• kafka'nın farkındalığın suç, yaşamanın ceza, ölümünse mükafat olduğu bir dünyayı anlattığı muhteşem eseri.

    (bkz: dünya hapishanesinde mahpusum)
    (bkz: mevlana)
  • franz kafkanın karanlık romanlarından biridir..
    beni en derinden etkileyen sözleri bunlar olmuştur:

    yapılmamış, unutulmuş itirazlar mı vardı? şüphesiz vardı böyle itirazlar. gerçi yerinden oynatılamazdı mantık, ama yaşamak isteyen kimseye de karşı duramazdı. neredeydi yargıç? neredeydi yüksek mahkeme? konuşacaklarım var! el kaldırıyorum işte!
  • dava ablasının çocuklarıyla birlikte savaş yıllarını baba evinde geçirmek istemesi üzerine kafka’nın evden ayrılmak zorunda kaldığı bir dönemde yazılmaya başlanır.(ağustos 1914)

    kafka’nın diğer pek çok yapıtında olduğu gibi dava’da da kurulu düzen ilk okuduğunuz paragrafla bozulacaktır: “biri iftira atmış olacaktı josef k.’ya; çünkü bir sabah durup dururken tutuklandı. her sabah saat sekize doğru kahvaltısını getiren pansiyon sahibi bayan grubach’ın hizmetçisi o sabah ortalıkta görünmemişti. böyle bir şeyle ilk kez karşılaşıyordu, k.”

    bununla birlikte klasik eserlerde alışkın olduğumuzun aksine kafka’nın yapıtlarında büyük anlatıcı çıkmaz karşımıza,okuyucunun bilgisi josef k.’nınkinin önüne geçemez .

    dava’da da böyledir işte; k.’nın tutuklanmasına neden olan suçu ne tutuklayanlar ne de tutuklanan bilmektedir. kimsenin bu duruma bir anlam veremeyeceğini düşünürsünüz ancak aksine herkes çoktan kabullenmiştir durumu, k.’da dahil.cezası k.’nın hayatıdır bu suçun.

    henz politzer s. fischer yayınevinden 1965’de çıkan “franz kafka, der künstler” adlı yapıtında kafka’nın suçundan bahseder:

    “mahkemenin suçuyla karşılaştırıldığında k.’ nın suçu daha az paradoks değilse de, basit bir suç niteliğindedir.işlediği suçların hepsi ki bu daha çok ihmal suçlarıdır tutuklanmasını haklı göstermeye yetmez. k.’nın saptanabilen suçları sevgisizliği,mesleğine karşı gerçek bir ilgi duymayışı, yaşamsal güçsüzlüğü, kendisini çağdaş burjuva yaşamının temsilcisi yapan sıradanlığı bir sürü tutuklanmamış insanda görülebilecek şeylerdir. ayrıca kendisini sanık konumuna sokan suçu bilmemesi de suç olarak nitelenemez, çünkü mahkeme hizmetinde çalışan elçi ve habercilerden büyük çoğunluğunun da bu kanun hakkında bir bilgisi yoktur. mahkeme işlerini çok iyi bilen ressam titorelli gibi bir adam bile renkten söz bir kör gibi mahkemeden söz açar: kanunda -ben kendim okudum desem yalan- suçsuz kimsenin pek tabi aklanabileceği belirtilir, ama yargıçlar etkilenir diye bir kayda rastlanmaz. oysa benim bilip işittiğime göre durum tam tersidir bunun.”

    ardından bir otelin tavan arasında yapılan duruşmalar başlar. garip bir yerdir mahkeme salonu garip bir yerdedir de aynı zamanda. tüm duruşmalar boyunca bir türlü anlam veremeyeceğinizi düşündüğünüz olaylar yaşanır. duruşma sırasında genç bir hukuk öğrencisi mübaşirin karısına sarkıntılıkta bulunur, kadının çığlığı duruşmayı böler. mübaşirse bu durumu olağan karşılar ancak herkesin içinde yapılması rahatsız eder onu, sorgu yargıcının duruşma boyunca kürsüsünde bulunan kitapları karıştıran k. , ressamın kötü niyetinin gün gibi ortada olduğu çıplak kadın ve erkeğin yan yana bir resmini bulur..

    bununla birlikte davaya göre hayatını düzenlemiş olan k.’nın günlük hayatta karşılaştıkları da daha az kabul edilebilir değildir.

