• debe'deki bir baslikta gordum almanya'ya gocen doktor ve doktor arkadaslarin sikintilari. aklima oradan geldi. yazayim dursun madem.

    tip “sektorune” cok guvenen bir insan degilim. sahsi travmalar falan. ama alaninda iyi bir doktor /her meslekte alaninda iyi olan gibi/ inanilmaz degerli. saygi duyulmasi da bundan.

    fakat bizde soyle bir sorun var , “puani yeten” doktor oluyor. ve bizdeki puani yetme olcutu cok duz mantik. zamaninda oss'de %1 lik dilime girmis biri olarak yaziyorum bunu.
    ben tip yazmadim.
    a) 4 senede hemen cikip para kazanmam gerekiyordu.
    b) insani olarak kaldiramayacagimi biliyordum.

    bakin a) maddesi sahsi, b) maddesi sahsi degil bu herkes icin gecerli.

    nasil ki insaat muhendisi olurken “the great outdoors” seven bir adamdim, nasil ki iyi oto tamircisi yagin kokusunu bile sever,

    doktor olacaksaniz alaniniz insan oldugu icin insan seviyor olmaniz lazim. falanca kolejin filanca ted ankara bilmemnesinden xyz puan yapip , dusuk eq ile doktorluk secen insan hem mesleginden mutsuz olur, hem de insanlari mutsuz eder, mutsuz etmekle kalsa iyi , “skerim lan bu isi” diye gittigi bir gun yanlis tahlille ya da ustunkoru isle insani canindan eder.

    yoksa turkiye simulasyonunda her meslek olmasi gerekenden bin kat fazla yipraniyor onun farkindayiz.

    ama insan sevmiyorsaniz , burayi okuyan genc arkadaslar , sirf puaniniz iyi diye secerken iyi dusunun.
    sectiginiz meslegin her gun elinin degecegi konulara (insan, araba, tv, beton, kumas) sevgi beslemeniz onemli.
    kalburustu bir fakultede tip okuyacak puaniniz varsa sevebileceginuz meslegi sececek luksuniz de vardir.

    doktor insan sevmeli.
    bu cok zor bir sey, ben de insan severim, fakat onumde balgam kusan bir insanla ugrasmak istemedigime kanaat getirdigim icin secmedim. bir sebebi buydu. doktorlar bunu her gun yasiyor ve cidden agir bir yuk. bunu sevgi olmadan nasil halledebilir insan, ya meslegine/insana yabancilasir, yani insani bir dokuya indirger belki, bu da tehlikeli, ya da bilemiyorum, cidden zor bir is doktorluk.

    ote yandan bazi doktorlar goruyorum cidden neseli, insan seviyor. o doktora cikar bir bobregini ver. oyle degerli. o doktorun maasi vs bunlar konu bile olmamali, yani bazilyon trilyar lira versen dahi yetmez. kendi saat ucretimin on katini onun bir saatine seve seve kosa kosa veririm. varsin yanlis tahlil yapsin bakin o bile onemli degil. benim canimin acisina ortak oldu. doktorlukta boyle bir tilsim var cunku. konu insan ve konunun yarisi duygu. cinci hocalara bosuna mi kosuyor insanlar. adam yarim saat seans yapiyor full konsantre. cozum yok. ama derdine “ortak” gozukmeyi iyi biliyor.

    ama bazi doktorlara bakiyorum sirf fen neti fazla diye doktor olmus, insan sevmiyor, sosyopatlik/asosyal seviyesinde.

    cocuklarimiza bu yeteri kadar anlatilmadigi icin mutsuzdoktorlar ve mutsuz hastalar yaratiyoruz.
    bir motor ustasi mecburiyettrn motor ustasi olabilir. her gun motora kufur ederek is basina gecebilir
    ama motor bu sevgisizligi anlamaz. bir metaldir.

    insan oyle degildir. sevilmedigini hisseder.

    doktor olacak gencler, insani ve hayati sevin
    muhendislikte dahi ilk aldigimiz ders
    “hayattan keyif alip keyif vermeyen , bir heykeli sevemeyen, bir tablodan zevk almayan insandan muhendis olmaz, siz bu keyifi alamiyorsaniz bu fakulteyi birakin” idi.
    rahmetli mahir vardar hocam, nur icinde yat.
  • hepsini saygi ve sevgi ile kucakliyor, meslekleri ve cabalari onunde saygiyla egiliyorum. $u arkada$lar haric:

    1) 6 sene okundugu icin doktor olmak cok zor tribi yapip artistik yapanlar.
    2) ozel muayenehane acip, devlette de cali$maya devam ederek, orada du$urdukleri garibanlari muayenehanesinde sogu$leyenler. (bkz: orospu cocugu)
    3) bazi "tani merkezler"inden aldiklari %10-15 yuzde icin, gerekli gereksiz ekg, ultrasonografi, tomografi, doppler cektirenler. (bkz: gotoglani)
    4) hastalarinda para olmadigini gorunce veya cahil oldugunu gorunce kopek muamelesi yapanlar. (bkz: ibne)

    bu saydigim ve benzeri faaliyetler haricinde delikanli hekimlik yapan arkada$, abi ve ablalara, $ifa bulmu$ ve bulacak herkes adina binlerce ve bir daha te$ekkurler.
  • çok güzel bir meslek icra etmektedir.

    teması insandır.

    sabah hastaneye vardığında önlüğü giyip "insan" ile uğraşmaya başlar.

    bu insanlar içinde o. çocukları da vardır. akılalmaz talepleriyle, saygısızlıklarıyla buraya entry girenlerin sokakta ilk 5 dakikada kavga edeceği tipten insanlar bunlar. aksini iddia eden varsa buyursun gelsin. gözleriyle tanık olsun.izafi konuşmayalım.

    şimdi sayın yazarlar günde 50 hasta bakan ortalama yoğunluktaki bir doktorsunuz. %10 gibi cüzzi bir oran bile koysak bu o.çocukları için 50 hastada 5 kişi eder. sabah muayeneye başladınız.şansınıza ilk dokuz hastayla etkileşimli bir oturum yaptınız ve sıra o.çocuğumuza geldi. adam elindeki mersedes anahtarlığını sallayarak "hoca benim yeşil kart bitmiştir, sen bu işleri bilirsin bize kolaylık yap da şu hocanın şu hastaneden istediği tomografi tetkikini yaptır bize" der. girişi olmadan teknik olarak imkansız olduğunu anlatır ve olay bitti sanırsın ama daha yeni başlıyordur. adam milletvekilinden tutar bakandan çıkar,sana emrivakilerde tehditlerde bulunur. sen de aynı tonda cevap verince kavga edersiniz defolup gider.

    11.hasta girer içeri.sizin nabzınız halen 140lardadır. eller titrerken hastanın ne günahı var der işe geri dönersiniz. sakinleşene kadar 20.hasta girer içeri. bu hastayı muyene ederken kapıyı biri zorlar. perdenin arkasında koroner bypasslı hastanın dikişlerini alırken kapıdaki aynı hasta sesli uyarılarınıza rağmen 3.kez içeri girip çıkmış en sonunda sağlık bakanlığının kendisine verdiği hasta hakları yetkisiyle perdeyi aralama cesaretini gösterir. memeleri açıkta olan teyzemizle göz göze gelir. adama tepkinizi ifade ederken adam üste çıkar şikayetle tehdit eder, kavga ederiniz. ardından başhekimliğe çağrılır bu o. çocuğu hakkında tutanak tutarsınız. istatistikte hata omuş olsa da 2.o.çocuğu işini yapmış, olay olmuştur.

    yılların verdiği tecrübeyle halen sabır gösterir 30.hastaya gelirsiniz. bu sefer kaardiyovasküler cerrahi polikliniğinin en sık görülen hastalığı olan kronik venöz yetmezlik hastası bayan hasta içeri girer. muayene tetkik derken reçete verir tarif yapar önerilerde bulunursunuz ve geçmiş olsun dersiniz ki çıksın gitsin. nitekim 15 dk olmuştur ve kadın ister ki 3 saat daha oturalım ben ona tip 1 aort diseksiyonu muamelesi yapayım, yoğun bakıma yatırayım ameliyat edeyim. kibarca tekrar geçmiş olsun denir. bu sefer istatistik konuşur ve kadın bu kadar sık gözlenen bir hastalığı yediremeyerek ilgisizliğinizden şikayet eder. internette hiçbir kılavuzda yer almayan 5 yaşındaki çocuğun sormayacağı soruları sormaya başlar. bu böyle yarım saat gider ve artık dışarıdaki hastalar huzursuzlanır ve ancak onların tacizleriyle kadın ikna olur gibi olur ve defolur.

    artık bu noktadan sonra ne tıp kalır ne insan. bir an önce öğle olsun ben de defolup gideyim dersiniz. 3 o.çocuğu sizin enerjinizi sömürmüştür.

