• şimdi ben bu yunanların constantinopolis takıntısını gerçekten anlamıyorum efendim. tutturmuşlar siz ona istanbul diyorsunuz; ama biz ona constantinopolis demeye devam edicez diye...

    eh be çok zeki yunan kardeşlerim, istanbul da yunanca? neyine kasıyorsunuz bu kadar anlamıyorum, hani istanbul türkçe veya arapça olsa canımı yiyin; ama o da yunan kökenli ve sizin uydurduğunu bir kelime. neyin artistliğini yapıyorsunuz ki bu kadar ben bunu anlamıyorum.

    bilmeyenler için gelsin; stamboli yunanca şehre doğru demektir, o zamanlar tek bir tane büyük şehir olduğun etrafında istanbulu gösteren taşların üstüne de falan stamboli yazarmış ya da köylüler falan da nereye gidiyorsun diyince stamboli derlermiş...
  • istanbul ismine 1930'da karar verilmiş(1930'a kadar farklı isimler mevcut). şimdi bazı milliyetçi kafalar yabancı biri constantinopolis diye söyledi mi çılgına dönüyor ya bu da onların bir başka bug'u işte. yahu kaç yıl kullanılmış bu isim ona bak sen. kimler kullanmış?) hem constantiopolis dendi mi o şehri kimse elinden almıyor.

    biraz komplekslerinden arınmak, tarihe, farklı kültürlere, kozmopolit yapılara saygı duymak gerekiyor. bu demek dğil ki, şehrin adı yeniden değişsin. resmi adı belli zaten.

    bazıları inadınıza, kindar bir şekilde de kullanabilir ismi, bana da o çocukça geliyor işte. gül geç a.q.
  • volgograd'a hala stalingrad, petersburg'a da leningrad demek ne kadar saçma kalıyorsa, istanbul'a da kendisiyle seslenmenin o kadar saçma ve abes kaldığı isim.
  • eskinin byzantion/vizandion'u, bir sure nea roma olarak anilmis, sonra, kenti baskenti yapan ikinci kurucusu konstantin'in adi verilerek konstantinoupoli olarak anilmaya baslanmistir. ama 4. yuzyilda verilen bu isminden oncesinde de megara'lilara uzanan cok eski bir tarihi vardir. konstantin'in ismi latince kokenlidir, ama iskender ve hatta hadrian gibi daha oncelerinin sikca kullandigi (adrianopolis) -polis ekiyle turetilmistir. konstantino- degil konstantinou- olmasi onemli, cunku iyelik eki alarak -os -ou'ya donusur ve kelime anlami olarak "konstantin'in sehri"ni verir. 1453'e kadar olan tarihsel anlatimda kullanilmasi gereken isim budur; ondan sonrasinda konstantiniyye* daha dogru olmasina ragmen, cok anakronistik olmayacagi icin istanbul ismi kullanilabilir. bu denli buyuk ve hem politik hem de kulturel bir merkez olan sehire yuzyillar icinde farkli topluluklar tarafindan farkli isimler verilmis olmasi normaldir; vikinglerin miklagard'i, slavlarin tsarigrad'i gibi.

    * acemkasiyan uyardi; arap alfabesiyle yazilirken nun kullanilmiyormus, dolayisiyla konstantiniyye yerine kostantiniyye yazilisi daha dogru. turkce kaynaklarda her ikisini de gordum. arapca'ya n'siz girmesi bu dile yunanca orijinalinden kulaktan girmesi sebebiyle olsa gerek cunku yunanca'da n yazilmasina ragmen okunmuyor. yani konstantinoupoli yazilisi, ama kostantinupoli (hatta kosta(n)dinupoli) okunusu.
  • constantinopolis latince,
    konstantinopolis* yunancadır.

    bizans imparatorluğu'nun resmi dili, 7.yüzyıldan itibaren yunanca olduğuna göre,
    (bkz: konstantinopolis not constantinopolis)
  • temeli ms 329 yılında atılan yeni roma. tarihçi edward gibbon'a göre, kurulacak olan bu yeni şehrin, roma'ya göre bariz avantajları vardı. bu avantajlara bakarak imparator büyük konstantin'in, burayı seçmesini daha iyi anlayabiliriz.

    1. büyük konstantin, tetrarşiye son vermek için can atıyordu. doğu'nun imparatoru olan licinius'u yenmek için şehri yani byzantium'u kuşatmıştı. şehrin, savunmaya elverişliliği karşısında şok olsa da istediğini zamanla almıştı.

    2. şehir, roma imparatorluğu'nun coğrafi olarak tam merkezinde sayılırdı. bu konum, balkanlar/batı'daki bir barbar istilasına, doğu’daki sasani tehlikesine karşı çabukluk sağlıyordu. roma’dan doğu’ya gitmek zaman alıyordu, roma ordusu doğu’ya vardığında çoğunlukla sasaniler geri çekilmiş oluyordu.

    3. roma şehri üçüncü yüzyılın ortalarından itibaren imparatorların rağbet etmediği bir şehir haline gelmişti. roma yerine batı’da mediolonum* ve ravenna; doğu’da ise nicomedia* tercih ediliyordu. bu şehirlerde imparatorların sarayları vardı.

    4. her şeyden önemlisi kendisi ve hanedanı için yeni bir şehir yaratmak isteyen konstantin, imparatorluğun merkezini, askeriyesini kısacası her şeyi buraya nakletmek istiyordu. kabul edeceği hristiyanlık, takdir edersiniz ki, "tanrıların şehri" olan roma’da büyüyemezdi.

