• ilk ve allah korusun ki son sezonun sonuna gelmişken, televizyonun dahi çocuğu joss whedon'un muhteşem eserine genel bir bakış atalım dedim.

    --- spoiler ---
    dollhouse “yer altı”nda saklanan çok gizli bir örgütün adı. çok gizli dediysem, nsa-cia-fbi gibi amerikan halkının güvenliğini sağlamakla görevli teşkilatların bu örgütlenmeden haberi olmadığı sanılmasın. devletin varlığına göz yumduğu bir şirketten bahsediyoruz. hatta varlığına göz yummakla kalmayıp devamlılığını sağlamak için elinden geleni yaptığı bile söylenebilir.

    dollhouse’da beş yıllığına sözleşme imzalayarak kendilerini teslim eden insanların geliştirilen teknoloji sayesinde kişilikleri siliniyor. ve yüksek mertebedeki, yüksek meblağlı banka hesaplı müşterilerin istekleri doğrultusunda bu saf, tertemiz bebekler gerekli kişiliklerle donatılıp göreve gönderiliyorlar. kısacası gönüllü bir kölelik anlaşması sonucu yapılan insan ticareti söz konusu. ilk ortaya çıkan soru, bir insanın kendi isteğiyle kişiliğinden vazgeçmesi ve böyle bir ticarete malzeme olmayı kabul etmesi hukuki midir? ne amerika’da, ne de türkiye’de böyle bir şey söz konusu olamaz elbette ki. hukuk, insanı kendinden bile koruyan bir sistemdir. hiçbir şekilde, rızası olsa bile, kişinin köle olarak çalıştırılması meşrulaştırılamaz.

    dollhouse bebeklerinin gönderildiği görevlerin etik olup olmadığı da epey tartışılabilir bir konu. en basit insan güdüsü olan cinsellik elbette dollhouse’da da büyük bir rol oynuyor. müşterilerin çoğu büyük para harcayarak yarattıkları mükemmel partnerleri ile bir gece geçirmek istiyorlar. bu fanteziler arasında eşcinsel deneyim yaşamak isteyen, mazoşist dürtülerini dominatrix’ler sayesinde tatmin etmeyi amaçlayan… ve genel toplumca “sapık” olarak adlandırılabilecek ancak yine de aynı toplum tarafından talep edilen daha nice “görev”. tabii dollhouse bebeklerinin sadece fuhuş amaçlı kullanıldığı düşünmemeli. dollhouse’u sıradanlıktan uzaklaştıran şey, bebeklerin istenilen her türlü kişiliğe büründürülebilir olması. eğer görev bir rehine krizini çözmekse, hemen pasif olarak merkez binasında bulunmakta olan bir bebek insan ilişkilerinde uzman, vücut okumayı bilen, ikna gücü tavan yapmış bir insana dönüştürülebiliyor. dolayısıyla görülmesi gereken iş için mükemmeliyet yaratılıyor. bu da talep edilen yüksek bedeli ödenebilir kılıyor. zira dollhouse’un adını sanını duyabilecek mevkideki insanlar, istediklerini elde etmek için üç beş kuruşun hesabını yapmayacak insanlar. dollhouse’un müşterileri sadece özel kişiler değil ne yazık ki. devlet de bazı üst düzey görevlerde hiç çekinmeden bebeklerden faydalanıyor. böylece yasaları bu kadar çiğneyen bir organizasyon ayakta kalmayı başarıyor. devlete fayda sağladıkları sürece gerisinin bir önemi yok. bebeklerin yaptığı faydalı şeyleri gören bizlerden ise yapılan diğer görevlerin etik olup olmadığını tartışmamamız bekleniyor. daha doğrusu onları görmezden gelip gelmeyeceğimiz sınanıyor. sonuçta biz de toplum olarak fayda sağladığımız aykırı şeylere göz yummuyor muyuz?