    bu noktada sözlük yazarı içeri girer.doktor onun gözünün içine bakmaz. kapıda karşılamaz. ona gülmez. hal hatır sormaz. gündemle ilgili şakalarda bulunmaz. çay ısmarlamaz. anılarını anlatmaz. beraber kol kola halay çekmezler.

    sadece muayene eder.tedavisini verir ve diğer hastaya bakar.

    bu 5 gün böyle yaşanır. sonunda poliklinik haftası biter ve önlüğü atıp dolaba yeşil ameliyat sahalarına atarım kendimi. %100 o.çocuğu populasyonu bile olsa farketmez.

    anestezi altında hepsi insan. ben de tabip.

    başladığımız gibi bitirelim; doktorluk çok güzel bir meslektir.

    hele o.çocuğu insidansınız azsa veya cerrahsanız...
  • yoğun bakımda yatarken karşımda yatan amcanın tepesindeki ekranı saatlerce (3-4 saat) izledi bir tanesi. ayakta. durumu ciddiydi heralde amcanın.

    hayal mayal hatırlıyorum bana döndü göz kırptı, seni göndercez birazdan dedi.

    ulan dedim bu adamların ve yaptıkları işin parayla pulla ilgisi yok, başka bir şey var. tüm önyargılarım bitti. istedikleri kadar artislik yapsınlar, ben o doktoru gördükten sonra gerisi vız gelir artık.
  • şakir askan'ın sözlerini yazdığı, murat şenpınar'ın bestelediği, hakan taşıyan'ın da icra ettiği arabesk bir şarkıdır.
    sözleri şöyledir:

    çaresiz derdimin sebebi belli
    dermanı yaramda arama doktor
    şifa bulmaz gönlüm senin elinden
    boşuna benimle uğraşma doktor

    aşk yarası(dır) bu, ilaç kapatmaz
    verdiğin teselli beni avutmaz
    dermanı yardadır, sende bulunmaz
    boşuna benimle uğraşma doktor
    dokunma benim gönül yarama
    dokunma doktor

    bedenimde değil kalbimde derdim
    tek alışkanlığım, bir zalim sevdim
    sen çekil yanımdan, sevdiğim gelsin
    boşuna zamanı harcama doktor
  • en uzun suren universitede okuyan insanlar, askerin ve polisin birkac kisi biraraya gelmeden gitmeye cekindigi yerlerde hemde silahsiz olarak devleti temsil eden sahislar, bir gunde 100 hasta muayene etmesi beklenen kisiler, asistanliklari suresince 3 gunde bir nobet tutan ve bir cok insanin kicinda pireler ucusurken uc otuz paraya aci ceken insanlarin acisini dindirmeye yada can cekisenlere hayat vermeye calisan ahmaklar.
  • öncelikle bir bilgi verip haklarında konuşmak istediğim insanlar: ben de onlardanım, yani taraflıyım, gerisini okumadan kötüleyebilirsiniz...

    şimdi haklarındaki ilk dogmadan başlayalım:

    doktorluk kutsal bir iştir.

    değildir efendim, hiç değildir.

    tarih boyunca hangi topluma bakasanız bakın kutsal kabul edilen işlerle meşgul olan insanların basit çalışmadan (bedensel çalışma) muaf tutulduklarını ve dokunulmazlıkları olduğunu görürsünüz.

    doktor dediğiniz adamın günaşırı nöbet tuttuğu bir haftadaki çalışma saati yaklaşık olarak 110 civarındadır (sizi hesaplama zahmetinden kurtarayım, bir hafta 168 saattir, zikredilen süre bunun yaklaşık yüzde yetmişidir). burada bahsettiğimiz çalışmanın bir masanın başında oturup durmaktan başka türlü bir şey olduğunu, zaman zaman çok yoğun bedensel ve zihinsel stres ve yorgunluğa sebep olduğunu uzun uzun anlatmama gerek yok, dışarıda eğlendiğiniz bir akşam zahmet edin önünden geçtiğiniz bir hastanenin acil servisinden içeri başınızı şöyle bir uzatın, anlarsınız.

    bu adamların dokunulmazlıkları da yoktur efendim. mesela hastanelerinde işlerinin başında dayak yiyebilirler, küfür ve hakarete maruz kalabilirler, vurulabilirler (buna inanmayanları da gazete arşivlerinde küçük bir araştırma yapmaya dave ediyorum, ki orada okuyacaklarınız gerçekleşen olayların sayı açısından ancak yüzde biri nisbetindedir). lakin karşılarındaki kişi hasta ya da hasta yakını olduğundan, zor ve üzüntülü bir ruh hali içinde olduğundan doktorların bunu da hoş ve mazur görmeleri, hatta tercihen görmemeleri, görmezden gelmeleri beklenir.

