• yuzyilin en iyi bandlerinden birinin kurucusu.bu aksamki konserde yine isi bir adim oteye goturmuslerdi. bu band in yaptigi ise ota boka progressive diyenler gibi progressive jazz deme gafletinde bulunmayacagim. jazz zaten ozu itibari ile emprovizasyona dayandigi icin son derece progressive bir muzik. fakat dave holland quintet’in progressive olduklari nokta gurup icrasi… bugunku konseri dinleyenler, sirf muzikal olarak keyif almadilar, ayni zamanda gorsel koreografiden ve muzisyenler arasi fiziksel iletisimden de son derece memnun kaldilar. cunku bu adamlar sahnede bes yalnizi oynamiyorlar, sahneye surekli girip cikiyorlar, muzikteki devinim sahnedeki ile parallel gidiyor; gozler, kaslar, kollar hep iletisim icinde, muzigi fiziksel bir butunluk icinde icra ediyorlar ki bugun genel olarak jazz bandlerin en onemli eksiklerinden biri bunu yapmamalaridir. 2004 is-sanat konserine gore citayi yine yukseltmislerdi. zaten her konserlerinde bir onceki konserlerinden daha iyi bir gorsel/muzikal icra saglayarak band performansi baglaminda surekli progressive bir cizgi takip ediyorlar. 2000 yilindan beri beraber calan bu besliden daha azini beklemek abes olurdu zaten.

    konserden devam edelim: konserin tek hayal kirikligi yaratan noktasi, boardman in yetersizligi idi. konserin hemen hemen butununde nefeslilerin ikili olarak forte caldigi parcalarda gerek vibrafonlar gerekse bas cok zayif kaldilar, duyulmadilar. ozellikle holland ve nelson’in ikili atismalarini dinleyebilmek icin bir yerlerimizi yirttik durduk. boardman imizin akli konserin bitisine iki kompozisyon kala basina geldi ve secret garden’dan itibaren bas monitoru biraz daha acti. biz de “aaaaa dave de buradaymis!” dedik en sonunda. akbank caz’da daha iyi boardman istiyoruz.

    konserin surpriz icralarindan biri kanimca “sacret garden” di. eubanks’in doguya gidip gelen partisyonlari hep batili bir sound a sahip quintete farkli bir renk katti. ayrica ana temayi sadece basta ve sonda caldilar ve arayi o kadar batili calip dogu ile bu kadar iyi nasil bagladilar, agzim acik kaldi dogrusu…

    chris potter bildiginiz gibiydi. neden avrupa’nin son yillarda cikardigi en parlak caz muzisyeni oldugunu kanitlarcasina zengin partisyonlara imza atti. eubanks sahnenin en hareketli elemani idi ve secret garden’da ortaligi yikti gecirdi..steve nelson guruptan biraz ayri olarak durdu yine bulut tozundan tilsimli ezgiler ile kompozisyonlari susledi. nate smith seyircinin en cok gonlunu calan muzisyendi. davullarinin her milimetresini kullaniyor bu adam, duyulmadiklari cikartiyor surekli…dave isi hep ayni dave. yuzyilin en iyi ve devamlilik arz eden quintet ini kurmus, hep de guluyor. nasil gulmesin ki!

    konser sonunda tabiki yine avuclarimizi patlattilar ve nazli bir bis ile bitirdiler. ancak eminim ki avuclari kizaran herkesin icinden tek bir sey geciyordu: serefsizler yine cok cok iyi calmislardi.
  • miles davis'ın caz tarihine geçecek bitches brew üflemesi esnasında gencecikken kendisine eşlik eden kontrbasçı. 17 si kendi adına diğerleri modern caza yönveren kişilerle yaklaşık 100 civarında albüm kaydetti. dave'e müziği biraz da kendini keşfettiği 40 yıllık bir yol gibi tanımlamasından ve kontrbasını tutuşu ile yüzündeki ifadenin hiç çelişmemesinden hayranlığım. 33 yıl önce albümüne sufi edebiyatının önemli isimlerinden feridüddin attar'ın eseri mantık'ut tayr'ın ('conference of the birds') hüdhüd'ün misyonu peşisıra liderliğe de müridliğe de lazım konumlar gibi bakabilen muhterem. okudukça kendini kaybedenlerden olmayıp bilakis idris şah'ı mevlana celaleddin-i rumi'yi okuyan ve okudukça kendini bulanlardan. enver ibrahim ve john sharman la unutulmaz 'thimar' albümünü kaydetti. tek bestesine canlandıran, hayat veren çöl rüzgarı anlamına gelen 'mazat' ismini koydu. dinleyicilere ise konserden sonra hayata ve kendilerine dair şeyler keşfederler ve daha mutlu insanlar olurlar dileğini bıraktı. 40 yıl aynı yoldan kendini şaşırmadan çelişmeden gideceksin bir yandan da üretmeye devam edeceksin hem de bu ihtişam ve sadelikle...
  • ne kadar iyi olursa olsun basçıların hep underrated olmaya mahkum olduklarının en iyi örneklerinden.

    ron carter'ın yerine geçip miles davis'in en önemli albümlerinden in a silent way ve bitches brew'de yer almış, bu albümlerde yer alan tüm diğer müzisyenler gibi o da kariyerini düşüşe geçirmeden devam ettirmiş çok güzel bir insandır kendisi. bu albümlerde yer alan tüm müzisyenlerin hepsinin de neredeyse kendi başlarına bir efsane olması da bence çok ilginçtir.
  • bass ağırlıklı caz seviyorsan başvurman gereken ilk müzisyenlerden biridir. şarkılarında john coltrane'inkini andıran bir enerji ve agresiflik sezerim. bu yönden rock/metal dinleyicisine ekstradan hitap eder.

    46 doğumludur. berklee caz akademisi gibi sayısız en üst düzey müzik okulunca fahri doktoraya layık görülmüş büyük müzisyendir.
  • dave holland, judas priest grubunun 15 senelik davulcusudur ama herhalde bi de ayni isimli bassci var.
  • miles davis tarafından bir bar programı sırasında londra'da keşfedildikten sonra inanılmaz bir gelişim göstererek günümüzün en önemli caz müzisyenlerinden biri haline gelmiş mütevazi kişi.albüm çıkardığı senelerde downbeat listelerini sallamaktadır kendileri.
  • geçen sene iş kulelerinde izledik. bu sene ccr'de kısmet olacak. caz canlı daha güzeldir tezinin kanlı canlı kanıtı.
  • judas'ın davulcusu olanı sabıkalı oğlancıdır.
  • charles mingus'ten hemen sonra dinlendiginde cila gibi gelen muzisyen.gecenin sonunda "tamamdir artik gonul rahatligi icinde uyuyabilirim" dedirtir garip bir bicimde*
  • cazcı olanı hayattadır ve 29 haziran 2018'de chris potter ve zakir hossein ile birlikte istanbul'da zorlu psm de sahne alacaktır
hesabın var mı? giriş yap