    her bebeğin görevde ondan habersiz onu koruyan bir bakıcısı var. görev başarıyla sonuçlanınca ya da her şeyden kıymetli olan bebek tehlikeye düşünce bakıcı onu kurtarıyor ve sözde tedavisi için merkez binasına geri getiriyor. tedaviden kastımız bebeğe yüklenen kişiliğin silinmesi ve bebeklerin pasif hallerine geri döndürülmesi. bebekler pasif haldeyken adeta birer robot gibiler. tedavileri bittiği anda her seferinde aynı cümlelerle karşılanıyorlar ki zihinleri boşluğa geçerken hasar görmesi, transfer kolayca yapılsın. sonuçta yaptığınız yağlı boya resmi tinerle silerken tuvale mümkün olduğunca az zarar vermeniz gerekir ki onu bir daha kullanabilesiniz. dizi bu noktada insan zihninin derinliklerine iniyor. beynimiz nasıl işliyor? hafızalarımız silinse bile tortuları zihnimizde kalıyor mu? teknolojinin gelişmesi modern insanların en çok korktukları şey olsa gerek. örneğin yarın öbür gün işsizliğin artmasının sebebi bizim yerimize çoğu işi robotların yapacak olması. dollhouse’da da teknoloji yararlarıyla birlikte zararlarını da getiriyor. zira insan eliyle yapılan her şeyde olduğu gibi, kişilik yükleme makinesinde de sorunlar yaşanıyor. silinen kişilikler pasif bebeklerde çeşitli anıların kalmasına, güven-aşk-tahrik olma gibi duyguların yeşerebilmesine yol açıyor. böylece zihnimizden kişiliğimiz silinse bile, bizin biz olmaya nispeten devam edeceği kanıtlanmış oluyor. ayrıca hipnoz kuramı da masaya yatırılanlar arasında. uyuyan bebekler adlı bir grup bebek, çeşitli “tetik” kelimelerle ölümcül bir silaha dönüşebiliyorlar. burada devreye giren en korkutucu şey, gerçek hayatta etrafımızda kimlerin gerçek, kimlerin bebek olduğunu bilmemizin hiçbir yolu olmadığı. bunu yazan ben bile, bir bebek olabilirim. sizi, dollhouse’un yüceliği hakkında ikna etmeye programlanmış olabilirim. ya da tam tersi. bu pislik yuvasını gün ışığına çıkarmak üzere düşman güçler tarafından da yaratılmış olabilirim. sonuçta ortaya çıkarılmış bir teknoloji, çalınmak için gün sayan bir silah değil midir?

    sistemin nasıl çalıştığını anladık. ancak dünyadaki her sistem gibi bunun da tamamen ters gitmesi ihtimali var. zaten öyle olmuş da. bebekler, teknolojinin aksaklıkları sebebiyle bazı anılarından tamamen kurtulamazken nadiren bir bebek tamamen “hata verebiliyor”. dizinin hikayesi de burada yatıyor. baş bebeğimiz echo, her geçen bölüm pasif haldeyken bile geçmişini, etrafındaki insanları hatırlamaya başlıyor. bakıcısına karşı güven duygusu geliştiriyor. victor adlı bir bebek pasif haldeyken sertleşerek bebeklerin de bünyelerinde cinsel dürtüler barındırabileceğini gösteriyor. ancak echo’nun durumu biraz farklı. o çok özel bir bebek. sebebi mi? zamanında sistemin iflas edip her şeyin ters gittiği bir bebek olmuş: alpha. adından da anlaşılabileceği üzere alpha dollhouse’un ilk bebeği. günün birinde kendi kişiliğine kavuşuyor ve merkez binadaki herkesi sustalı bıçağıyla doğrayarak kayıplara karışıyor. tek sağ bıraktığı kişi ise henüz dollhouse’a gönüllü olarak yeni katılmış echo. bunun sebebi dizinin ilerleyen sezonlarında açığa çıkacak elbette. ama hata veren iki bebek arasında inanılmaz bir psikolojik bağlantı kurulacağından şüphem yok. alpha kazasından sonraki dollhouse’u, 11 eylül sonrası amerika’ya benzetebiliriz. güvenlik önlemleri had safhada. etrafta kuş uçamıyor. bebekler hiç olmadığı kadar özenle bakılıyor. ancak tüm bu önlemler dizi boyunca bebeğine tecavüz eden bakıcıdan tutun, nsa için gizli ajanlık yapan güvenlik görevlisine kadar her türlü yobazlığın yaşanmasına engel olamıyor. bu da gerçek hayatla dollhouse arasındaki paralelliği oluşturuyor. sonuçta kendimizi ne kadar izole edip saf tutarsak tutalım, toplumun pisliği gelip bize de bulaşıyor. bu yüzdendir ki bir dizinin tutmasını sağlayan anahtar olan empati, kişiliği olmayan bebeklere karşı bile kurulabiliyor.
    --- spoiler ---
  • final bolumu hakkinda canim acimadan du$unebildigim bir ara yazacagim.

    --- spoiler ---
    echo kaybettigi paul'u kendi beynine yukledi.. yukledi diyorum sana.. bir an icin de olsa orada birle$tiler ve de, konu$tular. bin tane soru cakildi beynime sevdicege sarilmi$, okuz tepmi$ gibi bir hisle aglarken. a$k ne kadar fiziksel, ne kadar kimyasaldir? dokunamadiginiz ama ileti$im kurabildiginiz birini sevebilir misiniz? paul'un kimligi icindeyken echo kendi bedenine dokunursa ne hisseder?
    fena.