    k. wagenbach dava’nın bir cezalandırma fantezisi olduğunu söyler. nitekim ressam titorelli’nin k. ile yaptığı konuşma bunu kanıtlar niteliktedir. ressam davanın üç şekilde sonuçlanabileceğini söyler: gerçek aklanma, sözde aklanma, sürüncemede bırakma. ancak şimdiye kadar hiçbir gerçek aklanma ile karşılaşmadığını da eklemeyi ihmal etmez. k. ise haklı bir yorumda bulunur bir tek cellat bütün bir mahkemenin yerini alabilir.

    davaya ilişkin pek çok şeyin daha anlaşılır olmasını sağlan bir bölüm vardır: katedralde. k.’nın katedrale geliş sebebi ve onu katedralden içeriye girmeye iten nedenler tüm bunların aslında önceden tasarlanmış olduğu ve davanın tahmin edilenden daha fazla kişi ve kurumu içine aldığı izlenim uyandırır.

    katedralde bölümünde mahkeme hizmetinde çalışan rahip tarafından k.’ya bir mesel anlatılır ve k. kendisinden beklenen yanılgıya düşer: kapıcının taşralı adamı aldatmış olduğu. meselde taşralı adamın hikayesi anlatılır. kanun önünde bir kapıcı bekler taşradan gelen adam ise içeri bırakılmaz, kendisine şimdi giremeyeceği söylenir. taşradan gelen adamsa ölümünün yaklaştığı son ana kadar bekler ve sonunda kapıcıyı yanına çağırıp sorar: “nasıl oluyor da, bunca yıl benden başkası girmeye kalkmadı bu kapıdan?”. cevabı basittir oysa, kapı yalnızca taşralı adam içindir ve artık kapıcı kapıyı kapatabilir. aslında kanun taşralı adamı çağırmıştır ancak kapıcılardan geçecek izni vermemiştir kendisine.

    kafka’nın yakın dostu max brod’a göre k. elinden çıkıp giden suçsuzluğunu miskinlik içinde savunmaya çalışan biridir. k. da taşralı adam gibi kişilikten yoksundur aslında, meselde asıl kahraman taşralı adam değil kurtarıcı haberi ona çok geç veren kapıcıdır.

    kanun önünde meseli heinz politzer’e göre dava için bir çeşit seyrüsefer programı oluşturur. bu bakımdan k.’nın da sona yaklaştığını söyleyebiliriz.

    romanın “son” bölümünde k. evinden iki adamca alınır. şehrin dışı sayılabilecek bir yerde bir köpek gibi öldürülür, sanki bunun utancı kendisinden sonra da yaşayacaktır.

    aslında benim cevabını aradığım soru k.’nın bu cezadan kurtulmasının mümkün olup olmadığıdır. yani en azından davanın sürüncemede bırakılmasını sağlaması nasıl gerçekleşebilirdi.k. katedralde rahibe şu soruyu sorar “bir insan, insan olur da nasıl suçlu olabilir”. k.’nın suçu diğer insanlarda da görülebilecek şeylerdir. öyleyse k.’nın isyanı diğer insanlar arasından kendisinin keyfi seçilişinedir. çünkü k.diğer insanlar kadar suçlu ya da suçsuzdur. bu durumda k.’nın suçu kafka tarafından yüklenmiş bir suçtur. bu durumda cezadan kurtulması da mümkün değildir.
  • kafka da bilemezdi seneler sonra bazı bir ülkede insanlar 4000 sayfalık kimsenin anlamadığı iddianamelerle içeri alınacak. oradan oraya koşturmaca garip ilişkiler ile kitabındaki şeyleri yaşayacak. yok lan belki de biliyordu onun için yazmıştı bunu değil mi?
  • franz kafka’nın en önemli eserlerinden olan dava kitabı.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    konusu, kısaca başkahraman joseph k. adlı bir memurun bir sabah neden ve ne zaman işlediğini bilmediği bir suç yüzünden cezalandırıldığını öğrenmesi ile başlar ve neden cezalandırıldığını bulmak için mücadele etmesini anlatır.

    bütün olay örgüsü k.’nın tutuklanmasına sebebiyet veren suçunun ne olduğunu araştırmasından oluşur. cezalandırılan cezanın nedenini bilmez. cezanın saçmalığı öylesine katlanılmazdır ki, suçlanan kişi huzura kavuşabilmek için cezasına bir doğrulama bulmak ister: ceza suçu arar.
    roman boyunca bu araştırmasından sonuç alabilmek için çeşitli makamlardan insanlarla ilişkiye geçer.

