• akşamımı, hatta gecemi öğrencilerin quizlerini ve ara sınav notlarını okuyarak geçirdim. dersi ben anlatmıyorum. tez danışmanımın ders asistanlığı yapıyorum. hocam bana yanıt anahtarını veriyor. ben de ona göre okuyorum. öğrencilerin kağıtlarını “ah evladım, hiç çalışmamışsınız ama” diyerek okudum. gerçi tamamını okuyamadım henüz. saat gecenin bir yarısını geliyordu ve eve dönüp yarın devam etmeye karar verdim. bugün hava güneşli olmasına karşın oldukça soğuktu. gecenin ayazında, kulaklarımda müzikle trafik ışıklarında beklerken çevrede pek kimse olmadığı zamanlarda hep yaptığım şeyi yapmaya başladım: dans etmek.

    bilmiyorum neden, dans ettiğimde çok mutlu hissediyorum. dans dediysem, öyle hoplayıp zıplamak, oraya buraya yaylanarak ve sekerek bir takım saçma sapan hareketlerde bulunmak işte. sol elimi de bir koro şefi edasıyla sallıyor ve ritim tutuyorum. ve tüm bunları yapmak beni her zaman çok mutlu ediyor. mutsuz olduğumda bile.

    açık konuşayım; inişli çıkışlı bir duygusal halim var. dışarıdan bakana pek anlaşılmaz; çünkü yansıtmıyorum. başkalarına, özellikle de iş ortamındaysam, yansıtmamaya özellikle dikkat ediyorum. kendi içimde yaşayıp duruyorum. bazı günler daha neşeli, bazı günlerse daha durgun olduğum anlaşılıyordur belki. her neyse. bunun bir önemi yok şu an.

    birkaç gündür kendimi daha durgun hissediyordum. bazen kendimi imdb puanı zar zor 7 olan bağımsız bir filmdeymişim gibi hissettiğimi itiraf etmek istiyorum. hani şu, karakterlerin görece ya da görünüşte güzel yaşamlarının olduğu, ama varoluşsal bunalımlar içinde bir oraya bir buraya savruldukları ve ne durumu değiştirebildikleri ne de bırakıp gidebildikleri filmlerden. izlerken “of içim şişti yahu” dediğiniz ve karakterlere “bir şey yapsana yahu, bir şey yap!” diye kızdığınız, ama güzel müzikleri hatırına izlemeyi sürdürdüğünüz filmler yok mu? hani şu dram düzeyi düşük olan, zaten dram düzeyi biraz yükselse puanı da yükselecek filmlerden işte.

    bazen kendime bakıyor ve “neden imdb puanı zar zor 7 olan bir filmdeymişim gibi hissediyorum kendime. “içim şişti” diye ekliyorum. dinlediğim onca şarkının da bunda etkisi oldukça fazla. bu konuya ilişkin ayrıca yazacağım bir ara. her neyse. bu gece, trafik ışıklarında beklerken kendime baktım ve “içim şişti” dedim. “senin şu bitmez tükenmez sorgulamalarından, sonu gelmeyen varoluşsal bunalımlarından bıktım usandım!”

    “öğrencilerin sınav kağıtlarını okuduğum ve tez yazdığım bir yaşamım var” diye geçirdim aklımdan sonra. güzel bence. gerçekten seviyorum; ama işte bazen kendimi omuzlarımdan tutup sarsmam gerekiyor ya da dans etmem. “trafik ışıklarında beklerken dans edebilirim” dedim kendime. gece ayazında, sırtımda bilmem kaç kiloluk bir sırt çantası, elimde beslenme çantam, boynumda boyu benimle aynı uzunlukla bir atkıyla dans etmeye başladım; çünkü kendime iyi olmam gerektiğini anımsatmazsam eğer, karanlığa gömülmem an meselesi. karanlığın beni yutmasına izin veremezdim. ben de dans etmeye başladım. boş, bomboş sokaklarda, arabaların tek tük geçtiği caddeler boyunca, gecenin o ayazında neşeli bir şarkıya hafif sesle eşlik ederek ve dans ederek yürüdüm. arada başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. gökyüzü öylesine açıktı ki tüm takımyıldızları görebiliyordunuz. çok güzel görünüyorlardı. “yaşamak” dedim kendime, “direnmeyi gerektiriyor bazen.” yaşamayı sürdürebilmek için dans etmek gerekiyordu. ben de dans ediyordum.

    karanlık ve boş sokaklarda sekerek yürümenin, yeşil ışığı kaçırmamak için zamanla yarışıp koşmanın, yetişemeyince durduğun yerde hafifçe dans etmenin insanın iyi oluş haline anlamlı bir katkısı var. mutluluk bu değilse nedir ben bilmiyorum.

    fakat çok güzeldi.