    --- spoiler ---
  • “i don’t make hit shows. i make shows that stick around.” joss whedon

    btvs/angel fanları o muhteşem evreni unutabildiler mi? firefly fanları tek sezon süren diziyi tekrar tekrar izlemekten bıktılar mı? hala doctor horrible şarkılarını dinlemiyor muyuz? varsın iptal etsin fox, joss whedon'un dollhouse ile yine bir külte imza attığı gerçeği değişmeyecektir.
  • o değil de victor kişisini oynayan aktörün topher performansına hastayım.
  • 29 ocak'ta yayınlanacak final bölümü joss whedon'ın televizyona vedası olmayan dizidir. kendisinin ileriki haftalarda fx kanalının müdürüyle bir yemek yiyecek olması bile hemen yeni bir dizi doğmayacaksa dahi bunun kanıtıdır.

    --- spoiler ---
    gelelim "the hollow men" adlı bölüme. ilk önce bölümün adını aldığı t.s. eliot şiirine bir göz atalım.

    "those who have crossed / with direct eyes, to death's other kingdom / remember us - if at all - not as lost / violent souls, but only / as the hollow men / the stuffed men."

    tamamı için (bkz: http://www.artofeurope.com/eliot/eli2.htm)

    bu bölüm az çok günümüz hikayesini tamamlamak adına yazılmıştı. benim anlamadığım neden bu kadar önemli bir bölümü joss whedon, hadi çok zorlarsak tim minear yazmıyor da yeni üç yazara (ki kendileri birçoklarının nefret ettiği "instincts" bölümünün yazarları) emanet ediliyor?

    joss whedon'ın bir şekilde dollhouse'dan soğuduğunu tahmin ediyorum. başına o kadar çok iş açtı ki bu dizi. o kadar çok uğraştı, o kadar çok medya eleştirisiyle mücadele etti ki. finali bile yazmamasının sebebini buna bağlıyorum. yanlış anlaşılmasın, "epitaph one"ı ve en sevdiğim bölüm olan "the attic"i yazan şahane ikilinin "epitaph two" ile finali yapmasına karşı değilim ama gönül isterdi ki sonu joss'ın elinden izleyelim.

    gelelim internet aleminde bir çok insanın ucu açık olarak gördüğü noktalara:

    1- bennett neden öldürüldü? boyd, whiskey'nin dollhouse'dan ayrıldığı zamanlarda onunla birlikte olup onu bir sleeper doll'a çevirmiş olabilir. böylece caroline'ın kişiliğinin kayıtlı olduğu diski tamir etmeye çalışan bennett'i durdurmak için saunders'ı kullanmıştır muhtemelen. tabii sonuç olarak başarısız olduğunu görüyoruz. ama bence çok daha mantıklı ve insanın kanını donduran bir açıklama var. sonuçta saunders topher'dan nefret etmeye programlanmış olduğuna göre, topher'ı bu kadar mutlu eden bir kadını ortadan kaldırmak onun hatalı doll beyninde oluşabilecek bir düşünce değil midir? o sahneyi, saunders'ın nasıl bir konuşma yaptığını hatırlarsak bu açıklama bana yeterli geliyor.

    2- boyd bütün ekibi neden rossum binasına topladı? ee adam deli. onları ailesi olarak gördüğünü ve kurtarmak istediğini söyledi. ayrıca tek ihtiyacı olan caroline'dan alacağı sıvı değil, topher'ın bir türlü tam olarak üretilemeyen teknolojiyi tamamlamasıydı. dolayısıyla bütün bunlar sadece caroline için değil. ortada daha büyük bir tablo var.

    3- whiskey ne zaman clyde'ın kişiliğiyle yüklendi? bir önceki bölüm sonrası los angeles dollhouse'undan uzaklaştırıldığında.

    4- bölüm sonunda boyd'un ölmesi bir şey ifade ediyor mu? boyd'un bir doll olmadığından eminiz. yani boyd, rossum'un kurucusunun kimliğini taşıyan biri değil, bizzat kendisi. dolayısıyla onun ölümüyle rossum'un kurucularının ikisi de ortadan kalktı. biri attic'te çürüyor, birinin külleri arizona semalarında rüzgarla savruluyor. ancak boyd'un da clyde gibi bir çok bedene kendini yükletmediğini bilemeyiz. belki de onlar, kıyamete kadar yaşayacak olan insanlar.

    bu bölümü kötü bulanlar, bu kadar karmaşık bir hikayenin bir anda toparlanması zorunluluğundan doğan stresi göz önünde bulundururlarsa daha bağışlayıcı olabilirler. hangimiz mellie'nin tekrar bir katile dönüşüp paul'u öldürmek üzereykenki konuşmada buffy/angel ikisinin 2. sezon finalindeki sahnelerini hatırlayıp hüzünlenmedi? ya da echo'nun patlamalardan koşarak kaçmasında buffy 3. ve 7. sezon finalleri aklına gelmedi? ya da paul'un "did i miss something?" diyerek seyirciye ayna tutmasına bayılmadı?

