• 35 mm pelikür üzerine yağlı boya çalışılmış bir eser. adamın tarzı bu sanırım. hikaye montaj nevinden.

    --- spoiler ---
    kız arkadaşını zengin ve kanserli çiftlik sahibine yamayan pezevenk rolünde başarılı bir richard gere.
    --- spoiler ---
  • sahnelerin çoğunun golden hourda çekildiğini öğrendiğimde izlemeye karar verdiğim film. aslında bundan önce terrence malick'in filmi olduğunu öğrenip izlemeye karar vermiş olmam daha normal olur da, neyse.

    --- spoiler ---
    yangın sahneleri çok gerçekçiydi tamam. ya o uçuşan bulut bulut çekirgeler? işte onlar çekirge değilmiş. adam yer fıstığı kabuklarını helikopterden savurtturmuş, sonra da havalanmış gibi görünmeleri için geri çekim kullanmış. aktörler de bu süre zarfında geri geri oynamışlar tabii.
    --- spoiler ---
  • filmin çekimleri 1976 yılında tamamlandı ama terrence mallick tarafından filmin kurgusu ancak 1978 yılında tamamlandı ve aynı yıl gösterime girdi. film, terrence malick tarafından usanmadan günbatımından önceki doğal gün ı$ığı yakalanarak çekildi. bu durum günlerce sürdü ve filmin çekim anlarında malick senaryonun aksine oyunculara bir serbestlik sağladı. hatta filmde diyaloglar çekim a$amasında olu$uyordu. malick oyuncuların tam olarak mizansenin bir parçası olmaları sağlıyordu ve diyalogları böyle ortaya atıyordu. diyaloglar doğaçlama olmuyor ama zamanı geldiği zaman oyuncuların ağzında dökülüyordu. filmde ikinci ba$rolunu oynayan richard gere ise hiç zaman bu filmdeki oyunculuğunun yanına yakla$amadı.
  • ogretmenliginin, ciftciliginin, badlands mucizesinin ardindan terrence efendinin bekleneni verdigi yine son derece guzel,akip gidiveren 1978 tarihli filmi.
    richard gere tarafindan canlandirilmis bulunan "bill" rolu dustin hoffman, al pacino, john travolta tarafindan reddedilmistir.
    terrence mallick'in bu kadar sakin ve bu kadar guzel hikaye anlatabilme yetenegine sahipken bu filmin sonunda verdigi yirmi yillik molayi benim aklim almamaktadir.
  • filmi izlerken akla gelebilecek serbest cagrisimlar icin:
    andrew wyethin christina's world adli tablosu.
  • filmi henüz izlememiş olanların öncelikle alegori nedir iyi kavramaları, -alegorik anlatım ile simgesel anlatım arasındaki farkı bilhassa- sonra da bu gözle detayları inceleyerek izlemeleri gereken gerçek bir başyapıt. rivayet odur ki, amerika'nın ovalarında hala o türkü çığırılır durur: hele riçi'ye * riçi'ye, riçi benziyor güneşe. tamam, şimdi detaylara geçelim.

    --- spoiler ---

    filmdeki ana iki duygu aşk ve kuşku. filmin kadın karakterleri nesne konumunda. yani etkin değiller, onlar sürüklenenler. öyleyse gavat richard ile tarlası yanmış köylü sam'e bakmamız gerekiyor. filmin sinematografisi ile ilgili zaten yeterince övgü düzülmüş. fakat bence asıl önemli olan başta sözünü ettiğim alegorik anlatımın başarısı.

    malum kadın ile richard arasındaki konuşmadan sonra anlaşılıyor ki kadın artık sam'e aşık. ancak bu gerçeğin anlaşılmasından hemen önceki sahnede sirk ekibinin çiftliğe gelmesi aslında kadının iç dünyasında olup bitenlerin bir ifadesi. kadının ruhu tam bir sirk alanı. eğlenceli, korku unsurları mevcut, oynayan dansözle birlikte hissedilen o baştan çıkartıcı şehvet... yönetmen önce meseleyi izleyiciye hissettiriyor, sonra bunu somutluk düzeyinde ekranlara yansıtıyor. ne olmuştu? bizim dolandırıcılar, richard'ın unutulmaz gavatlığının ardından kadını ilk ayarttığı vakitte nehirde şarap içmişlerdi. orada bir kadeh kırılmıştı. kadın, "bunun bir önemi yok" dedi. o anda ikisinde de bir pişmanlık, bir işler alengirleniyor ula ifadesi sezdik. derken sirkçiler, bu duygunun daha fazla harlanmasına müsaade etmeden ortamda bittiler. o kendini bırakış, sikerler böyle iyi, sonrasını düşünürüz tavrı; tam bir sirk kaosu. hesap kabardıkça ödenmesi gereken bedelin artmasının ürperticiliği, o anlarda ancak bir sirk elemanının goril kılığına girmesi kadar korkutabilirdi kadını. artık olayın bokunun çıktığı yer, gece sirk cambazı masada oynarken richard'la karıyı perde arkasında oynaşırken gören sam'in ifadesinde somutlaştı. ertesi gün kadın buna bir son vermek adına richard'a postayı koydu. sam'i seçmişti.

    bu seçimin hemen ardından ne gördük peki? sam tıpkı te filmin başlarında bizimkileri işe aldıktan sonra yaptığı gibi, elindeki buğdayları üflüyor, ürünü cukkalamanın vakti geldiğini izleyiciye belli ediyordu. kızı kapması, richard'ın siktirip giderek bütün kuşkulara son vermesi, sanki bir buğday tarlasının ürün vermesini beklemek ve mutlu sona ulaşmak gibiydi sam için.

