• 1. 1. tempoyu 5-10 bpm* artırın (yer yer 30'a kadar çıkabilmektedir),
    1. 2. şarkı çok hızlı da çalamam diye korkuyosanız, hemen düşürün tempoyu, hem marjinal olun biraz ayol,
    2. efektler büyük önem arzediyor,
    2. 1. bu efekt işi dolambaçlı olabiliyor. mesela eğer zaten bi overdrive varsa şarkıda, o zaman vurun distortion'ın dibine,
    2. 2. eğer şarkıda hiç efekt yoksa chorus da yeterli olabiliyo ama yine de bi flanger falan atın siz, sonra bu ne lan aynısı olmuş demesinler,
    2. 3. zaten distortion allah'ına kadar var mı? sakın yılmayın. o zaman da kapatın efektleri, hatta bikaç enstrümanı da çıkartın şarkıdan (tori amos'u dahil edemeyeceğimi düşündünüz de mi? çok safsınız hahayytt),
    3. sözlerde ufak değişiklikler yapın. çok örnek var ama kalıp olması açısından hemen bu alanda bir uzman olarak joey'e kulak veriyoruz*:
    phoebe: do you really write your own scripts? (gerçekten dizide söylediklerini sen mi yazıyosun? )
    joey: sure. for example last week we were doin' a scene and the line was "we must do something or the woman will die" and i said "we must do something or the woman will not live". (tabi. mesela geçen hafta bi bölümde demem gereken "bişeyler yapmalıyız yoksa kadın ölecek" idi, ben "bişeyler yapmalıyız yoksa kadın yaşamayacak" dedim)
    4. vokaller çok önemli, kimse enstrümanlara pek dikkat etmiyo zaten. gaz olsun hocam gaz! böyle sanki yıllarca ipe bağlı yaşamışsınız da sizi salıverecekler gibi olacak. yoksa ona cover denmez, "aa bu şarkıyı bunlar da mı söylemiş? " derler. cover dediğin başka bişey (hey allah'ım ya rabbim).
    5. 1. eğer meşhur olmak isteyen bi grupsanız*, madonna'nın şarkısını (ya da hangi ülkedeyseniz oranın mega star'ının* şarkısını) falan yapın,
    5. 2. eğer hal-i hazırda meşhursanız, böyle eski, pek dinlenmeyen gruplarınkini yapın ki "ey meaşallah, zevklerine bak, nerden bulup çıkarttılar, zaten bunlar da olmasa bu şarkıyı dinleyen olmazdı*" desinler.
    6. verin piyasaya, allah allah.

    alın size kavır.
  • taklit etmek değil, yorumlamak demektir..
  • cover yapmaya girişen müzik adamının hazmetme kabiliyetine göre ortaya çıkan örneklere bakarak, pekala denilebilirki cover zor iştir, ince iştir, çünkü hem yeni bir yorum katmak ister hem de halihazırda taşınan karakteristik özelliklerin duman olmamasını. kıvamın tutturulmasında bir başka zorluksa yaptığınız işi zaten sizden önce birisinin (muhtemelen) çok çok iyi yapmış olmasıdır...
  • ingilizcede kapak, ortu..
  • eğer "orijinaline rahmet okutan berbat ötesi cover" diye bir şey olmasaydı, ofisler daha sessiz, daha çekilir yerler olabilirdi. şimdi cover deyince de aklınıza öyle dipte köşede kalmış, hiç kimsenin bilmediği gruplar gelmesin. eni konu ebru gündeş, niran ünsal, sibel can filan diyorum...

    ed: muazzez ersoy'un barış manço kavırlarını unutmuşum...
  • tam tercümesi: bu şarkıyı öyle söylemeyeyim de böyle söyleyeyim
  • sarkicilarin cover yapmaya baslamasindan cok once yazarlar, baska bir yazarin eserini alarak cumlelerin yerini degistirmek suretiyle ilk cover eserleri yazmışlardır.
  • üç beş zibidinin güzelim parçaları bok etmesi olayı.
  • sanat içerisindeki anlamı "taklitçilik" olarak düzeltilmesi gereken terimdir.