    "epitaph two"da amy acker'ın rol almayacağını bildiğimden, tek üzüldüğüm şey whiskey'nin esas kişiliğini görememek ve onun los angeles'a dönüp "epitaph one"da izlediğimiz göreve getirilmesini izleyememek olacak. ortada kalan tek karakter o oldu çünkü.
    --- spoiler ---

    hayatım boyunca hiçbir diziyi bu kadar heyecanla takip etmedim. üstünde bu kadar çok yazı yazmadım. final sonrası son bir yazıyla bu başyapıta veda edeceğim. evet, sizin için sıradan bir diziydi belki. ama benim gözümde inanılmaz karakterler, inanılmaz oyunculuklar, inanılmaz fikirler barındıran bir şaheserdi. bir bölüm sonrasını deli gibi beklemenin ne olduğunu bana öğretendi, rating takip ettirendi, hop oturup hop kaldırandı. çok hatası oldu olmadı, çok toparlamaya çalıştı olmadı, kanalı izin vermedi olmadı, kısmet değildi olmadı... sebep bulmaya gerek yok. 26 bölümlük bir hikayeydi bitti ve çok çok güzel oldu.
  • gözlerimde yaşlarla, nefes nefese veda ettiğim dizidir. bir diziden fazlasıdır. özel yeri eminim ki bir gün anlaşılacaktır.

    --- spoiler ---
    başka hangi dizide 40 dakika içinde tony’nin yeni haline, priya’nın anne oluşuna, topher gibi tanrı kompleksi olan megaloman birinin dünyayı kurtarmak için canını vereceğine ve alpha’nın artık iyi biri olmasına inanmanız ve üstelik yadırgamadan alışmanız beklenir ve bu delice olmaz? dollhouse işte bu yüzden özeldi. sadece 26 bölümde inanılmaz bir hikaye oluşturdular ki senelerdir süren dizilere taş çıkarttılar.

    finalle ilgili tek şikayetim whiskey ve dominic karakterlerini göremeyişimiz. whiskey'nin epitaph one'da yer alışından kendisinin 2. sezonun 12. bölümündeki olaylar sonrası yüzünü ameliyat ettirip dollhouse'a dr. saunders olarak geri döndüğünü anlayabiliriz. kendi tercihiyle echo'ya yardım etmek için geride kalıp "epitaph one" karakterlerine yol gösterdikten sonra "butcher"ların saldırısında öldüğünü varsaymaktan başka çaremiz kalmadı. keşke alpha dollhosue'a döndüğünde onun cesedini bulduğundan falan söz etseydi.

    hadi amy acker sadece 3 bölümde yer alabileceği için onu finale koyamadılar. (ki salaklar, o zaman onu bir önceki bölümde boşu boşuna kullanmaktansa finale saklasaydınız ya) reed diamond ile dominic'e bir final yazmamalarını anlayamıyorum ve dvd'deki silinmiş sahnelerden birinde kendisini görmeyi umuyorum.

    ve gelelim finali incelemeye. bir joss whedon dizisi izliyoruz. tabii ki sevdiğimiz karakterler ölecek. ama tam paul adam gibi bir cümle kurdu (“i’ve been knocking for years but you stil haven’t let me in”) ve sevilebilir biri haline geldi, kafasına bir kurşun yedi. bir de öyle bir şekilde yedi ki, sanki ayağı takılıp düşen insan doğallığında dizinin baş erkek karakteri ölüverdi. evet ölümü tara, anya ve wash’ın ölümlerini yansıtıyordu ve ben o ölümleri hiç yadırgamamış, hepsinde kan ağlamıştım ama paul gibi dizinin en zayıf halkası saydığım bir karakterin son bölümde bir değer kazanmasını umuyordum. karakteri yerden yere vursam da son bölümde iyi adama bürünmüş alpha’nın echo’ya bıraktığı hediye gerçekten inanılmazdı. echo beynine paul’u da yükleyerek onu kabullenmiş oldu, pek şahane oldu.

    bölümün dahice yazıldığı ve en az buffy finali kadar iyi olduğunu söyleyerek bölümün çok fazla analizini yapmadan (çünkü beynimde izlediğim kadarıyla, büyülü bir şekilde kalmasını istiyorum. üzerinde çok düşünmek istemiyorum) joss whedon dizilerinin incisi muhteşem dialogların bu bölümdeki yansımalarından bir demet örnek sunuyorum:

    “why would someone do something so horrible to your face?” der alpha ilk sezonun 12. bölümünde yüzünü dilim dilim doğradığı victor'a.

