• aşağıdaki cümleyi sarfetmiş kişi

    "allah'in bile insanlar hakkindaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdigine inanirken... biz kim oluyoruz da insanlari birkaç kez görmek, iki-üç yazi okumak, birkaç dedikodu dinlemekle... yargilama hakkina sahip olabiliyoruz!"*
  • "başkaları ile ilgilenirsen iki ay içinde birçok dostlar kazanabilirsin; başkalarının seninle ilgilenmesini beklersen, iki yılda bile tek dost kazanamazsın."

    "haksız eleştiri çoğunlukla biçim değiştirmiş övgüdür."

    "yemine gerek görmeyecek kadar sözlerine sadık ol." - dale carnegie
  • içinden geldiği gibi davranmak yerine önündeki sorunu analiz ederek kendin için en karlı sonucu elde edecek şekilde davran türü kitaplar yazdığı doğrudur.
    ilk bakışta böyle bir yaklaşım ikiyüzlülük ve bencillik olarak yorumlanabilse de sorunların çözümü konusunda verdiği tavsiyeler temelde aynıdır:
    "bir ilişkiden karlı çıkmanın yolu diğer tarafın da karlı çıkmasını sağlamaya çalışmaktan geçer."

    işte bu nokta, dale carnegie'nin kitaplarını tamamen okumadan birkaç sayfaya öylesine gözattıktan sonra ahkam kesenlerin veya okuyup ta anlayamayanların yanılgılarının kaynağıdır.

    dale carnegie, doğal dürtülerimize uyarak aklımıza ilk geleni yapmadan önce düşünmemizi tavsiye eder ki bu, dört ayaklı (ve iki ayaklı) hayvanlardan ve maymunlardan bizi ayırdığı için övündüğümüz (bkz: insan düşünen bir hayvandır) ve varlığımızı koşullandırdığımız (bkz: cogito ergo sum) en önemli özelliğimizdir. (en hasından geyik paragrafı oldu ama gerçek)

    diğer bir gerçek te önyargılarımız ve güvensizliklerimiz. dale carnegie, "önemli bir şeye konsantre olmamışsak veya uyumuyorsak vaktimizin %90'ını kendimizi düşünerek geçiririz" der. sürekli kendisini düşünen bu yüzden ne mal olduğunu bilen, kendine güvenemediği için etrafını her daim bir tehdit olarak gören bir canlı insan. bu önyargının kırılması için yakınlık, şefkat ve dürüstlükle muamele edilmesi gerekiyor. carnegie kitaplarında bu güvensiz insanlara diğer güvensiz insanlara güvenmeleri ve onların güvenini kazanmaları için tavsiyelerde bulunuyor.

    kitapların dili de bu doğrultuda düzenlenmiş. yalın, içten ve güven verici. en iyi öğüt bir örnektir sözünden yola çıkarak gerçek olup olmadığı önemli olmayan etkileyici örnekler veriyor. olayları dramatize ederek ve özlü sözlerle süsleyerek kalıcı olmalarını sağlıyor.

    ne kadar aksini iddia etsek te biz güvensiz ve korkak yaratıklarız. bize tavsiye edilenlerin daha önce denenmiş şeyler olduğunu düşünmek istiyoruz bilincimizin altında. bu yüzden reality şovları, gelinim olur musunu, kadın programlarındaki itirafları merakla izliyoruz. bizim cesaret edemediğimiz şeyleri yapanların başına gelecekleri görmek için her gün saatlerimizi televizyon başında geçiriyoruz, gazeteni üçüncü sayfasının içine düşüyoruz.
    bu zaaflarımızı, kendimizi geliştirmemiz için bir araca dönüştüren ve bir çok yazar tarafından taklit edilen bir adam dale carnegie. kimileri tersini düşünse de.
  • " dunyadaki en onemli basarilar, hicbir seyin fayda getirmeyecegi gibi gorundugu anlarda da devam eden insanlar tarafindan elde edilmistir." diyerek asla pes etmemenin, bir seyin pesini birakmamanin onemini vurgulamis, dolayisiyla da basariya giden yolu bize tasvir etmis yazar.
  • "hafizaya ait kanunlar uc tanedir:
    1. hatirlanacak sey hakkinda derin bir intiba (ani, hatira olmasi) birakmak
    2. hatirlanacak seyi tekrar etmek
    3. hatirlanacak seyleri baska seylere* baglamaktir. "

    dale carnegie
  • "bir kadının yüzündeki ifade sırtındakinden çok daha önemlidir."

    "birini canla başla dinlemek çok etkileyici bir iltifat biçimidir."
  • yazdığı bütün kitaplar, dolayısıyla düşüncelerinin temel direkleri incelendiğinde çıkan sonuç insanın satarak mutlu olabileceği ve bütün her şeyin başkaları için olduğu ama insanın kendisi için olmadığıdır. davranış kuramının, bir anlamda bürokratik psikolojinin akademide göz önüne girmiş sözde en başarılı yorumcusu kabul edildiğinden benim de menzilime koyarak sorguya aldığım isimlerin arasında olmuştur. kendisi yorumladıklarının sahibi değildir, o başkalarının teorilerini kalabalık etmeden akustik biçimde toparlamıştır. sonuçta spot ışıklarının yandığı bir ofiste, toplantı salonlarında skinner'in fare deneylerini, wundt'un maymun deneklerini, lorenz'in ördeklerini anlatmak hoş olmayabilirdi, birinin toparlaması gerekiyordu ve kan bulundu.

