• marvel filmlerini; "aynı kalıptan çıkan kopyala yapıştır işler" olarak tanımlamış olan başarılı yönetmen.

    --- spoiler ---

    “the problem today… well, if we’re talking about marvel, the thing is, all these films are made from the same mold. some filmmakers can add a little color to it, but they’re all cast in the same factory. ıt doesn’t take anything away from the movies, but they are formatted.” the director told premiere about his impression of the mcu.

    “there are too many marvel movies that are nothing more than a cut and paste of others,”

    --- spoiler ---
  • yönetmen gözünü bond'a dikmiş görünüyor, sonucu ne olur bilinmez ama "bir 007 filmi yapmayı çok isterim" demiş

    zamanında steven spielberg ve christopher nolan'da bond filmi yapmayı çok istemelerine rağmen bu mümkün olmamıştı, onlar da bir nevi kendi bond filmlerini yapma yoluna gittiler.spielberg, george lucas karakteri indiana jones serisiyle, nolan ise dc comics karakteri batman/dark knight ile bunu yaptı.

    villeneuve; "james bond, çocukluğumdan beri birlikte olduğum bir karakter. bond'a karşı büyük bir sevgim var. daniel craig'in yaptığından sonra yeniden başlatmayı denemek büyük bir zorluk olurdu. daniel'ın bond'a getirdiği şey çok benzersiz, güçlü ve dürüst olmak gerekirse eşsizdi. o en büyük james bond'dur. cary'nin filmini (bkz: no time to die) görmek için sabırsızlanıyorum. çok heyecanlıyım. ben en büyük bond hayranlarından biriyim.böyle bir şey olur mu bilmiyorum ama bu bir ayrıcalık olurdu. bu saf sinema keyfi olurdu..."
  • kubrick'ten sonra ilk kez bir yönetmende gördüğüm niteliğe sahip. bunun ne olduğunu açıklamak da güç olacak, açıklayaman. ezoterizm de değil tam olarak. nietzsche'deki aşkın, taşkın haller değil. tarkovsky'de de yok bu, kieslowski'de de yok, nuri bilge'de de yok, lanthimos'da da yok, bela tarr'da da yok, terrence malick, lumet, bergman, altman, pollock... say babam sabaha kadar, yok oğlu yok. bahsettiğim şey sinema sanatıyla alakalı değil. sinema yoluyla tanıdık bu değerli insanları o ayrı. yalnız bu adamda olan şeyi ne fuları bağlasam anlatabilirim, ne huniyi taksam, ne hırkayı giysem. bu yazı burada dursun. bu bahsettiğim şeyin ne olduğu 1000 yıl sonra falan açıklığa kavuştuğunda, eski yazıtlar misali "aha lavuğun biri yazmış bak" desinler diye bytelar şeklinde dursun. filmlerini seviyorum üstadın, şans eseri diyelim maelström'den beri takipteyim. filmlerine ölüp bittiğimden değil... sadece o kubrick dışında başka kimsede görmediğim tercih ve anlayış. bu adamların zamanı daha gelmedi diye bağlayalım.
  • blade runner 2049'un yönetmenliğini kabul etmeden önce 2 ay kararsız kalmış yönetmen.

    “öncelikle proje ridley scott için yazılmıştı ve ridley de o sıralarda birden fazla projeyle uğraşıyordu. harrison ford filme başlamak için sabırsızlanıyordu ve ridley de the martian’ı bitirip alien: covenant’a başlamak üzereydi. dolayısıyla ridley ve diğer yapımcılar yönetmen koltuğunu başkasına vermeye karar verdiler. alcon şirketiyle daha önce prisoners filmini yapmıştım ve benim için harika bir tecrübeydi. neticede bana büyük sürpriz oldu ama proje için bana ulaştılar.”

    daha sonra yapımcı andrew a. kosove‘dan gizemli bir mesaj aldığını belirten villeneuve;

    “mesajda, ‘kimsenin bizi görmeyeceği bir yerde seninle buluşmam lazım.’ yazıyordu ve ben de kabul ettim. buluştuğumuzda kosove önüme, üzerinde queensborough yazan bir zarf koydu ve ‘aslında queensborough diye bir şey yok.’ dedi. anladım ki bu yeni blade runner projesi içindi. bana bu kadar güvendiklerini fark ettiğimde gerçekten duygulandım. açıkçası bu hayatımda aldığım en güzel iltifatlardan biriydi. daha sonrasında da, ‘yapsam mı yapmasam mı?’ diye düşünmekten iki ay uyuyamadım.” dedi.