    “mini me” der echo küçük caroline'a.

    “this is where it gets interesting.” diye olayı anlatmaya başlayan paul'e felicia day tarafından şahane bir şekilde can verilmiş mag cevap verir: “it was dull?”

    küçük asya'lı kızı tatlı bulduğunu söyleyen mag'e cevap gelir: "she is a tech mag. she is a girl mag" böylece bir joss whedon karakteri daha lezbiyen olur. ve olması gerektiği gibi, gayet olağan bir şeymiş gibi.

    “fuck off” ya da “back off” yerine “log off” terimi de bundan sonra kelime haznemde yerini almıştır.
    --- spoiler ---
  • yayından kaldırılacağı gün be gün daha da kesinleşen dizi. ama bu sefer firefly olayında olduğu gibi fox'u suçlayıp küfürler savurmak yersiz. (gerçi kendini alamıyor insan) final bölümünde bile sadece 2.1 milyon kişinin izlediği bir dizi o kadar para harcanarak yayında tutulmaz. sonuçta kanal yöneticileri sanatçı değil, iş adamı. tabii ki karlarını düşünecekler, bundan daha doğal bir şey olamaz. ama ben yine de size bir umut ışığı vereyim: firefly'ı yayından kaldırdıktan sonra deli (kaç yıl oldu, hala sıklıkla amazon ilk 100'e giren) dvd satışları sonrası altın yumurtlayan kazı erkenden kesiverdiklerini anlayan fox, bu sefer diziyi yayından kaldırmadan önce ilk sezon dvd'sinin ne kadar satacağını görmek için bekleyebilir. bu ne demektir? en azından 8 bölümlük bir 2. sezon bizi bekliyor olur. buna da şükür der, sevinçten çılgına dönerim. haftaya açıklanacak fox güz yayın akışı ile tüm soruların cevap bulmasını beklerken, biz muhtemelen büyük final olan omega bölümü üzerinden hayalgücümüzü tüm güç çalıştırarak bir takım mantıksal çıkarımlar yapıp kendimizce bu muhteşem diziye veda edelim isterim.

    --- spoiler ---
    04.05.2009 tarihli entry'mde dollhouse nedir ne değildir detaylıca açıklamıştm. şimdi son bölüm ışığında neler öğrendik bir bakalım. ilk önce bebek yaratma teknolojisi hakkında yeni edindiğimiz bilgileri tekrarlayalım. neymiş, hiçbir teknoloji ruhumuzu silmeye yetmezmiş. geçmişimiz peşimizi bırakmazmış. yani alpha'nın gerçek benliğinde varolan psikolojik bozukluklar bilmemkaç kişilik zihnine yüklenince onun toplu katliam yapmasına sebep olurken, caroline içindeki saf iyilikle aynı durumda kötü adamın kim olduğunu bulup onunla savaşmayı başardı. yani victor'un, sierra'nın, november'ın... kısaca hepsinin dollhouse'daki saf benlikleri ve kendilerine yüklenen kişiliklerde asıl ruhlarından bir parça var. bu yüzden zaman zaman görev dışına çıkıp abuk subuk hareketler yapabiliyorlar. bu yüzden asla tahmin edilebilir değilller. topher'ın bu gerçeği fark ettiğinde dünyasının yıkılması hoş bir ayrıntıydı. kendisinin bebek olmaya gelen gönüllüleri sadece beden olarak gördüğünü dehşetle fark etmiş olduk.

    briar rose adlı bölümde ipuçlarını almıştık ama bu kadarını beklemiyorduk. victor'un bedenindeki mr. dominic, beyni tekrar silinmeden önce odadaki herkesin ismini söylemişti. dr. saunders'a sıra gelince ise whiskey diye seslenmiş, doktor da "iğne olmak yerine viski istiyor" diyerek durumu, belli ki bilinçaltının devreye soktuğu bir savunma mekanizmasıyla geçiştirmişti. bu hafta beklenen gerçekleşti ve dr. saunders'ın da aslında bir bebek olduğu bizlere açıklandı. üstelik kendisi dollhouse'ın göz bebeği imiş zamanında.