    kendisine neden cezalandırıldığı, davanın ne zaman, nerede yapıldığı hiçbir zaman söylenmez. kahraman, kitap boyunca cezasının suçunu öğrenmek amacıyla var gücüyle yanıtlar arar, insanlarla görüşmeye çalışır, devlet dairelerine girer. sanki bir kâbusun içinde kaybolmuş ve labirentlerde yolunu bulmaya çalışmaktadır.

    kafka’nın yapıtları sürekli olarak bitmez bir enerji ve dürtüyle kurumlara ve iktidar ilişkilerine, dahası tahakkümün ve iktidarın kendisine karşı gelir. neredeyse bütün anlatılarında, konunun merkezinde, görülebilen ya da görülemeyen bir iktidar odağıyla anlatı kişisinin çatışmasına tanık oluruz.
    bu çatışmanın en belirgin olarak tasvir edildiği eserlerinden biri de konu edilen bu romanıdır.

    joseph k.’nın başından geçen olaylar, ilk bakışta adaletsiz bir sistemin, bir insanı yok yere öğütmesi, bunu yaparken de çevresindeki tüm insanları bu sistemin bir parçası haline getirmesi gibi son derece trajik olması gereken olaylar gibi görünür. ama kafka, bu trajediyi gerçekliğin bozulmuş bir hali olarak, kafkaesk bir atmosfer içinde sunar.
    olay örgüsü ve atmosfer kafka eserlerinde her zaman gördüğümüz gerçek ve kâbusun birbirine karışıp ayırt edilemediği bir anlam ve mantık düzeyindedir.

    dava’da iktidar aygıtlarının işleyişi ve bürokratik yapılanmanın birey üzerindeki etkileri kitabın hemen başında kendini gösterir. kitabın kahramanı kendi dışında gelişen bürokratik birtakım oluşlar ve işleyişler neticesinde haberi olmadan ve bilmediği bir suç yüzünden cezalandırıldığını öğrenir.

    devlet aygıtlarının birey ve toplumsal gündelik yaşam üzerindeki tahakkümünü daha kitabın ilk paragrafında görürüz ve buradan itibaren kahramanın neden cezalandırıldığını ve davasını öğrenmek üzere devasa, anlaşılmaz, karmakarışık ve her yeri kaplamış bir bürokratik canavarın içine doğru çekilişi ve mücadelesi ile devam ederiz.

    devlet aygıtlarının veya bürokrasinin işlenişinin, kafka’nın genel yazın üslubu ve oluşturmaya çalıştığı atmosfer bağlamında, saçmalık derecesinde karmaşık, anlamsız neden ve sonuçlara dayalı olarak tasvir edildiğini görürüz. kahraman bu işleyişini içine girdikçe mantık kurallarının işlemediği bir dünyada, yolun, el yordamıyla bulunabildiği bir labirentte daha da kaybolmakta ve çıkışı bir türlü bulamamakta olduğunu farketmektedir.

    bu korkunç karmaşık ve mantıksız yapılanmanın içinde kaybolan birey gerçek soru ve sorunlarına yabancılaştığı gibi bu sistemin insan doğasına ve özgürlüklerine düşman olması, onu yok etmesi sebebiyle kendine de yabancılaşmakta ve tek amacı, bu karmaşık ve mantıksız işleyişin dışına çıkmak, orada yolunu bulabilecek hale gelmektir.
    kafka’nın devlet – bürokrasi yapılanmasını bu şekilde tasvir etmesi modern devlet yapısı ve işleyişi karşısında küçük ve güçsüz kalan bireyin durumunu daha da koyultmaktadır.

    tüm toplumsal alanlara yayılmış, boşluk bırakmamış, merkezsizleşmiş bir büyük şebeke olarak mahkeme, bürokrasiyi temsil etmektedir.
    kendi iletişim ağlarını ve söylemlerini yaratmıştır. mahkeme karşısında dava sürecine giren sanık kendisini dava eden bu mahkemenin somut yerini ve suçunun ne olduğunu bulma çabasında durmadan bu yeri kaybeder. sürecin içinde 'şey'leşmiş bir varlık olan sanık iktidar ağına takılmış birer atomize varlıktır.
    modern devletin devasa ölçek kazanmış kurumları karşısında atomize olan birey, kafka’nın eserlerinin yol açtığı ruh haline benzer bir durumda kalır.