    en nihayetinde senaryonun güzelliğine inandığı için teklifi kabul ettiğini söyleyen yönetmen; “sinema topluluğu tarafından sonsuza kadar lanetlenme ihtimalini kafamda kabullenmem gerekiyordu. çarmıha gerilebilirdim.” diyerek sözlerini tamamladı.
    kaynak
  • film çekmeyi bıraktığında tarihin en iyilerinden biri olarak hatırlanacak.
  • kimse bahsetmemiş, sanırım işlerine gelmediği için, villeneuve kendisini etkileyen yönetmenlerden bahseder, “benim için muazzam ilham kaynağı olan iki sinemacı var: ingmar bergman ve steven spielberg , farklı nedenlerle.bergman hayatımdaki en büyük sanatsal şoklardan biriydi. ve spielberg diyorum çünkü en başından beri onun bir film yönetmeni olarak dehasından ilham aldım."

    yönetmenin arrival filminin yıldızı jeremy renner'da villeneuve için "bir nevi stanley kubrick ile steven spielberg'ün bebeği olmuş gibi" benzetmesini yapmıştı.

    villeneuve, çağdaşları arasından da christopher nolan'dan hayranlıkla bahsetmişti
  • adam sessiz sedasız dune'u çekiyor. hadi koçum bir efsane doğur diye gazlamak istiyorum bu babayiğidi.
  • tüm filmlerini izledim. enemy nin yeri bende ayrı. enemy den sonra arrivalı izlemeye gittim. gitmeden içimde bir kuşku vardı. sinopsis belli, bu adamın tarzı değil neden bu filmi çekiyor?

    filmin ilk dakikasından son dakikasına tüylerim ürpererek izledim. yönetmeni bilmenin verdiği hava ayrı bir haz kattı filme. her sahnesini inceledim. bu adam çekiyorsa tesadüf değil, bu ışık böyleyse raslantı olamaz, renkler oyunculuk diyaloglar, herşey bir puzzle ın parçaları gibi yerli yerine oturdu filmde. sonu klişe diyenler var ama klişeyi bile anlatım tarzıyla orjinal hale getirebilecek bir sanatçı bu adam.

    bakın, tembel bir izleyici bu filmi kavrayamaz. enemy nin dvd sinde yönetmenle roportajı izleyin. kendinizden utanacaksınız. ben utandım. artık yönetmeni tanımadan filmine gitmeyin.

    hollywood un tembel izleyiciye hitap ettiği günler bitti arkadaşlar. tembel zombi izleyiciler tv ye kaydı. artık sinema sektörü orijinali arıyor. nolan, villeneuve, wes anderson, woody allen bunların populerleşmesinin bir nedeni var.

    yönetmen sineması geri dönüyor. belki çoğunuz filme gitmeyi bırakacaksınız ama benim gibi nicesi sırf yönetmenin filmlerini görmek için sinemaya gidecek. az gişe olacak belki ama prestij ön planda olacak. sike sike eğitecekler izleyiciyi. bir daha bir filme gitmeden yönetmenine bakın. filmi onun gözünden izlemeye çalışın. yorucu olur ama verdiği haz paha biçilmez. sinema bu, sinefil olmak bunu gerektirir.
  • kendisini 2010 yılında tüm dünyaya incendies filmiyle çoktan kanıtlamış, 90'lardan beri şahane işler yapan, özellikle arrival filmiyle bir bilimkurgu filmine yönetmen dokunuşu nasıl yapılır örneğini sergilemiş, şimdiye dek çoktan ödüllere boğulması gerekirken maalesef görmezden gelinen aşmış bir sinemacıdır. kısa filmleri de özeldir izlenmelidir.

    sinema dünyası içindeki nadide isimlerden biridir bana göre. kanadalı olması da bunda etken, kendine has bir tarzı var özellikle hollywood saçmalıklarına klişelerine yaslanmadan daha orijinal bakış açıları planlar vs yakalaması da filmlerinin izlenebilirliğini artırır. umarım daha sık aralıklarla film çeker.
  • dune 2'den sonra rendezvous with rama'yı çekeceği açıklanmış yönetmen.

    bazen birileri hayranlıkla okuduğum ve filmi çekilemez dediğim tüm kitapları bu adama tek tek söylemiş de bu adam da bana inat onları çekiyormuş gibi hissediyorum.

    dune'u denis villeneuve'un çekeceğini ilk duyduğumda oturup ağlayasım gelmişti. en sevdiğim eseri en sevdiğim yönetmenden izleme düşüncesi aşırı mutlu etmişti.
    şimdi de rama demiş. abi gözünü seveyim sen ne yapıyorsun. sen neler yapıyorsun. dune 2'ye gün sayarken şimdi yeni bir sayaç daha ekledi hayatımıza. hadi bekle şimdi.
hesabın var mı? giriş yap