    gelelim diziyi kafamızda bitirip bütün sorulara cevap bulacağımız kısma. yukarıda da açıkladığım gibi, alpha zaten kendi benliğinde psikopat bir arkadaşımızdı. bu yüzden dizinin bittiğini varsayarsak, aslında alpha'nın yaptığı her şeye "delidir, ne yapsa yeridir" diyerek açıklama getirip işin içinden sıyrılabiliriz. ama biz yine de elimizden geleni yapıp olayı mantık çerçevesine oturtalım. whiskey dollhouse'un en gözde bebeğidir ve en güzelleridir (şahsi kanaatimdir). alpha da aralarındaki en yakışıklı bebek olduğundan (şahsi kanaatimdir) sürekli whiskey'le eşleştirilip görevlere gönderilmektedir. alpha tüm psikopat benliğiyle whiskey'e yüklenen kişiliklere tek tek aşık olur. ancak echo'yu görür görmez beden güzelliği diye bir şeyin farkına varır ve belki de victor-sierra ikilisinde olduğu gibi bir takım cinsel dürtüler geliştirir. onu kuytu köşelerde öper koklar falan. artık echo için whiskey'i harcamaya bile hazırdır. böylelikle 12 bölümlük dizinin en şahane sahnesinin de temeli atılmış olur. huzur içinde küçük ağaöçlarını budarken echo'yu bir numara yapıp kendisiyle göreve çıkmak isteyen alpha, whiskey'nin yüzünü doğrar. neden mi bu yolu seçmiştir. çünkü gerçek hayatında da böyle bir olaya sebebiyet vermiş, eski kız arkadaşının yüzünü ortadan ikiye kesmiştir. zihninde hala bunun tortuları vardır. tabii bütün saflığıyla bunun yaptığı hareketin doğru olduğunu düşünen alpha tavanarasına gönderilir ve beyninin silinmesi sırasında topher'ın da deyimiyle bir best of kokteyli sayesinde 40 küsür kişiliğe kavuşur. bu bölünmüş kişilik bozukluğundan da beterdir zira kişiliklerin hepsi bütünüyle onun zihnindedir. artık bir dahi kıvamına gelen alpha, geçmişinden gelen bildiği tek ceza yöntemini kullanarak tüm bebek evi'ni bıçağıyla ortadan ikiye böler. tabii ki vücuduna aşık olduğu echo dışında.

    bundan sonra alpha'nın saplantılı hayatı başlar. gayet kolay bir şekilde echo'yu numaradan bir göreve çağırıp kaçırabilecekken (ki "the target" bölümündeki müşteride de alpha'nın parmağı olduğunu düşünmekteyim) dollhouse ile kedi-fare oyunu oynamaya karar verir. sonuçta o bir psikopattır ve şık oyunları olmadan bir psikopatın işlevi olmayacağının farkındadır. (özellikle son bölümde heath ledger'ın joker'ine epey paralellik kurulabilir, alan tudyk'in muh-te-şem oyunculuğu üzerinden) kendi fikrimce, echo ve november'a uzaktan yüklemeler yaparak (grey hour bölümünde yapılan uzaktan silinme gibi) paul ballard'a mesajları yollayan bizzat alpha'dır. paul ballard'ı insanoğlunun en büyük zaaflarından biri olan saplantı sahibi olmakla baş başa bırakır ve dollhouse'a tekrar girebilmek için onu kullanır. bu arada alpha olayı sonrası nsa, varlığının devam etmesini istediği dollhouse'a mr. dominic'i gönderir. zaten "a spy in the house of love" bölümünde öğrenmek istediğimiz üzere nsa'in amacı dollhouse'un kendini imha etmesini önlemektir. bu ne demektir? bir alpha daha olmasın. zaten mr. dominic echo'yla olan büyük dövüşünde "sen gerçekleşmek için sırada bekleyen bir alpha'sın" dememiş midir? demiştir. böylece nsa koyduğu çiple kişilik yüklemelerini sıkı sıkıya takip ederken, alpha büyük dehası sayesinde istediği her şeyi yapmaya devam etmektedir. ballard'ı iyice manyaklaştırmış, dollhouse'a yanında sünepe bir çevreciyle elini kolunu sallaya sallaya girmeye bile ikna etmiştir. amacı, ballard'ın saplantısıyla dollhouse'u meydana çıkarmak ve bir yandan asıl istediği şey olan echo'yu alıp kendi "kişilik sandalyesi"ne oturtmaktır. burada alpha'nın yapmak istediği asıl plan açığa çıkar. bir kere alpha echo'nun bedenine aşık olduğu kadar, zamanında çok sevdiği whiskey'nin tüm kişiliklerinden de vazgeçememştir. bu yüzden echo'ya o kişiliklerden birini yükler. sonrasında kendine yapılanın aynısını echo'ya da yaparak onun da zihnine kişiliklerinden bir best of yükleyiverir. echo'nun asıl kişiliği olan caroline'ı da başkasına yükleyerek onu kendi kendine düşman eder. ancak asıl ruhumuz asla silinemeyeceğinden, muhteşem iyiliğiyle echo kendine saldırmaktansa alpha'yı durdurmaya çalışmayı tercih eder. buradaki dövüş esnasında, alpha'nın tüm insanların asıl benliklerini silip onları değişik kişiliklerle donatıp teker teker doğramak istediğini öğrenir, psikopatlığı karşısında büyük bir şok yaşarız elbette ki. ama dediğim gibi, onun hareketlerini açıklamak zorunda değiliz. deli der geçeriz.

