• bu topluluğa devekuşu adı verilmesinin sebebi;1960'lı yıllardaki toplumun tepkisizliğiymiş. gerçi deve kuşu tabiri haldun taner için önemli zira kendisinin uzun yıllardır yazdığı milliyet gazetesi'ndeki köşesinin adı da devekuşuna mektuplar.
    topluluk için bir şarkı da bestelenmiştir. sözler haldun taner'e, müzik ise altan irtel'e ait:

    "devekuşu devekuşu
    kanadın var yerdesin
    hörgücün yok devesin
    kumdan çıkmaz hiç başın
    sen ne biçim nesnesin

    uyan oldu sabahlar
    yeryüzünde neler var
    bak, gör, düşün, işit, anla
    ne yalanlar dolanlar
    yutturanlar yutanlar

    devekuşu devekuşu
    kanadın var yerdesin
    hörgücün yok devesin
    saklanmakla iş bitmez
    çık dışarı nerdesin"

    ileri görüşlü olmak, sadece yaşadığı günü değil yarınları da anlatmak, yarına kalmak böyle bir şey olmalı. şu şarkıyı al bugüne koy sırıtmaz, yarına koy yine sırıtmaz. büyüksün haldun taner!
  • devekusu kabarenin oyunlarini ozal iktidarini nasil elestirdigine dikkat kesilerek bir daha seyretmenizi tavsiye ederim. ve o oyunlari bugune, erdogan iktidarina uyarlayin. eger bugun devekusu kabarenin misyonunu devralmis bir kuruma sahip degilsek, turkiye ne yazik ki 30 sene oncesinden geriye gitmis demektir. basbakanin tiyatrolari ozellestirme arzusunun temelinde boyle bir muhalefeti susturma isini dogasi geregi konjonkturel olmaya namzet yargi ile cozmek yerine hukuken kurumsallastirmaya goturmek istemesi yatmaktadir saniyorum.
  • metin akpınar'ın 14 mayıs 2017 günü hürriyet pazar eki'nde yenal bilgili'ye verdiği röportajı okuyunca içimi bir kez daha cız ettirmiş topluluktur. şöyle ki:

    metin akpınar şöyle söylüyor: son yüzyılda yapılmış türkiye’nin en önemli hareketlerinden biridir devekuşu kabare. 1967’de kuruldu. 1992’de kapandı. aşağı yukarı 38-40 oyun oynadık. haldun taner, eugene ionesco, boris vian oynadık. bütün bunlarla bilmediğimiz bir alanda eğitimli olduk; hem eleman eğittik hem de seyirciyi. kabare türünü sevdirdik. ama sadece altı oyunumuzun video kaydı var. bazılarının ses kaydı var ama çoğunda o da yok. ‘astronot niyazi’ yok mesela. 1971’de, apollo atıldıktan sonra oynadık. yani ay’a ilk giden astronot benim. sadri alışık’ın turist ömer’i de cem yılmaz da sonra gitti.

