• zorunluluktan doğan ve (yaşamı) savunma amaçlı şiddettir. kapitalist politikaların bin türlüsünün en ağır şiddet olarak üzerinde uygulandığı halkların (bkz: #9722569) kendini savunmasından başkaca bir anlamı ve hedefi yoktur. devlet, iktidar, demokrasi, diktatörlük kavramları incelenmeli, devrim gibi köklü ve tarihsel büyüklükte sosyal dönüşümlerin geçmişteki örneklerine bakılmalıdır. tek bir kişinin bile canı yanmadan gerçekleşsin istenir elbet, devrim. oysa kan dökülmeye başladı bile çoktan, dünyada da bu ülkede de. hal bu iken, var olan durumu savunmak da şiddet içermez mi? bugün rahatınızın iyi olduğu tarafı seçeceksiniz de yarın kimin ne halde olacağı elbet belli değil fakat. haklının tarafını şimdiden seçmenin erdeminin verdiği sarhoşluğun güzelliğinden bahsetmek isterdim aslında.

    devrim kendisini desteklemeyenleri değil ama kendisine fiili olarak engel olmaya çalışanları şiddet yolu ile saf dışı bırakacaktır elbet, doğası gereği.
  • (bkz: #18671081)

    "anarşistler her türlü şiddete karşıdırlar; bunu herkes bilir. şiddetin insan ilişkilerinden soyutlanması anarşizmin temel dayanağıdır. bu jandarma'nın herhangi bir müdahalesi olmadan, bireyin özgürlüğüne dayanan bir yaşamdır. işte bu nedenle biz, işçilerin kendilerinin sömürülmesini [kabullenmeye] mecbur kalmaları için --hatta onları sömürmek patronların çıkarlarına olmadığı zamanlarda onları boştagezer ve aç bırakmak için, jandarmanın korumasına dayanan kapitalizmin düşmanlarıyız. işte bu nedenle, biz toplumun zorbaca ve şiddetle örgütlenmesi olan devlet'in düşmanlarıyız."

    "iki insanın barış içinde yaşaması için her ikisinin de barışı arzulaması gerekir; eğer birisi diğerini, kendisi için çalışmaya ve hizmet etmeye mecbur kılmak amacı ile şiddet kullanmakta ısrar ederse, işte o zaman diğeri, insan olarak onurunu korumak ve sefil bir köle durumuna düşürülmemek istiyorsa, barışa olan düşkünlüğüne rağmen uygun araçlarla güce karşı koymaya mecbur olacaktır."

    "biz şiddeti sadece doğrudan, ani, fiziksel saldırılara karşı bir savunma anlamında değil, aynı zamanda da insanları hizmetkar konumunda tutmak için güç kullanan tüm kurumlara karşı savunma anlamında kullanıyoruz."

    "faşizme karşıyız ve onun şiddetine daha büyük bir şiddetle karşı çıkarak gücünün zayıflatılmasını arzuluyoruz. ve her şeyin ötesinde, kendisi kalıcı şiddet [demek] olan hükümete [devlete] karşıyız."

    "biz hükümete karşı şiddet kullanma eğilimindeyiz, çünkü hükümet tarafından güç kullanılarak köleleştiriliyoruz. biz mülk sahiplerini mülksüzleştirme eğilimindeyiz, çünkü onlar güç kullanarak hammaddeleri ve insan emeğinin meyveleri olan refahı ellerinde tutuyorlar, ve onu [şiddeti] kendi çıkarları için diğerlerini çalışmaya zorlamakta kullanıyorlar."

    "kendi iradesini dayatmak ya da diğerlerinin emeğini sömürmek, gerekli araçları elinde bulundurmak veya tekrar ele geçirmek amacıyla kim güç kullanırsa, biz de güç kullanarak direneceğiz."