    kutsal kabul edilen işlerle uğraşanlar ayrıcalıklı konumlara da sahip olurlar. bu memleketin doktorları sıradan vatandaşın haklarında bile mahrumdurlar. sıradan bir türk vatandaşı herhangi bir üniversiteyi bitirdiğinde bir diploma almaya hak kazanır, okulunu bitirdiği gün diplomasını alır ve o mesleği icra etme hakkı kazanır. bu memleketin doktorları okullarını bitirince diplomalarını alamazlar, önce mecburi hizmetlerini tamamlamaları gerekir. (bunu ne kadar bonkörce ücretlendirseniz de bir kişiyi iradesi dışında belli bir yer ve işte çalıştırmak kölelik tanımı içinde yer alır, hatırlatmak isterim). 6 sene tıp fakültesi yetmedi, ben uzmalık için bir 4 ila 6 sene de daha çalışayım diyen doktor kardeşleriniz de uzmanlık belgelerini aynı şekilde ancak mecburi hizmetlerini tamamladıktan sonra alabilmektedir. yani kısaca şöyle oluyor: ben 6 sene tıp fakültesi okuyorum, üzerine 6 sene de beyin cerrahisi uzmanlığı yapıyorum ama mecburi hizmete gitmiyorum ve devlet bana beyin cerrahı olarak çalışabilmem için gerekli olan ehliyet olarak görebileceğimiz uzmanlık belgesini vermiyor. ben bu saatten sonra beyin cerrahlığı yaparsam o kanunen suç oluyor, ancak gider kölelik edersem yasal hakkım olan ehliyete kavuşuyorum. (bir de şöyle bir tanım mevcut: kölelik, boyun eğme veya yaptırılan işin ağırlığı ve zorluğu ile değil, insanın sadece bir araç olması ve bir şey durumuna indirgenmesiyle belirlenir.” (herbert marcuse, tek boyutlu insan, may yay., syf.:65) -- devletin vatandaşına hizmet götürür gibi yapmasının aracı olarak doktor bu tanıma benziyor mu acaba?)

    hatta güzel ülkenizde bir doktorun tedavi etmeye çalıştığı bir hasta ölürse taammüden adam öldürmeye eş bir statüde yargılanmasını öneren bir yasa hazırlandı, biliyor muydunuz? (hatta onaylanmiş da olabilir o haliyle, tam olarak bilmiyorum, yanliş bilgi vermek istemem)

    sanırım bu mesleğin kutsal bir şey olmadığında anlaşmışızdır. şimdi bu tez çürüyünce daha da enteresan bir noktaya varıyoruz. başka meslek mensuplarından beklemeyen şeylerin doktorlardan beklenmesinin en önemli gerekçelerinden biridir bu. şimdi elimizden o da gitmiş oldu. başka bir bahane bulmak lazım...

    ha tabi, insan hayatıyla uğraşıyorsunuz meselesi var. 20 dairelik bir apartmanın kaloriferini yakmaktan sorumlu olan bir adam da insan hayatıyla uğraşıyor. hatta yapacağı bir hatayla ölümüne sebep olacağı insanların sayısı ortalama bir doktorun kariyeri boyunca benzer şekilde hata sonucu ölümüne sebep olma ihtimali olan hasta sayısından büyük ihtimalle fazla. mahallenizin fırıncısının hatasının kaç kişiyi etkileyebileceği hesabına girmiyorum bile...