    5. pontux euxinus*, propontis* ve mediterraneum*’un da merkezindeydi. bildiğiniz gibi boğazlar, istilaya gelenler için büyük engeldi.

    6. boğazın daraldığı yerlere yapılacak kalelerle ya da hisarlarla denizden gelecek her türlü tehdit kolayca bertaraf edilebilirdi. ayrıca boğaz'a zincir çekerek geçişleri durdurabiliyordunuz.

    7. kentin limanı, bilinen dünyadaki tüm malların kolayca toplanabileceği bir rahatlık sağlıyordu. mısır, italya hatta hindistan'dan gelen gemiler ile ticaret her zaman canlı tutulabilirdi. limanı altın boynuz olarak çoktandır biliniyordu.

    8. şehir sadece asya ve avrupa için değil afrika eyaletleri için de önemliydi. afrika’nın bereketli ve zengin şehirleri, deniz vasıtasıyla yardıma koşabilirdi. olası bir kıtlıkta, tahıllar deniz yoluyla şehre ulaştırılabilirdi.

    9. lycus deresi*, şehre tatlı su sağlıyordu. ayrıca karadeniz’den gelen akıntılar, balıkları boğazın ılık sularına çekiyordu yani yiyecek konusunda da bariz şekilde avantajlıydı. özellikle palamutun tadının o zamanlarda bile dillere destan olduğu anlatılıyordu.

    10. efsanevi antik kent truva’ya yakın olması, konstantin’in kuracağı mistik bir ortamda önemliydi. dediğimiz gibi şehrinin itibarını artıracak her şeyi araştırıyordu. şehri, tarihsel bir misyona oturtmak istiyordu. ida dağı* ve olympus*’ın olması bile bu kararda mutlaka etkili olmuştur.

    11. boğaz’ın daraldığı yerlere istihkamlar yaptırarak şehri daha da güvenli hale getirebilirdiniz. tüm bu önlemleri aldığınızda, düşmanın karadan gelebileceği bir yer neredeyse kalmıyordu.

    12. yedi tepeli bu şehrin iklimi ılımandı, toprağı verimliydi. trakya ve bitinya’ya yakın olması karşılaşılabilecek her türlü sorunu yine kolayca atlatmasına yardımcı olabilirdi.

    13. pontus euxinus yani karadeniz kıyılarını kaplayan ormanlar, inşa programlarında gerekli ham maddeyi sağlayabilirdi. proconnesus’ta*, altın kadar değerli olan mermerin çıkarıldığı biliniyordu. yapılacak olan yapılarda, bu mermeri kullanabilirdi.

    14. şehre, imparatorluğun her yerinden söküp getirilecek olan yapılar için ulaşım o kadar da zorlu sayılmazdı.

    15. şehir, antik yunan’ın dibindeydi. konstantin her ne kadar hristiyan olsa da bağnaz bir imparator değildi. tarihi mekanlara yakınlık imparatoru bu şehri kurması için resmen çağırıyordu.

    roma, 410 yılında got lideri alaric tarafından yağmalanırken batı roma imparatoru çaresizce ravenna'da takılıyordu. aslında büyük konstantin'in kurduğu bu şehir, roma imparatorluğu'nun uzun süre yaşamasını sağladı ta ki fatih sultan mehmet gibi bir deha gelene kadar.
  • istanbul kelimesi de konstantiniyye gibi yunancadır.

    osmanlı devletinde resmi yazışmalarda konstantiniyye ismi kullanılmış. ayrıca osmanlılar roma imparatorluğunun varisi olmaktan övünürlerdi. özellikle fatih bunu isminin önüne kayzer olarak ekletmiştir.

    bu arada türkiye'de çoğu şehir isimleri roma-yunan-hitit kaynaklı kelimelerdir.
  • gocunulacak bir isim değil bence.

    bizim millet böyle şeylere kafayı takmasa daha kozmopolit, daha evrensel bir görüntü çizeriz dünyada.

    yunanlı öyle deyince 15 milyonluk şehir yunanistan'a mı geçecek? yunanistan'ın nüfusu kadar sırf gavat var bizde.
  • alıntı:

    tanrı hiçbir medeniyete sonsuza dek cömert davranmaz... konstantinopolis boğazın altın çağıdır. şimdi istanbul'da gördüğüm, köle olduğunun bile farkında olmayanlardan oluşmuş devasa bir köle pazarı. kasvetli ve mutsuz insanlardan müteşekkil çöplükler.

    güzellik ve letafetten uzak yollar, binalar, panolar, reklamlar. istanbul bir daha hiç konstantinopolis olmayacak...

    yazık...

    beyaz mermere, altın işlemeli erguvan pelerinler bir daha hiç değmeyecek. istanbul'u azıcık süzüyorsam gözlerimle, boğaz'ın yakamozlarında yüzyıllar öncesinin pırıltılarını arıyorsam ve soğuk taş duvarlara dokunup o derin tarihi anıyorsam konstantinopolis'in hatırınadır.
  • ofise yeni başlayan yunanla diyaloğumuz

    - türksün demek neresinden türkiyenin?
    - istanbul
    - constantinopolis yani ehehe
    - istanbulun fethi 1453te gerçekleşti yani avustralya ve amerika kıtalarının işgali ve sömürgeleştirilmesinden 100-200 yıl önce. bu mantıkla amerika ve avustralyadan bahsederken de istanbul fethedilmeden önceki isimlerini kullanıyor olmalısın.
    -???
    - olsun üzülme herkesin genel kültürü olacak diye birşey yok eheheh
hesabın var mı? giriş yap