    "devrimde kendini kitlelerin üstünde yükseltmek isteyen her güce, her "diktatörlüğe" veya (komünistler veya faşist) "bileşenine" karşı direneceğiz. ve nasıl iktidara gelmiş olursa olsun, eğer cumhuriyetle insanları itaat ettirmek için yasalar yapan, askeri ve cezai güçlerini kullanan bir hükümet [ifade ediliyorsa], nasıl monarşiye karşı savaşıyorsak, cumhuriyete karşı da savaşacağız."
  • al sana arap baharı... devrimse devrim, şiddetse şiddet. yönetimler halk ayaklanmasıyla el değiştiriyor, kelleler kesiliyor, canlar alınıyor.

    ne oluyor diye sorduğunda verdikleri cevap "halk devrim yapıyor, hakkını söke söke alıyor"

    yaptıklarına bakıyorsun, devrimci şiddetlerinde devrik diktatörün kıçına demir çubuk sokmaya kadar varıyorlar.
  • "tüm iktidarlar gibi, proleteryanın gücü de örgütlü şiddettir. bütün devletler gibi, proleter devlet de bir baskı aracıdır. elbette şiddet meselesi konusunda bu kadar ihtiyatlı olmaya gerek yoktur. böyle bir ihtiyatlığı iyi hristiyanlara ve tolstoyculara bırakmak gerekir, devrimcilere değil. şiddeti savunmadan ya da reddetmeden önce bu şiddetin kime uygulandığını görmek gerekir. devrim ve karşıdevim aynı ölçüde şiddet eylemleridir; ancak bu nedenle devrimi reddetmek anlamsızdır."

    nikolay buharin, anarşi ve bilimsel komünizm, 1918.

    türkçesi: sinem özer, conatus çeviri dergisi, sayı: 6, kasım-şubat 2006.
    ingilizcesi: http://www.marxists.org/…bukharin/works/1918/ps.htm
  • şurada anlatılıyor: http://www.yenikapitiyatrosu.com/…n-devrimci-isyan/

    "(...)biz, sizin artık duyarsızlaştıramadıklarınızdanız. verdiğiniz uyuşturucuların panzehiri, pratik mücadelenin içerisinde kitlelere hızla yayılıyor. elden ele, barikattan barikata yayılıyor.

    bizim canımız acıyor, her bir kadına laf atıldığında, bizim karnımız ağrıyor bir transseksüele karakolda tecavüz edildiğinde, bizim kolumuz acıyor daha fazla para hırsındaki patron, sebebi oldukça çalıştırdığı işçinin ölümüne.. duyarsız değiliz.. dişimiz ağrıyor, gördüğümüz her türlü mide bulandırıcılığa ve bunlara sebep olan körlüğünüze, hırsınıza.

    bizim bütün vucudumuz sadece kendi vücudumuz olmaktan çıkıyor. her birimiz dünya oluyoruz, her birimiz dünya oldukça, dünya da her birimiz oluyor, insana benzemeye başlıyor dünya.

    ve sen dişimize vuruyorsun her gün. ağrıyan yerlerimize. bu acıyla çıkıyoruz sokağa, bağırıyoruz. ve sen ağrıyan dişimize her gün görünür-görünmez çekiçlerle vurduktan sonra, can havliyle daha iyi bir dünya istiyoruz. en hassas sinir uçlarının olduğu noktaya vurmanın acısını bilir misiniz? ve vuranın haksız olduğunun? işte o acının ardından ne yapsak…"
  • marks ve engels, lenin'in deyişiyle sosyalizme geçiş meseleleri ile yani biçim meseleleri ile kendilerini bağımlı kılmamışlardır. sadece genel kural öngörmüşlerdir. bu kurala göre, proleteryanın burjuva diktatoryasını alaşağı edebilmesi için devrimci şiddete, zora başvurması zorunludur.

    zor, marks'ın deyişiyle, bir yenisine gebe olan her eski toplumun ebesidir. sosyal devrimin bir tek yolu vardır, marks'a göre; 'ancak, artık sınıfların ve sınıf çelişmelerinin bulunmadığı bir düzendedir ki sosyal evrimler, artık siyasi devrimler olmaktan çıkacaklardır. o zamana kadar toplumun her yerinden değiştirilip, düzeltilmesinin arifesinde sosyal bilimin son sözü şu olacaktır:

    ya mücadele ya ölüm, ya kanlı savaş ya da yok olma!

    edit. imla
  • üzerimizde "dayak yiyen çocuğun babasına kafa atması"na benzer bir etkisi olan fenomen. her zaman nahoş, her zaman haklı.
  • (bkz: mahir çayan)
hesabın var mı? giriş yap