en güzeli ne biliyor musunuz? adam yenildiği maçlardan sonra yedikleri golün analizini o kadar güzel anlatıyor ki "vay aq" diyorsun. terim'e göre ise rakip bir kere geldi attı, yenilmeyecek goller vs yediler.

    city'den guardiola kiralıkları yollasın arkadaşına öyle kuru kuruya arkadaşlık olmaz. fb de gs de iyi olsun ki bu ligin izlenebilir tarafı kalsın. görüyorsunuz başakşehir ve ts'nin şampiyon olduğu 3 büyüklerin iddialı olmadığı bir lige 100m usd veren zor çıkıyor.

    not: fb
  • fenerbahceliyim. oldukça akıllı hamleleri olan bir yönetici görüyorum ama neye üzülüyorum biliyor musunuz? bu adam 2 sene içinde cayır cayır takım kurar ve medyadaki akbaba ordusu liderlik mücadelesi yaparken bu garibanı kovdurup yerine terim veya muadili bir yerli getirir o kadronun sampiyon olacak ekmegini buna yedirmez. ertesi sene gs yine formdan düşer filan.
    yaş arttı. buradan gs taraftarı gençlere sesleniyorum; 3 sene sabredeceginiz adam budur gençler.
  • a spor'da hakkında levent tüzemen denen terim kölesi tarafından sallanan şahıs. 1. maçta fark etmez falan deniyor. mourinho'nun yardımcısı gelsin şimdi de diye dalga geçiyor. ulan 3,5 yıldır ağzınızı açmadınız be. savumada eksik var ama hücumdaki farklılığı göremeyen kördür. bu akşamki rezil hakem operasyonu görmemek ise karaktersizlik işareti olur.
  • destek verilmesi gereken teknik direktör. başarılı olur, olmaz bilemem ama en azından takım üzerinde bir şeyler deniyor. bence artıları ve eksileri aşağıdaki gibi;

    ***artıları***
    -fatih terim gibi garip takıntıları yok. hatırlayın fatih terim halil'i oynatacağım diye mohamed'in performansı sıfıra çektmişti.
    -taktik deniyor, rotasyon yapıyor
    -faydasız futbolcuları kesiyor. dikkat ederseniz ne arda kaldı ne halil ortada.
    -takım kondisyonunu iyi seviyeye çekti
    -futbolcular kendisini seviyor. yine mohamed'den örnek verecek olursak adam her gol kaçırdığında kenardan fatih terim'e bakıyordu. fırça yemekten öz güveni kalmadı kaldı ki fatih terim basın toplantılarında da sallıyordu bu çocuğa.

    ***eksileri***
    -oyuna geç müdahale edebiliyor.
    -medyada lobisi yok

    not: maç öncesi takım teknik direktörünü yuhlamak taraftarlık falan değildir.
  • askerde uzun dönem arkadaşlar, kısa dönemlerle "poşet" diye dalga geçerdi. (kimseye saygısızlık etmek istemem, özellikle ordaki uzun ve kısa dönem olan iyi hatırladığım arkadaşlarıma.)

    kendi ortamını, dünyasını doğru biliyor ya, eğitimli adam da değişik ya, dalga geçiyor işte, poşet falan diye.

    burdaki olay da öyle. sana dünya futbolunun son 20 yılına damga vurmuş guardiola'nın sağ kolu olan yardımcısı geliyor, bizim bir kitle de dalga geçiyor. bu adam boş olabilr mi sizce? guardiola da zaten cruyff'un yanından çıktı. cruyff, bundan olur dedi, ve oldu. şimdi guardiola da aynısını torrent için söylüyor. yaşı var biraz, evet. peki mesela, cruyff bu işleri bırakmasa, guardiola da belki 15 yıl cruyff'un yanında kalabilir miydi? belki de.

    google'da 10 yıl vice prezident olan adam bizim en tepe holdinglerde saati bir araba dolardan brifing verir, onlar da ön sıradan dinler, bir yandan da not alır. aynısı burda işte, bize denk geldi. açık ara lider teknik direktör abdullah avcı, torrent'le arkadaş olsaydı, açar telefonu taktik danışırdı.

    ama gel de bizim kitleye anlat. millet bilmediğini bilmiyor ki. senin şu an kullandığın bir sürü futbol tabirini guardiola ile beraber bu adam ya icat etti ya meşhur etti. sahte 9'lar, sağ ve sol beki top sendeyken orta sahaya eklemekler, 5 saniyede topu geri kazanmaklar vb vb.

    yalansa yalan de. başına talih kuşu konmuş. tek sorun, rijkaard gibi teoriyi pratiğe geçirememe ihtimali. az dayanın ya. zaten takımların ekonomisi batmış, euro 16 olmuş, kulüpler ve milli takım 90'lara dönmüş, bir başarı umudu ve sistem oturtma kırıntısına sarılmalı değil miyiz? ne gördük son 20 yılda bizim 4 büyüklerden ve yerlilerden, gelişim ve sistem adına? sürekli geri, sürekli geri. (bu seneki trabzon hariç).

    al milli takımın da başına yabancı hoca geldi. gelmişler burda halâ geçmişin haklı efsanesi, şimdinin maalesef demodesi terim iyiydi diyorlar, okan buruk olsa diyorlar. okan buruk da iyi iş çıkarırdı belki. ama torrent'in bizim takıma katkı potansiyeli herhangi bir yerli hocayla kıyas kabul eder mi sizce? ve bu ihtimale oynamaya değmez mi?
hesabın var mı? giriş yap