    sonra bizim gavat riçi yine geldi. kuşku tekrar açığa çıktı. bence en efsanevi olaylar da burada oldu. sam, riçi ile kadını terastan izlediğinde, bu ikisinin öpüştüklerini, oynaştıklarını net şekilde gördü. kuşku hiç olmadığı kadar yükseldi. kuşku doğal sınırlarını aşmış, deliliğin başlangıcını fitillemişti. şimdi ne olacaktı? yönetmen bunu çekirge istilası olarak ortaya koydu. baş edilemeyen bir istila, yakın amına koyduğumun çekirgelerini, ezin orospu çocuklarını hırsıyla işçileri komuta eden bir adet sam. orada ezmek istediği riçi ve riçi'nin kız kardeşi kisvesiyle kendisini punduna getiren karısıydı. çekirgeleri değil, onları öldürmek istiyordu. kuşkusunun kontrolden çıkışı, çekirgelerin kadınla sam arasındaki aşkı temsil eden buğdayları işgal etmesi, bu işgalin boyutunu net olarak ifade etmek adına yönetmenin havalara savurduğu çekirge bulutları ve kandırıldığı, aşk sandığı bir oyun çıktığı için her şeyi göze almış sam'in cevvalliği sonunda iki aşık adam karşı karşıya geldi. şimdi siktim diye riçi'ye ataklanan sam, bu itişmenin sonunda başlayan yangın, destansı bir aşk öyküsünün, alev alev yanan kalplerin bir temsiliydi. yürü bre terrence malick! yürü be!

    sonraki bölüm de elbette bu perspektifle düşünülmüş ve gerçekten çok başarılı kotarılmıştı. yaptığı gavatlıktan dolayı yuvası su almaya başlayan richard, sarsıcı bir alaboranın ardından tekrar kaptan koltuğunda, gemisinin kontrolünü ele geçirmeyi başarmış birisi olarak karşımızdaydı. işte yine sürükleniyorlardı. fakat göklerden gelen kararın temsilcisi olan muhasebeci dayı çok geçmeden bileti kesmeye geldi. her şeyin bir bedeli var. riçi'nin karıyı yönlendirdiği seçenek affedilemez bir hataydı ve bedelini ölerek ödedi. şunu takdir etmeliyiz: en azından vuruştu! koçum benim. son ana kadar yuvası için savaştı. bu savaş, zamanında yaptığı hatadan duyduğu vicdan azabının bir ürünüydü. teslim olamaz ya da bencillik yapıp dağlara tek başına kaçamazdı.

    filmin burada bitmemesi bence yine yönetmenin ustaca başarısı, klişelere duyduğu nefretin bir ifadesi. arkasında kendisine aşık iki şehid bırakan kadın, sıradaki gelsin dercesine askerlerle dolu bir trene atlayıp uzaklaştı. küçük kız, ben adam olmayacağım, ben bir macera kadınıyım deyu aptal bir karının peşinden gitti. tren yolunda başlayan yolculuğumuz, yine tren yolunda bitmiş oldu. adamsın terrence malick, tam bir koçsun!
    --- spoiler ---
  • mavi:

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    (görüntü yönetmeni: néstor almendros)
  • her terins malik filmi gibi muhtesem otesi sublim bir goruntuye sahip her seyden once. filmdeki bir cok goruntuyu elde etmek icin koca ekibin 20 dakkasi falan vardi her gun (magic hour -mecik aur- dedigimiz hadise, gunesin yeni battigi ama gok yuzunun hala aydinlik oldugu o kutsal dakikalar). sirf bu sihirli goruntuleri yakalamak ugruna bir cok sahne dogaclama vari bir bicimde cekilmistir. he dogaclama bu filmde yalnizca mecik aur goruntulerinde mi kendini hissettirir? hayir, bilakis her sahnede bir spontaneite (fransizcadan direkt aktardim) hissedilebilir. malik ustanin belki en yallah tayzik modunda cektigi filmdir, oyle ki sirk ucaklarinin oldugu sahne icin kiralanan ucaklarin astronomik faturasina ragmen malik baba "ya ucaklar dursun bir kenarda, ben bugun araba cekmek istiyorum" demistir, gunluk kira masraflarini katlayarak.

    netekim bu dogaclama cekim sureci filmde kendini hissettirir. izledigim butun malik filmleri icinde en "yarim kalmis" hissini veren budur (her ne kadar goruntu diyaloglarin yerini fersah fersah alsa da). filmdeki bazi sahneler cekimlerin tamamlanmasindan neredeyse 2 sene sonra cekilip montaja eklenmistir, cunku filmi montajda yaratmaya calisan malik (buyuk hata, bundan sonra dikkat etsin) dogaclama cektigi bazi sahnelerin yetersiz, bazilarinin ise cekilmemis oldugunun farkina varir. ufak kizin sesiyle voice over fikri de montaj sirasinda ortaya cikmistir misal, ve hemen ardindan filmden buyuk miktarda diyalog kesilmistir.

    amma velakin gayet guzel filmdir, ricird giyir zengin olmak icin manitasini zengin adama satar, sonra is boka sarar pisman olur ama is isten gecmistir, bu sirada kiz (orospu) gonlunu zengine kaptirir. olan da ufacik yasta derdinden sigaraya baslayan ufak kiza olur. 30'una gelmeden cigerleri bildigin midye ici gibi olur o kizin, benden soylemesi.
  • terrence malick'in su gibi akıp gidiveren, görsel manada eşsiz bir ziyafet niteliğindeki 1978 yapımı bu filmi, cinematography'si ile de oscar kazanmıştır.
  • yönetmenliğini terrence malick'in yaptığı , başrollerde richard gereve sam shepard'in oynadığı film.
hesabın var mı? giriş yap