    o meşhur laf var ya "ne doktorlar, ne mühendisler" diye, onun doktorlar kısmını atmanın zamanı gelmiştir bence. kendilerine sorarsanız sürünüyor bu adamlar, kızı verelim o da mı sürünsün? hastalara, halka sorsak ya da bu başlıkta yazılanları okusak varacağımız sonuç da şerefsiz herifler oldukları; işe yaramaz, şerefsiz adama da kız verilmez, değil mi efendim?
  • ihtisas yaparken ayda en az on nöbet tutup nöbet sonrasında da çalışmaya mecbur bırakılan, üstelik doğru dürüst para bile verilmeyen insanlardır bunlar. gel gör ki kimse bu adamların çalışma şartları insan haklarına aykırı, daha az çalışıp daha çok kazanmaları gerek demiyor. ama ihtisası bitip uzman olunca biraz para kazanmaları herkesin çok zoruna gidiyor. kazanacaklar tabi daha da fazlasını kazansalar keşke. doktor olamayıp da doktorlara kazandıkları parayı çok görenlerin ne kadarı doktor olsa o paraya razı olurdu bilmiyorum. ama şunu biliyorum; ben doktor olmadım veya olamadım ama olsaydım o çileleri ben çekseydim ben de razı olmazdım.
  • henüz sekiz aylık çocuğu hastaneye yatacak düzeyde hastalandığından hastaneyi arayıp gelemeyeceğini beyan ettiğinde çocuğa anneannenin ya da bir başkasının bakıp bakamayacağının sorulduğu kişidir doktor. sanki o çocuk can değildir, o doktor da insan değildir. çünkü bazı embesillerce olağanüstü durumlar söz konusu olduğunda anlayış bir tarafa belden aşağı inilmektedir. bunun hipokrat yeminiyle falan da alakası yoktur. kaldı ki madem her şey yemine bağlanıyor, bizim mezuniyetimizde edilmedi o yemin. bütün istanbul üniversitesi hipodroma toplandı, at gibi yürüdük, sonra bitti. tamam mı kardeşim?
  • ölüm ve yaşam arasında bir yerde durduklarından ötürü tarihte ilgi çeken bir çok kurgu seri katile hep tıp geçmişi eklenmiştir. hannibal lecter'dan tutun da dexter'a kadar bir çok seri katilin anatomi ve cerrahlık bilgisi vardır. hatta gerçekte var olup olmadığı kesin olmayan jack the ripper'a dahi çeşitli yapımlarda cerrahlık arkaplanı yazılmıştır. gerçi hannibal psikiyatri mezunudur ve bu özelliği daha çok vurgulanır fakat cerrahlık yaptığı da eklenmiştir. gerçek hayatta ise mengele, karadzic, shipman gibi gerçek ruh hastaları bu kurgu karakterleri mumla aratırlar. sanırım insan yaşamı üzerinde tahakküm kurabilme gücü psikolojiyi eline almış bir doktorla birleşince ateş ve barut etkisi yaratıyor.

    tıp eğitiminde öğrencilere tüm duygularından arınmaları öğretilir. örneğin, bir ameliyat sırasında hasta, yaşayan, nefes alan, hisseden bir insan gibi değil de, kalp, beyin gibi sadece organ olarak değerlendirilir. kuşkusuz ameliyatın başarısı için böyle bir konsantrasyon gereklidir. ancak, şaşırtıcı bir gerçek, seri cinayetler işleyen katillerde de bu özellik vardır. cerrahlar hastayla kişisel ilişkilerini nasıl kesiyorlarsa, katiller de kurbanlarıyla aynı süreci yaşayabilirler.

    en kötüsü de seri katil olan doktorlardır. kurguda doktor katiller çok ilgi çekici gelirken gerçek hayatta çok banal kalırlar. sanırım acil doktorunun cinayeti üzerine pek fazla kurgu yazılamadığı için ilgi çekmiyor. bir de bu sapık heriflerin bir çoğu ülkelerinde devlet memuru oldukları için medyanın konuyu köpürtmesine pek izin verilmemiştir. mengele gibi akla hayale sığmayacak katliamlara karışmış olanlar ise naziler düşman ilan edildikten sonra şeytanlaştırılmıştır. savaşı naziler kazanmış olsaydı bir sovyet doktoru onun yerini alır, mengele'de çağımızın hipokratı ilan edilirdi muhtemelen.

    örneğin charles manson kendi elini sürmeden toplam 7 kişinin ölümünde azmettirici olmasına rağmen seri katil olarak kabul edilir ve adını duymayan yoktur. john bodkin adams ise 1957 yılında tıbbi teknikler kullanarak dul bir kadını öldürmek suçundan yakalanmış, detaylı incelemede 400 hastanın ölümünden direkt sorumlu olduğu açıklanmış bir doktordur. adını bilen yoktur desem yeridir. başlıklarındaki entry sayılarından da farkı anlayabilirsiniz. keza bir örnek de harold shipman'dır. onun da narkozla öldürdüğü 300 civarı cinayeti olduğu kabul edilmektedir.

    o değil de tanrı kompleksi ve tıp doktorluğu üzerine bir şey yazacağım derken kafa yine seri katillere kaydı. neyse, gelecek entrylere artık...
hesabın var mı? giriş yap