    işten kafamı kaldırdığım zamanlarda varoluşumu sorgulamak yerine dans etmeliyim bence.
  • belli bir disiplin altında çalışılarak yapıldığında ruhunuzun bütün boşluklarına yavaş yavaş nüfuz eden, her seferinde biraz daha figürü, biraz daha ritmi, biraz daha coşkuyu harmanlayarak özümseyeceğiniz, bir müddet sonra bağımlılık haline geldiğini farkedeceğiniz aktivitedir.
    dans etmek hayatınıza iyice yerleştiğinde otobüs beklerken ayaklarınıza hakim olamadığınız anlar gelir, zor bir hareketi, figürü yapamadığınızda çalışmaktan adım atamayacak halde bulursunuz kendinizi, sahnede sağdan sola dönerken saçlarınızdan savrulan terler en büyük gururunuzdur aslında, ve alkışlar, kulaklarınızla duyup bütün bedeninizle hissettiğiniz bir sevince dönüşür sonunda.
    binlerce yıllık bir gelenektir dans etmek. insanoğlunun tüm duygularını hiç konuşmadan anlattığı bir ritüeldir. amin.
  • şu derdine yandımının dünyasında en çok korktuğum şey aha bu dans etmek. özgüven eksikliği mi dersiniz, ne derseniz artık. başka ortamlarda gayet kendine güvenen bir insan olan ben; mevzu dans etmeye gelince sik gibi kalıyorum ortada. bir ter basıyor, böyle bir gözlerim kararıyor falan. çiftetellisinden tut, romantik bir müzikte eşli dansa kadar hiçbirini beceremiyorum. dans kursu önerisi almıştım daha önce, kendime yakıştıramıyorum. düğünümde ne bok yicem onu da bilmiyorum, gerçi büyük konuşmayayım ama kralı gelse dans ettiremez bana düğünümde. düğün falan da yapmam belki. evlenmekten vazgeçtim amınakoyim. dans etmek sen nelere kadirsin.
  • 'yatay bir isteğin dikey anlatımıdır'
    (bkz: bernard shaw)
  • bunu yapan erkeklere genelde ibne yakistirmasi yapilir. (bkz: dans etmeyen erkekler) (bkz: erkek adam dans etmez oynar) evet, gercekten de dans etmek gibi estetik ve bir o kadar da dogal bir olayi ibnelik gostergesi sayan gerizekalilar vardir aramizda. onlara gore erkek adamin kici sadece yururken oynar, hatta mumkun mertebe afilli yuruyup "kivirtmadan" ilerlemeye calisirlar. bu tipler seks esnasinda da altta olmak isterler muhtemelen, cunku ustteyken mecburen kiclari oynayip maazallah top olabilirler (bkz: top olmak). e iki saniyelik zevk icin de bu riske degmez hani.
  • an'ı yaşamak.
    şu an bana; "hayatında en mutlu olduğun an nedir/ne değildir/nasıldı?" diye sorsalar, nisan ayında bir gün taksim'de bir bardayken o gece tanıştığım ve sonrasında hiç tanımadığım bir adamla yaptığım dans gelir aklıma.
    çocukluğuma falan dahi gitmiyorum.
    bu geliyor direkt.
    çok mutluydum.
    etrafımdaki kalabalığı bırak, dans partnerim - diyeyim - dahi an'ımı bulandırmıyordu çünkü.
    hatta ben bile...
    uyanış; yanı başımızda oturan bir çiftin alkışları.
    dansçı olsam ne hissederdim kim bilir?..
    iyi ki değilmişim ama.
    zira, hala mutlu ediyor.
  • ''ben ancak dans etmeyi bilen bir tanrıya inanırdım.'' - friedrich nietzsche
  • kimyayla, uyumla, aşkla bir ilgisi olmalı birlikte dans etmenin.

    dans eden bir çiftin videosunu instagram'da kaydetmiştim. youtube'de illa vardır diye düşündüm ve çifte ait üç video buldum.

    çok güzeller.

    1
    2
    bu da öncesi sonrası.

    ekleme: kadının kanalını buldum.
    ekleme: adamın kanalını da buldum.

    son ekleme: yav, bu işi profesyonelliğe dökmüşler diye düşünmeye başladım ve artık eskisi kadar aşkla, uyumla, kimyayla ilgili olduklarını düşünmüyorum. gıcıklar yaa. iki saniyede bitirdiler tüm duygusal duygusal yaklaşımımı...
  • her dans edişimde şaşkınlıkla tekrar fark ediyorum ki ben bildiğin bayılıyorum dans etmeye. ama en keyiflisi biraz hareketli, biraz mutlu eden ve çok sevilen bir şarkının bir arkadaşla birlikte dinlemek ve hoplayıp zıplayarak figür uydurmak suretiyle yapılanıdır. şarkının çok hareketli olmasına gerek yok aslında ama gidip my dying bride da açmayın canım.

    şimdi mutluluğun formülünü veriyorum, yaklaşın.

    gerekenler:
    1 adet birlikte eğlenilebilen arkadaş
    geniş sayılabilecek boş bir alan (ev, konser alanı, sokak, alışveriş merkezi...)
    neşeli bir playlist

    hepsi bu. müziği açın ve takılın. ikinizin de birazcık eşlik edebilecek kadar bildiği şarkılar olursa keyfiniz ikiye katlanır, benden söylemesi. en eğlenceli danslarımın fon müziklerinden bir derleme, buyrunuz efenim.

    bulutsuzluk özlemi - güneye giderken
    http://www.youtube.com/watch?v=bn7plxf8uc8

    yüzyüzeyken konuşuruz - ateş edecek misin
    http://www.youtube.com/watch?v=yquxl0wgmk0

    athena - arsız gönül
    http://www.youtube.com/watch?v=7izer1obxyq

    the georgia satellites - hippy hippy shake
    http://www.youtube.com/watch?v=1oeqmbxvgu0

    shantel - disco partizani
    http://www.youtube.com/watch?v=4yvebsknwyg

    kid rock - all summer long
    http://www.youtube.com/watch?v=uwigzljugka
  • dünyadaki en güzel şey. en mutluluklu şey. en güzel meditasyonum. dünyadaki her şeyden koparan, olmazsa olmazım, geç başladığım için dövünsem de olmamasını düşünemediğim şu an. her gün yapmak istediğim. metroda evde iş yerinde kendi kendime de olsa yaptığım. içime sığmayan. içimden taşan.
hesabın var mı? giriş yap