    gelelim finalimize. ballard ve boyd'un da olay yerine gelmesiyle ballard adlı baştan beri berbat bir şekilde oynanan odun karakterimiz var oluş amacına ulaşır. asıl saplantısı olan caroline'ı kurtarır. nasıl mı? bence çok akıllıca bir biçimde. alpha'nın yok etmeye çalıştığı "caroline harddisk"inin yok olmasını önleyerek. alpha'yla yüz yüze gelip, dollhouse'un imkanlarına içerden tanık olduktan sonra belli ki bir takım fikirleri değişmiştir. örneğin yardımları karşısında duygusal bir bağ kurduğu november'ın serbest bırakılmasını sağlar. oysa bizim beklediğimiz, onun caroline'ı kurtarıp sonsuza dek mutlu mesut yaşamasıdır. burada onun bazı şeylere göz yummaya karar verdiği (tıpkı devlet gibi), caroline'ın 5 yıllık hizmetini tamamlamasında bir sakınca görmediğini anlayabiliriz. belli ki artık ballard da dollhouse'un bir parçasıdır. belki de echo'nun ilerideki gözetmeni olacaktır.

    son bölümde beni üzen sierra ve november'ın zaman kısıtlaması nedeniyle kesilen kelle avcısı sahneleridir. sierra'yı final bölümünde, sıkı bir görevde görmek isterdim. ama bu kadar bölümdür sevip bağlandığımız karakterlerin en kötü ihtimalle 5 sene sonra bu "gönüllü" köleliklerinden kurtulacaklarını bildiğimiz için içimiz rahat olabilir. victor ise bebek olduğu haberini şaşırtıcı bir biçimde olgunlukla karşalayan ve muhteşem bir topher-saunders sahnesine imza atan dr. saunders'ın merhametli kollarında yaralarını iyileştirecek, belki de aynı whiskey gibi dollhouse içinde bir göreve yerleştirilecektir. dizinin en başından beri ahlaki olarak sorguladığımız dollhouse örgütü de, devletin göz yummaları ve kendi hayatından delicesine kaçmak isteyen "akılsız" kişilerin zihinleri sayesinde varolmaya devam edecektir. bunu engellemenin bir yolu yoktur.
    --- spoiler ---

    dizi bitmiştir (şimdilik görünen odur). muhteşem bir 12 bölüm izletmiştir. dvd'de yayınlanmamış ama sahneleri çeşitli bölümlere serpiştirilmiş gerçek pilot bölüm ve yayınlanmayan post-apokaliptik "epitaph one" adlı bölüm yer alacak ve biz joss whedon fanatiklerini sevindirecektir. ve inşallah (evet, işi iman gücüne bile bıraktım) ikinci sezonda bomba gibi geri dönecektir.
  • sona doğru bizi adım adım hazırlayan bölümlerle nefes kesen dizi. insan bir noktadan sonra gerçekten de 9 bölüm sonra şu dizi bitirilsin, daha fazla kurcalamadan böyle karmaşık kalsın istiyor. acemi gözlere sıradan bir bölüm gibi gelecek "belonging" aslında diziyle ilgili bir çok anahtarı içinde barındırıyor. ve normal bir insanın izlemeyeceği kadar çok film-dizi izlemiş biri olarak gördüğüm en etkileyici sahnelerden birine de ev sahipliği yapıyor.