    kendisi de bir bürokrat olan kafka, içinde bulunduğu, bir parçası olduğu şebekenin iç yüzünü, birey hayatına ve toplumsal gündelik yaşama nasıl nüfuz edip gerçekliği ve mantığı kırıp parçaladığını çok iyi görmüştür. kafka’nın bürokrasi-devlet aygıtı ve iktidar şebekelerinin işleyişi konusunda çok açık bir bilinci vardır.
    bu sebeple kitapta grotesk daha doğrusu kafkaesk bir tasvirle yansıtılan kurumlar ve onların insanları sadece gerçeğin bir başka algı düzlemindeki yansımasıdır.gerçekten çok uzak yada saçma tasvirler değildirler bunlar, zaten bu kurumlar ‘’saçma’’ dır ve o yüzden böyle tasvir edilmişlerdir.

    sonuç olarak, kafka’nın dava romanının genel olarak modernliği, modern devlet – bürokrasi yapılanmasının tahakkümcü yapısını deşifre eden bir eser olduğunu düşünebiliriz. anlattığı devlet ve iktidar ilişkileri doğrudan göndermeler değildirler, daha çok alt metin olarak örtük bir şekilde metnin içinde yer bulmaktadır.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    modern devletin bürokratik yapılanması karşısında bireyin durumunu, iktidar – birey ilişkisini ve çatışmasını anlama çabası bağlamında, kafka’nın bu eseri günümüzde ışıktır, yoldur, biçimdir.
  • josef k.'nın bir sabah durup dururken tutuklanmasını anlatan romandır. romanın baş karakterinin ismi josef, dönemin kaiser'inden geldiği gibi aynı zamanda soyadının baş harfi olan k'nın kafka'dan geldiği söylentileri de vardır. bunun dışında roman josef k'nın içinde bulunduğu durumu hiçbir zaman sorgulamayışını ve bununla gelen, beklenen kaçınılmaz sonu anlatmaktadır. bu süreç içerisinde de kafka aynı zamanda sistemin özellikle adalet sisteminin ne kadar yozlaştığını, ahlaksızlığın hemen hemen herr yerde görüldüğünü insanların(okuyucuların) yüzüne vurmaktadır. romanda kafkanın anlatmak istediği durum üç noktada incelenebilir; bunlar din, toplumsal yapı ve varoluşçuluktur. (hatta ve hatta albert camus'nun yabancısının bu kitaptan etkilendiği söylenir)

    spoiler
    "kuşku altında olan için hareket hareketsizlikten iyidir, çünkü hareketsiz duran kendisi de bilmeksizin, hep bir terazi kefesinde olabilir ve günahlarıyla tartılabilir."
  • insanın sırf yaşamak dolayısıyla sorumluluğunu aldığı doğuştan suçluluk duygusunu ve onunla kendi özgürlüğü uğruna olan savaşını konu alan kafka romanıdır. aslen hiç kurgulanmamış ve yazar tarafından gözden geçirilmemiştir. hatta yazar bu tamamlanmamış fragmanlardan oluşan eserini, diğer tüm eserleriyle beraber vasiyetiyle dostu max brod'a teker teker yakması ve sonsuza kadar yayınlamaması için teslim etmiş, böylelikle ondan yaşamı boyunca bütün yazmış olduklarını bulup, toplayıp yok etmesini rica etmiştir. ancak max brod, kafka'nın ölümünün ardından bu ricayı yerine getirmeyerek, kendi çabasıyla hemen tüm kafka eserlerini orijinaline zarar vermeksizin düzenleyip yayınlatmıştır. işte dava (der process) da bunlardan sadece bir tanesi olmuştur.
  • önemli psişedelik franz kafka romanlarından. nedeni olmayan, zaten neden de gerektirmeyen bir dava.

    josef k.'ya birileri iftira atmış olmalıydı.
  • ahmet cemal çevirisinin son paragrafı şöyledir ve oldukça etkileyicidir:

    spoiler

    "ama beylerden birinin eli k.'nın gırtlağına sarılırken, öteki bıçağı yüreğine sapladı ve iki kez çevirdi. k. kaymakta olan gözleriyle yüzünün hemen yakınında beylerin yanak yanağa dayanmış olarak kararı izleyişlerini de gördü. 'bir köpek gibi' dedi, sanki utanç, ondan sonra da hayatta kalacaktı."

    spoiler
  • her kim ki bu kitaptan bahsederken "dönemin hukuk sistemine getirilmiş bir eleştiri" minvalinde şeyler mırıldanıyorsa, o kişi kitabı anlamamış demektir. kitabın hukuk veya genel olarak sistem eleştirisi ile alakası yok. hayır bunu düşünen okur sayısı azımsanmayacak derecede de o yüzden parmak basayım dedim. evet.
hesabın var mı? giriş yap