• öncelikle (bkz: liseli detected)

    zaten filmin olayı, farklılığı, yapılma sebebi, ödüller alıyor olması, hakkında bu kadar entry giriliyor olması, şimdiden efsane olmuş olması, karizmatik her bi siki doğrultan yavşak amerikan kahraman yerine, alaledenin de alaledesinde sikindirik, her insan gibi iyi veya kötü olabilecek bir adamın başrol olması. olay bu zaten lan, konsept bu. filmin varlık amacı bu zaten lan. o olmasa film olmayacak ki. zaten kahraman karizmatik her tuttuğunu siken olsa filmin manası kalmıyor.

    zaten uzaylıların nasıl dünyaya geldiğiyle ilgili yüzlerce film var, filmin ilgilendiği de zaten uzaylıların nasıl geldiği nasıl gideceği, nasıl sikiştikleri hangi aletleri nası teknolojilerle icat edebildikleri değil, uzaylı toplumunun da pekala biz insanlar gibi kenara itildiğinde, gettolaştırıldığında, varoşlaştığında varoş köpeği gibi, getto mafyası gibi, it çetesi gibi olabileceği, belki de bu kavramların bu fenomenlerin evrensel olabileceği.

    amına kodumun filminde zaten bas bas bağrıolar siktimin gemisi güney afrikadas nijeryalıların yaşadığı yere yakın bi yere düşmüş diye. işte o yüzden amına kodumun banliyösünde nijerya çeteleri var. eşşek gibi anırıolar gemi ile amerikalı bir şirket ilgileniyor diye. eşşek gibi sölüyorlar film de şirketin uzaylıların yaşam koşullarını siklemeyip teknolojilerini almaya çalıştıklarını, o yüzden zavallı uzaylıcıkların yarrak gibi yerde yaşadığını. ebelerinin amından çıkmıyo o nijeryalılar.

    filmin ilgilendiği konu, amına kodumun uzaylılarının bu teknolojiye sahipken bile açlık ve sefalet içerisinde olduklarındaki sosyal psikolojileri, bunun insanlarınkine nasıl olur da bu kadar benzediği... yoksa bunun evrensel mi olduğu...

    filmde insanlar ölüyormuş, kimsenin umrunda değilmiş. aynı bölgede gerçek hayatta da içinde safkan insanların olduğu banliyöler var. orada ölen insanları kim sikine sallıyor yahu? filmde ölünce sallanmaması şaşırtıveriyor?

    beğenmeyip anlayamayanlara önerim independence day. will smith çok karizmatik. nah böyle çükü de vardır.

    ulan film yüzlerce alt metin içeriyor, binlerce alegori yapıyor. insana insan yerine uzaylıyla anlatmak gibi yol gösteriyor da, sadece ahmaklar parmağın gösterdiği yere bakmak yerine parmağa bakmaya devam ediyor.

    yakıt sıvısı nasıl yaratığa dönüştürüyormuşmuş... bu merak konusuymuş... sıvıyı kıçına sokup üç kulfü bi elham okuyunca yaratığa dönüşüyon işte. nesini merak ediyon

    http://sozluk.sourtimes.org/
  • uzaylı da olsa insan insandır sözünü haklı çıkaran film.
  • amerikan ordusunun dunyayi kurtarmadigi bir bilimkurgu filmi.

    son zamanlarda iyice bayan bilimkurgu filmlerinin aksine olay new york veya washington'da gecmiyor. amerika baskani kimseyle 'top secret' telefon konusmalari yapmiyor, esas oglan ordu destekli high-tech silahlarla uzaylilarin gemisini tek basina patlatip neyse ki ulusu kurtarmiyor.

    film izlerken konuya degil de filmde kac tane gorsel efekt olduguna bakanlar iki uzay gemisi, bir dev robot, birkac patlama var diye benzetmis olabiliriler ama,

    ne independence day, ne transformers ne de cloverfield'a benziyor.

    siradan bir adamin hikayesi.

    film guney afrika'daki apartheid rejiminin izlerini tasiyor. cape town sinirlari icindeki district 6, 1966 yilinda ( evet yanlis okumadiniz 1966'dan bahsediyorum, 1800'lerden degil) guney afrika hukumeti tarafindan "sadece beyazlara ait yerlesim alani" ilan edilmis ve burada yasiyan 60.000 zenci hukumet baskisi ile yasadiklari klubelerden cikarilarak devlet tarafindan insa edilmis bir baska alana tasinmaya zorlanmislar. filmdeki district 9 yerlesim yeri ise dekor filan degil, gercekten devlet tarafindan zorla bosaltilmadan once zencilerin yasadigi kulubeler.

    izleyin, kendiniz karar verin.

    *
  • "ezilenlerin yaninda olalim, irkciliga karsi duralim" ayagina allahin uzaylilarini sempatik gosterirken dna'mizi paylastigimiz nijeryalilara bok atmis, nijeryaliligin onurunu zedelemis bir film. hepsi sadist, hepsi yamyam. ustelik johannesburg'la nijerya arasi 5000 km. bunu begenen midnight express'ten yakinmasin kampanyasi, zihniyeti.

    spoiler

    efektler bayagi guzel.

    karakter derinligi yok. kotu adamlarin yekten kotu, asiri kotu, tam saha pres kotu oldugu senaryolar kendi kendilerini kisitlamis oluyorlar. iyi adamin portesi biraz daha ilginc ama son derece celiskili: oyle bir sirkette, o isi yapanin olamayacagi kadar saftirik ve temiz ama bir yandan da uzayli bebelerin patlamasina sevinecek kadar seytani degil de, empati yoksunu. derken sadece bir gun icinde o empati olusuyor, canli uzayliyi vurmamak icin yalvariyor. tam akillandi derken ertesi gun en kritik anda uzayli arkadasini dovup bayiltiyor. hayir adam buna "halkimi deney faresi olarak kullandiramam, milyonlarca kardesimi kurtarmam lazim, sana sonra yardim ederiz soz valla" derken, bizimkinin derdi kolunun kozmetik ameliyatinda, sevgilisinin inanilmaz tatli goguslerinde. dovup, bayiltmakla kalmadigi, cocugundan ayirarak geride olume biraktigi bu uzayliyi da, takriben bes-on dakika sonra tekrar cocuguna kavusturmak icin olmeyi yegleyecek kivama geliyor. karakter sizofren degilse boyle degisim yahut degismedim gelistimcilik olmaz, ama burada action sahnesinin, robot zirhinin falan gaziyla arada kaynamis.

    action derken, efektler guzel dedik ama senaryonun hareketli kisimlari dandik aslinda: tam adamin kolunu keseceklerden baglarindan kurtulup hastaneden kaciyor, tam nijeryalilar kolunu kesecekken silah bulup oradan kaciyor, tam delikanli uzayli oldurulecekken bizimki uzay gemisini calistirip ortami bozuyor, tam fezaya kacacakken vuruluyor, tam kotu adamlar bunu yakalayinca daha da kotu nijeryalilar gelip kaciriyorlar, tam onlar tekrar kolunu kesecekken bizimki kurtuluyor, tam arkadasi oldurulecekken ic bunalimlarini cozup elemani kurtariyor, tam sith lordu kotu asker bunu oldurecekken gecekondu tayfasi cikip adami yiyorlar. ne bu ya? bir kere de gevrek gevrek gulmeden, agir agir bicaklari bilemeden adamin kolunu kesin, bir kotu adam da "seni oldurecegim, bu bana buyuk zevk verecek, seni oldurecegimi soylemis miydim" diye dakikalarca monolog yapmasin evrendeki butun tesadufleri beklercesine.

    konu apartheid diye, kurgu fena degil diye, bunlari es gecip basyapit mi ilan edelim, nijeryanin onurunu ayaklar altina mi alalim. ondan sonra vay efenim populer olana bok atma istegi, vay marjinal hareketler bunlar.

    9.8/10
  • o gemi türkiye'ye inseydi uzaylıları sinek ilaci ile öldürüp gemiyi de jilet yaparlardı,

    o gemi rusya'ya inseydi uzaylıları çalışma kampına gönderip, gemiyi de disko yaparlardı,

    o gemi çin'e inseydi uzaylıları kızartma yapıp yerler, gemiden de 1 milyon tane araba, 5 milyarda çakma iphone yaparlardı,

    o gemi amerikaya inseydi uzaylılar anında piyasadan yok edilir gemiyi de yerin 7 kat altına gömüp araştırma merkezi yapacakları için hiç bir zaman haberimiz olmazdı.
  • bu filme kotu diyenleri, begenmeyenleri, yarisinda cikanlari falan anliyorum da, film klise dolu diyenleri anlamakla gucluk cekiyorum.

    --- spoiler ---

    1. filmin baskahramani, diger bilim-kurgu, uzayli, marsli, neptunlu, zombili filmlerin aksine yakisikli veya karizmatik degil, aksine ezik^ezik x ezik^ezik.

    2. yine diger uzayli, bilim-kurgu filmlerinin uzayli arkadaslari bir turlu gostermeyip sikindirik bir merak yaratma hevesinin aksine, filmin baslamasi ile birlikte her seyi goruyoruz.

    3. alistigimiz klise, uzaylilarin ustun canlilar olmalari, kendilerini ustun gormeleri, uzayli goren dunyalilarin ciglik cigliga kacismalari, uzaylilarin dunya'ya isin atmalari ve saire iken, buradaki uzayli arkadaslarimiz ''moruk simdi bozugum yok, haftaya veririm'' diyen, uzayli dovusturup bahis oynayan, islek caddelerde kacak sigara satan, trafik sikisinca cicek ve sarj aleti satan, kedi mamasi yiyen, pazarlik yapan sen ben gibi canlilar iste. kapilarini vurup ''suraya imza atsana sizi buradan tahliye edecegiz'' deyince laf dinleyen turden bir seyler.

    4. filmin basinda da gonderme yapildigi uzere, ilk kez bir uzay araci amerika'ya degil, guney afrika'ya, siyahi kardeslerimizin yasadigi yere konuslaniyor. goruldugu uzere, eger karisan gorusen, deney yapmak isteyen falan olmasa, oradaki toyotali kelesli cetelerle birlikte gayet iyi anlasabiliyorlar da.

    5. hicbir filmde uzaylilara toplama kampi yapilmiyorken, bu filmde toplama kamplarina yerlestiriliyorlar.

    6. tum filmlerde uzaylilar istila icin gelip, yakisikli ve karizmatik, bir o kadar da kasli ve curetkar ancak ayni zamanda oldukca mustehzi konusmalari ile izleyicinin gozune girmeye calisan muhtesem basrol oyuncumuz sayesinde dunya'da siktir edilip dunyamiz kurtaliyorken, bu filmde ne istila var, ne de dunya'nin kurtarilmasi gibi bir olay soz konusu.

    7. altinci madde ile alakali olarak, film mutlu sonla bitiyor diyebilmek zor. bakilabilecek birden fazla bakis acisi mevcut.
    a) chris oglunu alip gitti, mutlu son.
    b) dunya'ya isin atilmadi, mutlu son.
    c) merwe uzayliya donustu, mutlu son degil.
    d) merwe olmedi, kotunun iyisi.
    e) chris merwe icin geri gelecek mi? muamma.
    f) chris geri gelirse, yine uzaylilar bu kadar 'biz'den olacak mi yoksa daha agresif takilip, dunya ve dunyalilara zarar mi verecek? muamma.
    g) dunyalilara zarar verip, merwe'u kurtarirsa, mutlu son olacak mi? muamma.

    --- spoiler ---
  • faşizme bu kadar ilginç bir yerden vuran bu filme ''boş zamanınız az ise izlemeyin'' demek cidden ağır mallıktır.
  • uzaylı filmi değil de "ötekileştirmenin vardığı yer" filmi olması hasebiyle çok başarılı bir film.

    uzaylı filmi neyse bir de, korkunçlu film ve ağızdan öpmeli film de olur.

