• mardin merkeze yaklaşık 2 saat uzaklıkta bulunan ilçe. bu başlıktaysanız muhtemelen öğretmen veya benzeri memursunuzdur ve korkuyorsunuzdur. ancak öncelikle şunu söylemeliyim ki korkacak bir şey yok. anadolunun herhangi bir ilçesi gibi burası. tek farkı insanların ne konuştuğunu anlamazsınız. ev konusunda hiç bir sıkıntı yaşanmaz burada. yerel halkı memur öğretmen olduğunuzu anlıyor hemen ve gerçekten yardımcı olmaya çalışıyorlar. tek sorunu ulaşım. yolu yok gibi bir şey. midyata bağlayan yolunda senelerdir çalışma var. ancak o yol bitince en az midyat kadar gelişmesi muhtemeldir.
  • geçen sene tamamlanan dargeçit-midyat ana ulaşım yolu sayesinde yolları hayli düzelen ve midyat'a artık 20-25 dakika uzaklıkta bulunan, ılısu barajının başlandığı tarihren itibaren hızla yeni dükkanların açıldığı (bi ara diasa bile açılmıştı ancak şimdi eko oldu sanırım), yeni apartmanların yapıldığı ve zamanında göç edenlerin çoğunun geriye dönmeye başladığı mardin'in çok uzaklardaki ilçesi. öğretmen yada doktor olarak buraya gelen memurlar dil sorunu haricinde pek sıkıntı çekmezler. ilçe hakkı elinden geldiğince yardım etmeye çalışır. ancak kesinlikle içki bulmaya çalışmayın bu ilçede. ille de içmem lazım diyorsanız içkinizi midyattan alıp evinizde sessizce içmeniz gerekir.
  • dün gece yine bir grup şerefsizin dargeçit-midyat karayolunu kesip 2 devlet aracını yaktığı ilçe.

    olaya müdahale eden unsurlarada 600 metreden ateş yoğun ateş açılmıştır. karşılık verilmesiyle şerefsizler gerisin geriye uzamışlardır.

    çözüm sürecinizi sikeyim sizin
  • hatırla sevgili soundtrack'inin 10. parçası.
    beste: seyithan kızıl
  • 2. mekanize piyade tabur komutanlığının konuşlu bulunduğu ilçe.
  • hatırla sevgili soundtrack'inin içindeki kanımca en güzel parça. enstrumantel. aynı zamanda ttnetmuzik üzerinden aranıp bulunabilen lakin indirilemeyen parça bu. belki de hiç alakası olmamasına rağmen bir şekilde dinlediğimde bende mardin ile ilgili güzel çağrışımlara da sebep oldu.
  • youtube'da bir videoya arka plan müziği olarak koymam ile beraber yaklaşık 1000 gösterimde bir "can you please tell me name of the artist, or cd" şeklinde mesajlar almama sebep olmuş parçadır. videonun açıklamasına eklediğim bilgilerle kurtulduğumu düşünüyorum.
  • 50 yıl öncesine kadar güzel, şirin bir süryani şehri iken, cahil ve bir o kadar da dindar müslüman kürtler tarafindan gerçekleştirilen cinayetler ve hatta toplu saldırılar yüzünden siması komple değişmiş bir ilçedir dargeçit.
    şehrin aramiceden kalma ismi kerboran (bkz: kerboran).
    o cahil ve müslüman ailelerden birinin evladi olarak kendilerinden özür diliyorum.
    siz gittiniz, bu topraklarim ışığı da söndü.
    boka sardı, hala bok içinde.
    dereler akmaz, yagmur yagmaz oldu.
    su gunlerde passatlarla sağda solda fink atmakla
    memleket gelişmiş sananlara kalmis.
    cok uzucu.
    sonra dedim acaba bu suryanilerin durumu nedir bugun diye. kurduklari derneklerin sosyal medyadaki paylasimlarina baktim biraz, gördümki ayni gerzeklikle toprağımızı tur-abdinimizi geri alacağız diye birbirlerini gazliyorlar. sonra bu insanlarin profillerine baktim biraz, nafile, yine hayal kırıklıği yaşadım.
    o eski süryanilerin muzikleri, şarkıları, hikâyeleri, sanatlari nasil da bu kadar cabuk kayboldu?
    esas konumuz olan ilçeye dönecek olursak, son dönemde yapilan ilısu barajiyla adını duymus olabilirsiniz, boncuklu tarla burada, halen kazilari devam ediyor, ne diyelim belki selfie cekinip instagramda paylasmaya degecek birseyler bulunurda buralarin ekonomisine biraz hareket gelir.
  • dunku mahkeme kararindan sonra (bkz: dargeçit davası) hakkinda okunmasi gereken bir yazi kaleme alinmis ilce.
    umur talu, gazete duvar