    --- spoiler ---
    sierra ve victor arasındaki önlenemez aşk artık daha bariz meydanda. ama topher'ın gittikçe insanlaşması sayesinde önceden olsa derhal adelle'e ispiyonlanacak bu durum, topher tarafından içe atılabiliyor. epitaph one'da (ki muhtemelen kendisi bizim için dizinin finali niteliğine kavuşacak) gördüğümüz ana-oğul ilişkisine benzeyen adelle topher ilişkisi bu bölüm itibariyle meydana çıkmış durumda. adelle'in de gerektiğinde rossum yöneticilerine karşı gelme potansiyelini görmüş olduk.

    echo'nun "kişisel gelişim"i ilk defa bu kadar enteresan bir hal aldı. boyd'un echo'yu ta 2. bölümden (echo'nun kendisini kiralayan adamın avı olduğu "the target" adlı bölüm) beri kızı olarak gördüğünü biliyorduk ama suç ortaklığına bu kadar batacağını tahmin etmemiştim. echo'nun artık elinde tuttuğu, dollhouse'un her tarafına erişebilmesini sağlayacak kartla ne yapacağını çok merak ediyorum. uyku bölmesinin camına yazdığı bazı şeylere bakarsak:

    the attic is bad
    where is caroline?
    i was trained to kill
    my son killed me
    i'm a believer
    shoulder to the...
    friends...
    mountains are safe
    topher makes...
    dominic was bad
    november...
    victor loves sierra
    i have a right to survive
    my husband bought us a house
    blue skies
    i love my baby
    my baby isn't mine
    all women are whores

    bu işin sonu fena gelecek. hele ki artık victor da echo gibi geçmişini hatırlamaya başlamışken. hele ki aralık'ta yayınlancak "the public eye" bölümünde madelline (yani november) tüm dünyaya dollhouse'un kendisinin iki senesini çaldığını açıklayacakken.

    son olarak gelelim entry'nin başında bahsettiğim o muhteşem sahneye. bölümün önemli bir öğesi de sierra tarafından çizilen resimlerdi. o resimlerdeki siyah leke, kötü adamı temsil ediyordu. o kötü adamı öldürüp ayağa kalktığında, eski benliğindeyken çizdiği kuş motifli resmin önünde siyah bir leke olarak durması inanılmaz, tarif edilemez bir etkileyicilikteydi. dahiceydi.
    --- spoiler ---

    aralık ne kadar da uzak gözüküyor artık.
  • --- spoiler ---
    topher ile bennet'in geek flortu gibisi var mi ya? icim acildi resmen. gerci ikisi de ruh hastasi, etik degerlerden nasibini almami$ kalpsiz nerdler ama olsun, bi an sevindim hakikaten. terleyen eller, surekli "ehahah" diye manyak gulu$ler, anksiyete dolu bunyelerin surekli ellerini ayaklarini kipirdatmasi. i$te ben bunu seviyorum.
    bu arada, bennet 'in ofisini gormeye ba$ladigimizda calan muzik son derece heroesvari idi, hemen arkasindan hatunun adinin da bennet oldugunu ogrenmek tesaduf degil herhalde.
    echo ile senator'un ayni yatakta uyandigi sahnede onlari hic faith ve wesley olarak du$unmemi$ olmam da dizinin ba$arisini gosteriyor. oyunculuk acisindan eliza dushku'yu iyi bulmasam da beni inandirdigina gore, vay be diyorum.
    karisindan $uphelenirken senatorun doll cikmasi aninda beynim uctu, cayi filan kenara koyup ekranin icine girdim. son bolumde echo ile senator'un bahcede "we can choose who we want to be" temasindaki konu$malari da ayni bicimde vurucu idi. zira $u ana dek insanlarin default birer ki$iligi oldugunu, onu silerek ba$ka "fake" kimlikler yuklendigini du$unuyor idik. oysa echo ne dedi, "i am afraid of caroline". "gercek" olmasi gereken kimligi onu korkutuyorsa bu ne demektir? artik echo ba$ka bir birey olmu$tur, caroline'a donmeme hakkini elinde tutmaktadir. etik kurallar cercevesinde tarti$ilarak varilamayacak bir noktaydi bu, gore gore ya$adik, yuzlerce kimlik arasindaki gapler kimliksizlige degil yepyeni birine i$aret etti. vay anasini.

    ya bir de senator'un manyak karisi gani mujde'nin karisinin tipkisinin aynisi yahu. hani $u kahpe bizans'ta filan oynayan.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    aptal ergen gibi victor and sierra 4eva! filan yazmak istiyorum her yere. ben boyle guzel a$k gormedim lan. victor ne adammi$, adelle olsun, ordu elemanlari olsun herkes bi$iler imprint edip durdu zavallima ama o hep sierra'yi tanidi uhu uhuuhuhu.. bi insani sadece var oldugu icin sevmek, "kendi" oldugu icin bile degil yahu, hic kimseyken sevebilmek, allahim ne bicim hisler bunlar delirecegim.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap