• ingilizcesi, discourse.
    soylev, vaaz. zaman zaman azar, catma.
    (bkz: diskur cekmek)
  • galatasaray lisesi jargonunun en cok kullanilan kelimelerinden.
    uzun nutuk anlamina gelir.

    - abiler bizi grand cour'da yakalayip diskur cekti yine abijim...
  • belirli bir amaca yönelik birbirine yakın ya da bağlantılı şeyler yapan insanların birbirleriyle aralarındaki iletişimin toplam içeriği.

    örneğin akciğer kanseri hakkında dünyada çalışan tüm doktor, akademisyen, biyolog gibi geniş bir grubun katkıda bulunduğu veya takip ettiği konferans, akademik yayın, tartışmalar, meslektaşlar arası informal sohbetler gibi akciğer kanseri konusuna yönelen iletişimin toplamına akciğer kanseri diskuru denilebilir.

    diskuru normal bir sohbetten farklı kılan özelliği belirli bir amacı olması, değişmesi, ilerlemesi ve çeşitli derecelerde yoğun ve meydan okuyucu olmasıdır. bununla birlikte diskurun bu tanıma uyması için ona dahil olan insan sayısı önemli değildir. eğer sayılan özelliklerle uyumluysa bir ailenin geçimi için ne yapacağına dair aralarındaki iletişimleri de, birkaç köyün bölge ekonomisini canlandırmak için yaptıkları daha geniş kapsamlı paylaşımlar da diskur tanımına uyacaktır.

    ancak yine de bu kavram yalnızca konuşmayı içermez . hareket ile iç içedir. nasıl ki bilimde konuşulanlar bilim insanlarının kafasından değil; deneyler, gözlemler veya toplanılan verilerden geliyorsa diskurlar da konularıyla uyumlu hareketten doğan deneyim ve bilgi ile beslenir. diskura katılan kişiler sadece konuşup dinlemeye değil, üretilen bilgiyi harekette kullanmaya ve hareketten bilgi çıkarmaya da çalışırlar.

    (bkz: institute for studies in global prosperity)
  • sözcüğün kökeninin dayandığı ingilizce discourse sözcüğünün cambridge sözlüğünde iki anlamı verilmiş.

    bunlardan ilki, “konuşma ve yazmadaki iletişim”. ikincisi ise “özel ve genellikle ciddi bir konuya ilişkin konuşma ya da yazma parçası.” sözlük, ikinci anlam için şöyle bir örnek vermiş:

    “a discourse on/upon the nature of life after death”

    sözcüğün anlamı tdk’de “söylev, nutuk” olarak gösterilmiş.

    aynı zamanda, bu sözcük ingilizceye fransızca discours sözcüğünden geçmiş. discours sözcüğünün temel anlamı ise “konuşma”dır. ancak bu sözcüğün bir diğer anlamı, disquisition olup bu sözcük de “bilimsel inceleme, tez” anlamına geliyor.

    bu durumda diskur sözcüğünün temel anlamı “söylev/amaçlı konuşma” olmuş oluyor. thomes hobbes’un leviathan’ının çevirisinde şöyle bir tümce kurulmuş:

    “konuşmanın genel yararı, zihinsel diskurumuzu sözel diskura (…) çevirmektir.” (yapı kredi yayınları, xi. baskı, s. 35)

    yukarıda verilen anlama göre burada söylenen “zihinsel diskur” kişinin kendi kendine söylev vermesidir. bir çeşit amaçlı monolog da denilebilir(amaçlı olmasına dikkât edilmeli, çünkü hobbes rastgele düşünce dizileriyle düzenli düşünce dizileri arasında ayrım yapıyor). konuşma ise, bu zihinsel diskura ilişkin olarak başkalarını bilgilendirmek için kullanılan bir araçtır ve onun yardımıyla zihinde bir konu üzerinde sistemli bir biçimde dönüp duran düşünceler sözel diskur biçiminde somutlaştırılmakta ve dışavurulmaktadır.
  • almanya'da alman olmayan yabancı bir hocadan ders alıyorum. almancası olmasa da konusuna hakim görünüyor. bana bir takım ingilizce kaynaklar öneriyor. ben de daha önce okuduğum almanca eserlerden örnek verip, bunlar hakkında sorular yöneltiyorum. çaresiz kalmışçasına bakıyor. o an bir kez daha anlıyorum ki, ingilizce yeterli değil. ingilizcesini almanca ve fransızca ile kuvvetlendirmeyen hiç kimse uluslararası bilimsel diskursda yer alamıyor. bir dil fazla bilen öğrenci, boynuz-kulak misali gibi, hocasının önüne geçebiliyor. dil, insanı öne geçiriyor.
  • (bkz: esg)
  • ığrenç, tiksinç bi kelime. gördüğüm yerde kusasım geliyor.
  • ilk defa leviathan kitabında duyduğum kelime
  • ben size deyivereyim, jung anlam-anlamsızlık diskurunda 'yaşamın anlamı bağıldır,' demiş çıkmış. ama sözünü nötral biçimde değil inançlı biçimde demiş. (bkz: yaşamın anlamı/@ibisile)

    yurdum insanı bir halk bilgesi, ilk kez karşılaşır karşılaşmaz çok sıkıntılı algıladığı dertli arkadaşıma doğaçlama bir diskur çekti, küçük dilini yutturucu. yaklaşık şöyleydi:
    "kabul etmezsen sığmazsın. hiçbir yere.
    sığdırmaya çabalama. bastırma, sığdığını hayal et.
    o* sığacak, bedenin genişleyecek; ruhun daraldıkça bedenin (yüreğin) büyüyecek."

    "rüyasında sabaha karşı
    mahalleden üç tufacı
    sevdiği kıza asılıyorlar
    yollarını kesiyor diskur çekiyor
    geriliyorlar çağanoz gibi" (bkz: anında görüntü/@ibisile)

    the fall dizisinin 3. sezonu sonunda dedektif gibson spector'a "büyü artık, sorumluluğunu al, cinayet itiraflarına sahip çık, cezanı çek, buna razı ol," yollu bir diskur çeker. peşinden eksitasyonla spector'ın öfke hedefi olur, ilerisinde de spector kendi canına kastedecek.. peki burada paul spector sorumluluğunu aldı mı, almadı mı?

    el cevap, paul spector çektiği çaresizlik kadar sorumluluk alıyor, çekmediği/katlanmadığı acı kadar sorumluluk almıyor, çocuksu ve kaçak tepki veriyor.

    (ilk giri tarihi: 17.9.2018)

    (bkz: söylev), nutuk
  • yerine göre:
    söylev, ders, tez, araştırma, inceleme, bahis.
hesabın var mı? giriş yap