    29 ekim 1995: cumhuriyet’in 72’nci yılı tüm yurtta ve dış temsilcilikler ile yavru vatan’da kutlanmıştı ki, gece 03.00’te bir grup asker doğan ailesi’nin dargeçit’teki evine girdi.
    13-14 yaşındaki seyhan ile 9 yaşındaki kardeşi hazni, bölgedeki bir “öğretmen kaçırma” olayından dolayı gözaltına alındı. başka yakınları ve arkadaşları da. aralarında 12 yaşında davut da vardı.

    ertesi gün: anneleri asiye doğan jandarma karakoluna gitti. çocuklarını sordu. “kaçmışlardır, gelirler” dendi.

    daha ertesi gün: asiye doğan yine gitti, çocuklarını sordu. “bıraktık, gelirler” dediler.

    birkaç gün sonra: 9 yaşındaki hazni eve döndü. “işkenceyi, askıya asılanları” anlattı. dediğine göre “ağabeyi seyhan askıya ters asılmıştı.” anlatıldığına göre, hazni de askıdayken bir komutanın çocuğu görmüş, “bu çocuk sınıf arkadaşım” deyince serbest bırakılmıştı!

    sonraki günler: asiye doğan her gün “seyhanım” diyerek oğlunu aradı. derken o da gözaltına alındı. 11 gün haber alınamadı. o da işkence gördü.

    6 mart 1996: iddiaya göre, jandarma karakolu’nun “huzursuz vicdanı” denebilecek uzman çavuş bilal batır, kayıplardan birinin ailesine 57 yaşındaki süleyman seyhan’ın öldürülüp atıldığı yeri söylemişti. kaybın cesedi orada, elleri arkadan bağlı, kafası koparılmış, yanmış bulundu. uzman çavuş’un polise de ihbarda bulunduğu söylendi.

    ertesi günler: uzman çavuş batır da kayboldu. defalarca karakola gelip arayan karısına, komutan “firar etmiştir” dedi. yıllar sonra bir “tanık” onun da öldürülüp kazana atıldığını söyleyecekti. biri 2.5 yaşında, biri 4 aylık iki çocuğu vardı.

    21 mayıs 1996: hatice batır eşinin kaybıyla ilgili suç duyurusunda bulunmuş ama hasıraltı edilmişti. o başvuruda, “eşim, bir grup insanın komutanın emriyle alınıp boş kuyulara atıldığını söylemişti” diye yazmıştı. bu belge tam 13 yıl gizlendi.

    sonra: asiye doğan, mardin’de devletten alamadığı cevabı, kendisi gibi kayıp anneleriyle bulabilmek için, istanbul’da, “batı’ya açılan pencere” galatasaray lisesi önünde toplanan cumartesi anneleri’ne katıldı. evladının akıbetini öğrenebilmek için nöbet tutan anneler arasına.

    bir süre sonra: yaşadığı acı, endişe ve işkencelerin bedenini tahrip ettiği asiye doğan, cerrahpaşa’da son nefesini verdi. istanbul’da toprağa verildi. eşi ramazan doğan, “seyhan diye diye öldü” diyecekti. karısının nöbetini o devraldı, “cumartesi annesi” oldu.