    kimbilir neler kaçırdık. ne espriler, ne kültür varlıkları yok olup gitti. bugün, uyduruk programların kaydı tutulurken biz bir kültürü kaybetmişiz. para yokluğundan, teknik imkansızlıktan, yaklaşık 40 oyunun sadece altısını biliyoruz. geceler adlı (bence en mükemmel) oyunlarının dönemin iktidarı tarafından video kayıtlarının toplatıldığını hatırlatalım.
  • çocuktan biraz büyüktüm, "mustafa abi"' çok sıcak bir yaz günü yasaklar kaseti ile çıkagelmişti.
    7 yıl ne kadar büyük uçurummuş o zaman. "abi"... arkadaşımın "büyük" ağabeyinin arkadaşı.
    toplandıklarında, teybe yasaklar'ı, deliler'i takıp dinlerlerdi, en çok da ben dinler, gülerdim farkettirmeden... "mustafa abi" de gülerdi masmavi gözleri ile. sarı saçları yana düşerdi, benimkiler ise esmer düşerdi, ege'de yaşayan tüm kadınların hepsinden daha kara, daha kısa... anneme kızardım babamla evlendiği için.
    yazları, izmir'de yaşayan bir yaş büyük kuzenim gelirdi. kumral, komik ve güçlü, hem devekuşu kabare izlemeye gidebilirdi. izlediği tüm bölümleri anlatırdı, bazen canlandırırdı. "mustafa abi" onu görse kesin beğenirdi, yakışırlardı da birbirlerine...
    annem kasetleri almama izin verirdi, hatta para da verirdi, 17 ve hey alırken verdiği paralara şaşırdığım kadar şaşırırdım. her seferinde "ben de hayat dergisi alırdım." derdi... auto-reverse'ü vardı bizim teybin, mustafa abi ile dinlediğimizin yoktu, kendimiz çevirirdik. ezberlerdim ben bütün bölümleri, teyp yokken de kendi kendime söyleyebilmek için. sahnede izleyemezdim ama gel oyna deseler tüm bölümleri tek başıma canlandırabilecek kadar bilirdim. beyoğlu-beyoğlu, deliler, aşk olsun hepsini döndüre döndüre dinlerdim... ama yine de en çok yasakları severdim, aslında yasakları hiç sevmem.
    10 yaş büyük kuzenim de severdi, telefonla konuştuğumuzda bile esprilerden yapıp takılırdı bana, en çok da telefonu açarken "aloooo, galaksi taksi araba yok." derdi. her seferinde gülerdim ben, canım gülmek istemese bile bir daha devekuşu kabare esprileri yapmaz diye korkar gülerdim. aslında dişlerim kocaman görünüyor diye gülmeyi sevmezdim, gülümsemeyi arzu ederdim...
    sonra video geldi arkadaşımın evine, vhs. beta mı daha iyiydi hatırlamıyorum. ekmek kızartma makinesi de gelmişti ondan önce, yeni şeyler hep onların evine gelirdi. kabarenin video kasetleri bulunup getirildi, üzerine 30 yıl yaşadım bu kadar mutlu olduğum 3-5 sn daha hatırlıyorum, fazla değil. kaç kez izledik sayamadım.
    sonra büyüdük, ben hiç vaz geçmedim sevgimden. "mustafa abi"'den de hiç haberim olmadı, onu sevmekten çok kısa zaman sonra vazgeçtim. sormaya utandım, arkadaşım dalga geçerdi sorsam.
    15 yıl sonra arkadaşımın düğünü için izmir'e gittim. liseden kız arkaşlarımın olduğu masaya yerleşmiştim ki arkadaşım yanıma bir adamla geldi, "bakalım birbirinizi hatırlayacakmısınız?" diyerek. mavi gözlere baktım, gülümsedik, dişlerimi göstermedim...
    evlenmiş, almanya'da yaşamış bir süre, geri dönmüş, boşanmış, ayak üstü anlattı biraz. "dans edelim mi?" dedi, "olur" dedim de içimden "13 yaşındaki bir kızın dileklerini yerine getirmek için edelim" dedim. dans ederken sohbet etmeye devam etti, "dinlediğimiz kasetleri hatırlıyor musun?" dedi, " sen ne kadar büyümüşsün, güzelleşmişsin" dedi. bir iki espriyi hatırlattım o da güldü sarı sarı...
  • geceler isimli oyunundaki bazı skeçlerde, son derece başarılı bir şekilde bürokrat, milletvekili, bakan, başbakan ve hükümet eleştirisi yapıldığı için oyun o dönemde yasaklanmış ve çok kapsamlı bir çalışma sonucu hemen hemen tüm kayıtları yok edilmiştir. bulunamamasının sebebi budur.
  • bir aile, yanlışlıkla video alma amacıyla, tam da o akşam evlerine kız istemeye gelinecek bir ailenin evine giderler. iki ailenin de yanlışlıktan haberi yoktur.