    olay bir müzisyenin şarkısının, bir başka müzisyen geçinen kişi tarafından -genellikle anasını sikmek suretiyle- seslendirilmesi veya çalınması olarak tanımlanabilir. bu kavram artık bir endüstri haline getirilmiş müzik içerisinde kabul görülebilir, hatta ağırlıklı olarak sanat cahili kesim tarafından çok beğenilir olsa dahi, cover olarak ortaya çıkan istisnasız her denemenin, orijinalinin çok kötü bir kopyası olduğu gerçeğini değiştirmiyor. ilgilendiğiniz sanat dalı için yetkinliğinizi arttırmak, tekniğinizi geliştirmek için, başkalarının eserlerini çalışabilirsiniz ve çalışmalısınız elbette, ancak bunu yapabiliyor olmak başlı başına yeterli değildir.

    bir oda dolusu adamın önüne tuvali yerleştirip, picasso'nun bir eserini kendilerince yorumlamasını isteyebilirsiniz. bu kişilerin arasında çok alakasız işler çıkartan olacaktır, çok benzerini veya bire bir taklidini yapmayı başaranlar olacaktır, belki çok orijinal bir yaklaşım sergileyen bir iki kişi de çıkacaktır, ancak nihai sonuç tek başına bu adamların hiç birisini sanatçı yapmaya yetmeyecek ve hepsi sadece birer taklitçi olarak kalacaktır. bu örnek şiir, heykel, mimari, tiyatro ve aklınıza gelebilecek diğer her dal için de geçerlidir.

    sanatın en basit tanımlarından bir tanesi; duyguların dışa vurumu şeklindedir. kendileri bir şey üretemeyen, ancak başkalarının eserleri üzerinden kendini tanımlayan kişiler asla sanatçı değillerdir ve bu şekilde de değerlendirilmemelidirler.

    alt not: popstar, got talent tarzı yarışmaları izleyen ve beğenen kişilerle bu konuyu tartışmak yersiz ve gereksiz bir uğraştır.
  • ülkedeki cover, eski şarkı mantığı artık beni çileden çıkarır boyuta geldi. bundan 10 sene önce coverlar iş yapmazdı. yeni besteler iş yapardı. heyecanı olurdu yeni çıkan şarkıların. lakin son 10 senedir insanlar sadece cover istiyor ve onlara ilgi gösteriyor.

    örneğin lin pesto. ha tabii ki lin pesto'yu kötülemiyorum. ben de severek dinlerim ve gayet güzel bir tarz oluşturdular. güzel bir şekilde de dinlendiler. sonra ne oldu? kendi şarkılarını çıkardıkları an dinleyicileri çıktı gitti. sadece ''kemik'' denilebilecek kitle kaldı.

    müziğin içinde biri olarak bu durum benim oldukça sinirimi bozuyor. o kadar beste yapılıyor, o kadar düzenleniyor, çıkışı yapılıyor. millet konsere geldiği zaman cover duyunca ellerini havaya kaldırıyor. eğlence kültürümüz inanılmaz derecede basit oldu. kalite ve teknik artık satmıyor. zeynep bastık satıyor, pera satıyor. biri ''bu kız felaket'' diyor. diğeri ''çakkıdı çakkıdı oynaşalım''...

    ha bir de düz ritim merakı var son zamanlarda. akustik gitara vur, dümdüz bir davul ritmi ekle, hafif balgamlı piç gibi şarkı söyleyen bir çocuk koy. hop bitti. bütün ergenler ve ergenlikten çıkamayanlar size hasta.

    emeksiz iş değer bulduysa, çıkıp gitme vakti gelmiş demektir.
hesabın var mı? giriş yap