    1992: geriye döndük çünkü devlet, 1995’te gözaltında kaybedilmiş seyhan için nüfusa “1992’de öldü” diye yazıvermişti!

    2009, hasıraltından dosyanın yeniden açılmasına: kayıplarla ilgi dosya “pkk’ya katıldılar” denerek takipsizliğe mahkûm edilmişti. savcı şükrü aslan yıllar sonra dosyayı yeniden açtı. ihd’nin, cumartesi anneleri’nin çabalarıyla dargeçit savcılığı “6 kişinin gözaltında kaybedildiğini, 57 yaşındaki süleyman seyhan’ın öldürülüp yakılarak kuyuya atıldığını” kabul etti.

    aynı yıl: yerel yönetim seçimlerinde, o kayıpların olduğu dönemin dargeçit jandarma karakolu komutanı (e) yüzbaşı tire, dp’den bodrum gümüşlük belediye başkanı seçildi. yine kayıpların sorumlularından tabur komutanı imren de sivas çepni belediye başkanı olmuştu; chp’den.

    temmuz 2010: başbakan, “bu cumartesi anneleri’nin ne iş yaptıklarını bilmiyorum, birileri tarafından kullanıyorlar” dedi. yine de bir süre sonra, “asırlık” yaşında cumartesi annesi berfo ana’nın yer aldığı bir heyetle istanbul’da görüşecekti.

    31 temmuz 2010: başbakan’ın “kim bunlar” deyişine, galatasaray meydanı’ndan ramazan doğan cevap verdi: “oğlum daha çocuktu, kucağımdan alıp götürdüler. başbakan ne yaptığımı bilmiyorsa söyleyeyim: oğlumun kemiklerini arıyorum.”

    24 ağustos 2010: “cumartesi annesi” ramazan doğan, başbakan erdoğan’a “oğlumun kemiklerini arıyorum” diye seslendikten sonra, yorgun kalbiyle son sözünü “seyhanım” diyerek söyledi. istanbul’da toprağa verildi.

    17 şubat 2012: eski bir korucunun da ihbarlarıyla, dargeçit bağözü köyü kazılarında kemikler bulundu. ilk önce, kayıplardan m. emin aslan’ın kemikleri tespit edildi.

    10 kasım 2012: 13-14 yaşındaki “amcası” seyhan öldürüldüğünde daha doğmamış olan evin doğan, “adli tıp’tan kemik sonuçlarını bekliyoruz. o kemiklerin amcama ait olması o kadar acı verici ki. ama dayanacağız” dedi.

    21 temmuz 2013: adli tıp raporu, asit kuyusundan çıkmış bazı kemiklerin seyhan doğan’a ait olduğunu tespit etti.

    16 eylül 2013: dargeçit kayıpları dönemi komutanı olan gümüşlük belediye başkanı tire akp’ye katıldı. katılım töreninde dp’nin eski başkanı, yeni akp’li süleyman soylu da bulundu. tire, “sizleri seviyoruz” derken, soylu “bizim bu saate kadar ak partili olmamamız yanlışmış. insanların etnik kökene göre sınıflandırılmadığı bir ülke istiyoruz” diye çok güzel konuştu. akp il başkanı, “inşallah rozeti başbakanımıza taktıracağız” dedi. erdoğan o sıra başbakandı!
    (erdoğan yıllar önce “cumartesi anneleri kim” diye biraz da merakla sorarken… yeni akp’li soylu, yıllar sonra onları galatasaray meydanı’ndan atacaktı!)

    bir hafta sonra: hakikaten rozetleri ankara’da başbakan taktı. bir de ellerini havaya kaldırdı. tire 2014’e kadar akp’li başkan olarak görev yapacak, belde belediyelerinin kaldırılmasıyla bodrum için aday adayı da olacaktı. imren’in chp’den tekrar adaylığı ise cumartesi anneleri girişimiyle düşürüldü.