    ...
    ...
    video almaya gelen ailenin babası (metin akpınar): markası nedir peki efendim?
    ev sahibi aile: markası mı??...
    - yani adı, yani siz ne diye çağırıyorsunuz hehe
    ev sahibi ailenin annesi: ha adııı... saniye...

    sessizlik

    video almaya gelen adam gülmeye başlar. karısı ve oğlu dahil, kimse anlam veremez.

    - pardon aklıma bir şey geldi de...

    güldükçe güler, kopar, yarılır. sonra karısına ve oğluna doğru yaklaşıp sessizce:

    - kadın sanyo diyemiyor...

    ölsem unutmam bu sahneyi herhal.
  • çocukluğum serinin tüm kasetlerini dinleyerek geçmişti. her bir sahnesi her bir repliğini ezbere bilir, özellikle de uykuya dalarken dinlemey bayılırdım. ailece dinlediğimiz zamanlarda bazı espirilerde kıpkırmızı kesildiğimi hatırlarım.

    teyp kasetlerinden dinlediğim için tüm sahne dekorlarını zihnimde canlandırmış ve müthiş bir tasarımda müthiş kostümlerle kendi hayal dünyamı renklendirmiştim. gülmekten kasıldığım, uzun süre öylece kalakaldığım yüzlerce komik ve neşeli öğeyi barındırırdı oyunları.

    sonra bir gün kader vcd'leri ile karşılaştırdı beni, oturdum aşk ile güldüm yine hepsine aynı şekilde ama dekor ve kostümler tam bir hayal kırıklığıydı hayal dünyamın yanında...

    hala kullandığım replikleri vardır, bilen biri olunca karşımdaki, anlam kazanır

    (bkz: uzan geliyorum)
  • ya beta video kasetlerle ya da direkt açıkhava tiyatrosunda müthiş bir keyifle izlemişimdir zamanında. başta aşkolsun, yasaklar ve deliler olmak üzere karnıma ağrılar girdiğini hatırlıyorum. notre dame'ın kuluncu, alo galaksi taksi vs.

    birkaç sene önce, gamze özçelik metin akpınar'ın da bulunduğu fakat hangisi olduğunu hatırlayamadığım bir programda, kendisine yöneltilen ''devekuşu kabaresi'ni sever miydiniz sorusuna öyle bir cevap vermişti ki tüm kan beynime sıçramıştı. 1982 doğumluyum, maalesef yetişemedim ben diyerek suratını ekşitmişti. ulan..sevmiyorum dersin anlarım da, o furyayı nasıl bilmiyorum, hatırlamıyorum dersin. biz de 82'liyiz ve ömrümüz onlarla geçti.

    her neyse, güzel yıllardı. metin akpınar'ın tüm şirinliği, nevra serezli'nin zarafeti ve daha birçok önemli isim evimizin vazgeçilmezi olmuştu. özlemiyor değilim...
  • çogacaip, bir mustafa kandıralı'nın oyun havalarını dinlerken gözlerim doluyor, bir de bu devekuşu kabare'yi izlerken. devekuşu kabare lan? ülke topraklarında yapılmış en baba mizah eseri. normalde güldürmesi gerekmiyor mu?

    hayır, eskiden duygulanıyordum falan da, şimdi açıp zeki alasya'yı görsem orda, zırıl zırıl ağlarım sanıyorum. o yüzden haberi aldığımdan beri izlemedim. akşam evde çoluk çocuk yatınca tek başımayken bakıcam. belki bir kadeh de rakı içerim.
  • http://haber.gazetevatan.com/…rada/421983/166/haber haberini okunca orgazm olmus bir tenor edasi ile haykirasim geldi. nihayet be nihayet kanli canli izleyebilecegim sizi birarada.
hesabın var mı? giriş yap