    -üzüntüyü bırak yaşama bak- isimli kitap enfes bir demogogluk. ama kitapta derinlik psikolojinin buluşları olan terimler de davranışçılık kuramına öylesine iyi giydirilmiş ki, bunları üzerinden çıkartıp soymak bir iş. sözcüklerle cambaz gibi oynayıp en uzak tanımlamaları bile birbirine yakınlaştırmış ve kuyuya düşen en büyük taşı kendisi atmıştır. aynı kitapta bir ifade özellikle dikkat çekicidir, burada iş yaşamından ve başarısız olanlardan söz ederek hatayı kendilerinde aramalarını isteyerek 'onlar' der, "şu an kimbilir koşullara küfür edip duruyorlardır" bu görüş akılları kıt olanlara, safdil zihin taşıyanlara çok mantıklı makul gelecektir. aslında bir bakıma yalnızca bir yerde gerçekten de öyledir fakat yine de, yaşayan olarak değil de sadece çalışan olarak yaşamak isteyenlerin çarklarını yağlar ama öte yandan zorlayıcı koşullara karşı çıkıp haklarını arayanları da dışlar. diğer yandan insanın hep bir şeyin peşinden koşması gerektiği, amacının bu olması ve mutluluğa da giden yolun işte tam bu olduğunu hafif akla uyar gibi görünen sözcüklerle ortalama düzen adamının ağzını açarak gözünü kapatıp hap gibi yutturur. -başarıya giden yolda iletişim- ismindeki kitabı yine pazarlama tekniklerine can vermektir; böylelikle satır aralarında anlatılmak istenen şudur; insan her zaman ve her yerde kendini hoş bir biçimde sunmalıdır, insanın kendisi ve ne olduğu önemli değildir, o sadece günün aranan insan trendine girmelidir. yani verdiği reçete öbür anlamda insanların özlemlerini duyduğu dünyaların üretimleridir. -daha kaliteli bir yaşam- ismini verdiği kitabı ise kısaca siber bir dünyadır. buradaki kalite insanın kimliğinden kim olduğundan değil, günlük yapılması gereken listelerinden gelir; önce -hayata karşı olan tutumu- sorarken "günlük rutin karşısında hevesinizi mi kaybettiniz" diyerek zaten insanın anlam aramaması gereken, anlam verip kendisini orada bulmaya çalışmaması gereken yerlere geri götürür. ne var ki bunlar her davranışçı kuramın etkisi gibi kısa sürede büzüşüp küçülür. -dost kazanma ve insanları etkileme- ismini sloganlaştırarak, bunu iddialaştıran kitabı ise azgın denizin ortasına atılmış zavallı insanın yılana sarılmasıdır. sonuç yine kendi anlamıyla narsistliğin getirdiği boşlukları doldurmak ve nerede olsa orada başkalarının boyasını bukalemun gibi alan insanları hazırlamak, öteki anlamıyla karınlarını doyurmak zorunda olan veya daha fazla para kazanmak isteyen tüccar kafaların kurallarını yaratmak.

    diskografisinden çıkmış tek sonuç ekonomiyi canlandırma politikalarıdır. bu iddialar yalnızca ekonomi ve pazarlama altında piyasaya sürülmüş olsaydı ama o zaman bile, ekonomi ve pazarlamanın başarılı olması için kendimize ve başkalarına taklit mi yapmak zorundayız sorusu gelirdi , fakat en azından bir açığını kapatıp dürüst olurdu. çirkin olan ekonomik iyileştirmeler ve insanların ekonomik kazançları değil, bunları "insanın mutluluğu" kılığına sokup göstermektir.
  • "yalnız bugun için bir planim olacak, her saat ne yapacagimi yazacagim. belki tamamen uygulamasam bile yine plan yapacagim. cunku plan beni iki felaketten kurtarir. acelecilik ve kararsizlik."

    dale carnegie
  • gerçek bir ustadır...peşin hükümle; "bu heriften mi adam olmayı öğrenecem!" diye yaklaşılmazsa oldukça faydalı bir öğreti alınabilir. kendisini bulup kursuna katılama imkanı bulamayanlara* kitaplarını tavsiye ederim.
  • amerika'nın ekonomik buhranında yaşadığı bir olay sonrasında hidayete eren yazar. hikâye edelim*:
    yer: new york
    tarih: 1930'lu yılların başı olsa gerek
    dale carnegie işleri kötü olduğu için çok sıkıntılıymış. artık sonunun geldiğini düşünüyormuş ve nehre atlamak suretiyle müntehir olmaya karar vermiş.
    nehre gitmek için binadan çıkarken, bir kaykayın üzerinde oturan ve bacakları olmayan bir adam ona seslenmiş. adamın ümitsizlik ve çaresizlik içinde olduğu apaçık ortadaymış. ama adam yine de gülümsüyormuş ve dale carnegie'ye "bayım, kurşun kalem almak ister misiniz?" diye sormuş.
    carnegie cebinden bir dolarlık bir banknot çıkarmış, parayı adama vermiş ve yürümeye devam etmiş. adam kaykayıyla carnegie'nin peşine takılmış ve "hey, bayım, kalemlerinizi unuttunuz" diye bağırmış. carnegie "kalem istemiyorum" diyerek adamı başından savmaya çalışmış.
    adam iki blok boyunca onu takip etmiş. ya parasını ya da kalemleri alması için ısrar ediyormuş. carnegie'yi şaşırtan, adamın tüm bu zaman boyunca hep gülümsemesiymiş. sonunda kalemleri almış ve artık intihar etmeyi istemediğini fark etmiş. carnegie, sonradan bu olayla ilgili olarak "iki bacağı da olmayan ama yine de gülümseme gücüne sahip bir adam görene kadar yaşamam için bir neden olmadığını düşünüyordum" demiş. carnegie pollyanna'ya evrilmiş, bacakları olmayan kalem satıcısı satış orgazmı yaşamış, kapitalizm de kerevetine çıkmııış. ` :ne alakaysa artık`
hesabın var mı? giriş yap