    8 eylül 2013: asiye ve ramazan doğan, seyhan’a kavuştu. istanbul’daki iki ayrı mezarlıktan alınıp ikinci kez toprağa verildiler. bu kez mardin’de, 18 yıl önce gözaltında öldürülüp kuyuya atılmış evlatlarının 13-14 yaşındaki kemiklerinin yanında. cumhuriyet’in 72’nci yılındaki gözaltından sonra 90’ıncı yılında 13 yaşında bir çocuğun kemiklerinin mezarı olmuştu.

    24 aralık 2014: kayıplardan 19 yıl, kemiklerden bir yıl sonra iddianame midyat’ta kabul edildi. ancak dava “güvenlik gerekçesiyle” adıyaman’a nakledildi. zaman aşımından son anda çıkmıştı.

    14 mayıs 2015: adıyaman valisi, “dava buradan da nakledilsin. terör örgütü yandaşlarının yanı sıra milliyetçi hassasiyetleri yüksek bir kitle de var” dedi.

    1 ekim 2015: ilk duruşma. tutuklama talebi reddedildi.

    31 ekim 2015: “eski devlet başkanı” dargeçit kayıplarını da anarak cumartesi anneleri’ni ziyaret etti, acıları tekrar gündeme getirmekten üzüldüğünü söyledi. mujica, uruguay’dan gelmişti. 13 yıl onun hayatında askeri cuntalar döneminde yattığı hapis kadardı. seyhan’ın kaybedildiği 1995’te, cunta cezaevlerinden çıkalı 10 yıl olmuş, yeni bir milletvekiliydi!
    zaman böyle bir şeydi. bazen “birlik ve beraberlik içinde” gözün bile görmez, bazen uzak kıtalardan yüreğin koşup gelirdi!

    ve geldik 2022’ye. 27 yıl sonraya.
    yaşayabilseydi davut’un 39, seyhan’ın 41 yaşında olabileceği yıla.

    4 temmuz 2022: 3’ü çocuk 7 sivil, bir de bu katliamı vicdanı kaldıramadığı için itiraz eden, ölülerin yerini göstermek istediği için öldürülüp yok edilen uzman çavuş; ama mahkemeye göre “kesin delil yok.”
    kardeşlerini, evlatlarını filistin askısında gören çocuklar, analar var ama delil yok! itiraf edenler var ama delil yok. “mahkemeye değil, kuyuya attılar 12 yaşındaki oğlumu” diye haykıran baba var ama delil yok.
    kemiklere ulaşılmış ama kesin delile ulaşılamamış!

    fakat avukatın “biz kürtler için adalet bir düş” demesine karşılık, adalet tecelli ediyor tabii:
    evlatlarını, kaybedenler duruşma duruşma dolaşmışken ve mahkemeye bile gelmeyen sanıklar “beraat” ederken…
    sanık avukatlarının şu talebi de adalet tarafından karşılıksız bırakılmıyor:
    “yurtdışı yasağı nedeniyle, sanıklar, akrabalarının nişan ve düğünlerine katılamamıştır! kaldırılması…”

    çocuklarının cenazelerini ancak kemikleri kuyulardan çıkarılınca, mesela 18 yıl sonra kaldırabilen ana babalar, bu nişan ve düğün eziyetini de mutlaka anlayacaktır!

    unutmayalım diye, bir daha sayayım, küçükten büyüğe:
    davut 12 yaşındaydı, seyhan 13-14.
    nedim 16, mehmet emin 19’du.
    abdurrahmanlar’dan biri 20, diğeri 21’di.
    hikmet 24, süleyman 57 idi.
    uzman çavuş bilal, belli ki iyi insandı!
    o yaşta ve o kalpte kaldılar hepsi.
    hayatları, akp öncesindeki bir cumhuriyet bayramı’nı görmüştü en son; 7 kayıp yılın üzerine, akp’nin 20 yılında da hakikati ve adaleti arayıp durdu, kuyularda direnmiş kemikleri!
  • izmir'in meşhur salaş meyhanesidir. yıllardan gelen tarzını her dönem muhafaza etmiştir. midesi kaldıranlara lezzetli bir menü de sunabilir.
hesabın var mı? giriş yap