    güney afrika'da, beyazların ötekileştirdiği siyahların ötekileştirdiği nijeryalıların bile ötekileştirdikleri olur ve böyle olur filmi.
  • --- spoiler ---

    trailer üzerinden konuşursak; motoru bozup inmiş bırakın evimize gidelim diyen uzaylıya bu kadar eziyet edilir mi yahu ayıptır, adam ondan sonra roket podlu power armor giyip efendime söyliyeyim kimyasal, biyolojik silah kullanıp ebenizi sikertmez mi? sikertir tabi sen sıkıştırırsan herifleri, bir de mülteci kampına toplamış, ayıptır ayıp misafire öyle mi davranılır densiz herif, neymiş silahını alacakmış elinden, o silahları bir tarafına soksunlarda gör, neyse adamlar efendi çoluk çocuğun yüzü suyu hörmetine pek bir şey yapmıyorlar gene.

    arada nasıl bir denyosun oğlum sen, adamlar yıldızlararası seyahat edebiliyor hala silah peşindesin, sorsana bu geminin enerji kaynağı ne, biz de yapsak bundan bir tane siz tamir ederken yardım etsek, olmadı adamlarla beraber gidecek bir gemi de sen yap onlarla gireceğin teknolojik işbirliği ile, aç bir büyük elçilik, varsa yoksa spot tutup silahlarınız nasıl çalışıyor, efendi gene adam al böyle çalışıyor diyip tüm kuzey amerikayı alev alev bırakmadığına şükredin, herifler yıldızlar arası seyahat ediyor oğlum, eşşek kadar gemileri var onu kaldıran enerji kaynağı anti madde mi artık yoksa kuantum tekilliği mi yoksa eşşeğin siki mi; ama kontrolsüz halde patlayacak hale gelmesi kolaydır öyle hissettim ben, adam üstüne hain düşman al sana bomba modunda atacak anti madde bombasını ya da q bombasını olmadı eşşeğin siki bombasını göreceksiniz ebenizin kini, akıllı olun biraz yahu, varsa yoksa silah, şu mal enerji krizinden ve petrodolar döngüsünden kurtulalım yok, silahta silah, noob musunuz oğlum, sinire kestim, edep yahu diyerek tükürükler saçacağım şimdi, bak hala ama silahlar diyor.

    --- spoiler ---
  • gaz film dediğin böyle olmalı kardeşim.

    bunu bilgisayarda seyretmemiş olsaydım keşke. indirmemiş olanlara filmi piç etmemelerini, sinemada seyretmelerini önererek başlayayım spoilerlarla dolacağına emin olduğum yazıma. o yüzden buradan sonrası tehlikeli bölge ona göre.

    --- spoiler ---

    lan nerden başlayayım bilmiyorum ki, neyse girişelim direkman.. bi kere bu filmin bence en büyük başarısı klişeleri kullanmış olduğu halde seyirciye sanki hiç klişe yokmuş sanrısını vermesidir. çoğu sahnede kahraman (insan ya da uzaylı) kötü durumdayken son anda kurtulur ama hepsinde tufaya düştüm ve harbiden kurtulamayacaklarını sandım. çünkü filmin atmosferi o kadar gerçek ki, her defasında gerçek bi şey olacak sanıyorsunuz. hatta bakın film hakkında yazılanlara, klişe yok diyen bile var. öyle ki kandırıkçı bi film bu*.

    bu gerçekçi kandırıkçılığın birinci müsebbibi başroldeki karakterin kağıt üstünde yazıldığı haldir. senarist her daim doğrucu ve inandırıcılıktan uzak bi übermensch karakter yerine senin benim gibi bi insan ortaya çıkarmış ve filmin yarısına kadar bu adamın iyilerden değil de kötüler klasmanında yer alabileceğini düşündüren kusurlarla bezemiş. burada ayrıntılara girelim,

    birincisi bu adam kaslı, yakışıklı, kodu mu oturtan, her karşılaştığı zorluklardan kolayca sıyrılacağına emin olduğunuz biri değil. sıradan.. hatta o kadar sıradan ki kamera karşısında ezik büzük gülüyor, askerle konuşurken alttan alıyor, asker ona “höt” dediğinde hemen geri adım atıyor vs..

    bu tip karakterlerin kullanıldığı filmlerde seyirci hemen koşullanır ve bu karakterlerin her şeyi berbat edeceklerini düşünür. mesela bi virüsü yayarlar, kazara afete sebep olurlar falan.. hatta bu filmde de virüsvari bi şeye maruz kaldığında, ve filmin başında biri onu kastederek “bu hep başkalarının başına gelir zannederiz” dediğinde, başkası mikus’un kötü bi şeyleri başlatan adam olduğuna dair ipuçları verdiğinde ben de filmin sonrasının mikus’un insanlığa bi virüs yaymasıyla şekilleneceğini ve bi afet filmi seyredeceğimi sanmıştım. yanılmışım ki ne yanılmışım..

    karakter kusurları ise harikulade işleniyor. mikus gidip alien embryolarını önce teker teker öldürüyor, sonra alev silahıyla yandıklarında çıkan pot pot seslerini patlamış mısıra benzetip kameralara gülüyor, alien’lara hiç dostane davranmıyor ve seyirciye “bu adam good guy değil” mesajı çok güzel iletiliyor. sonra karşılaştığı muamele ve alien’ları tanıması falan derken karakteri gelişiyor ama bu ilk sahneler bize adamdan hiç bi kahramanlık bekleyemeyeceğimizi aşılıyor çünkü biz onu hem ezik büzük hem de azbuçuk kötü biri olarak bellemiştik. ama adam kahramanlık yapınca da testosteron hücumuna uğrayıp gaza geliyoruz.. oy balam hem de ne gaza geliyoruz.

    christopher’ı öldürecekleri anda mikus’un her tarafı zırhla çevriliyken bile kaçması bize saçma gelmiyor, çünkü mikus’tan bunu bekliyoruz. ama geri dönüp takır takır adam vurduğunda klişe mlişe olduğuna bakmıyoruz ve “aslanım benim, vur amına koyim” diyoruz.. ya da en azından ben diyorum.

    şimdi klişe mevzuu bu kadarla kalsın, gelelim hikayenin diğer taraflarına. aslında hikaye epey kusur da içeriyor ama bunlar pek göze batmıyor seyrederken. misal bu kadar büyük bi teknolojiye sahip alien’lar neden bu kadar ilkeller bunun cevabı yok. buna dair bi tahmin geliyor bi üniversite akademisyeninden ve diyor ki, bunlar galiba işçi arılar misali sadece worker’lar, teknolojiden bihaberler ama daha fazlasını bilmiyoruz diyor. filmin büyük kandırıkçılıklarından ikincisi de bu.

    o zaman bunlar acaba gezegenlerinden uzaya atılmış salak mahkumlar mı diyoruz. acaba bu ileri teknolojiyi kullanan başkaları vardı da bunlar basit istilacı ilkel yaratıklar mı diyoruz.. filmin ilerisinde bu cevapları alacağımızı düşünüyoruz ama emin olduğumuz bi nokta var. bu alien’lar film boyunca ileri teknolojiye dair bi bok yapmayacaklar. bu kandırıkçı fikir yüzünden filmin ikinci yarısında git gide artan teknolojik aksiyon bizi hiç beklemediğimiz bi sürpriz olarak yakalıyor. biz filmin baştaki hızda ve yoğunlukta akacağını beklerken birden aksiyonun kralıyla karşılaşınca apışıp kalıyoruz. e o apışma sayesinde de “ohannesburger bu nasıl film lan böyle” diyen sayısı da imdb puan ve yorumlarından belli ki çok yüksek..

    aşırı kötü adam ve ona has ölme sahnesi klişesi de var, kötü silah araştırmacıları ve uzaylı üstüne deney yapan zalimler klişesi de var, bütün emniyet güçlerinin yalan haberler ve silahlarıyla ana karakteri kovalama ve bu sayede seyirciyi de kapana kısılmışlık hissiyatına sürükleme klişesi de var, sonradan oluşan ve artık fedakarlığa bile giden erkek dostluğu (burada insan ve uzaylı arasında) klişesi de var, ama ne gam..

    --- spoiler ---

    yazdıkça yazıyorum, ikinci seyredişten sonra biraz daha döktürürüm herhalde.
hesabın var mı? giriş yap